Büyük 2008-2009 krizinden bu yana kapitalist metropollerde gelişen yeni faşist hareketlerin artan etkisi AP seçimlerinin sonuçlarında belirginleşti. Siyasi saflaşmanın sertleştiği bir dönemin yaklaşmakta olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Yeni faşist hareketler ve siyasi partileri, ırkçı şoven demagojilerini seçim koşullarına uyarlayarak ve aynı zamanda kitle hareketleri inşa ederek parlamentolara giriyorlar. Önümüzdeki dönemde daha da fazla ülkede hükümette olacakları görülüyor.
Ekolojik kriz, iklim krizi, enerji krizi, mülteci krizi, enflasyon krizi, yoksulluk krizi, sağlık krizi, gıda krizi… Bu krizler, emekçi insanlığın günlük yaşamlarını etkileyen pek çok sorundan sadece en önemlileri ve hepsi de siyasi, ekonomik ve ideolojik alanlara yansıyan genel bunalımın irili ufaklı, geçici veya temel bileşenleri. Buna bağlı olarak alevlenen ayaklanmalar, kışkırtılan gerici savaşlar ve soykırımlar dünya tablosunun bir yönünü oluşturuyor. Emperyalist ülkeler arasında şiddetlenen rekabet, genel savaş hazırlıkları ve militarizasyon, yaklaşan büyük emperyalist savaşın habercisidir. Burjuva toplum düzeninin uzun vadeli çözümler üretemeyen krizsel niteliği, kapitalizmin varoluşsal bir krizidir ve hayatın her alanına sirayet ederken burjuva demokratik seçimleri de etkiliyor.
Burjuvazinin farklı kesimlerinin çıkarlarını temsil eden, yatıştırma ve düzenin istikrarını sağlamayı amaçlayan geleneksel siyasi fraksiyonları birbirlerinin kopyası haline gelmiştir. Kimin seçildiğinin pek bir önemi kalmamıştır. Bu da geniş kitleler arasında hoşnutsuzluğu ve güvensizliği arttırmaktadır. Sınıfsal, toplumsal ve siyasal çelişkilerle ortaya çıkan çatlaklar burjuva toplum düzeninin ötesini işaret etse de onun sınırlarının ötesini düşünmek emekçiler için hala çok uzak. Devrimci siyasetin henüz yükselişe geçemediği bu çelişkili tabloda siyasetin uçlara doğru yol alma eğilimi güçleniyor. Dünyanın her yerinde saflar keskinleşiyor. Birçok ülkede tekelci sermaye için faşizm seçeneği giderek güncel hale gelmesiyle yeni faşist hareketler ve onların siyasi temsilcileri giderek güç kazanıyor. Ve beklendiği gibi, emperyalist bir güç bloku olarak AP seçimlerinde faşist ve sağ muhafazakar partiler önemli seçim başarısı elde etti.
AP SEÇİM SONUÇLARI
Geçtiğimiz perşembeden pazara kadar 27 üye ülkenin tamamında yaklaşık 400 milyon seçmen ile küresel iklim politikaları ve savunmadan göç meselelerine, Rusya-Çin ve ABD ile jeopolitik ilişkilere kadar birçok konuyu farklı düzeylerde etkileyecek Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleşti.
Emperyalist Fransa ve Almanya egemenliğinde şekillenen AP seçimleri uzun bir süre boyunca çok az öneme sahipti. Ancak özellikle bu yıl, seçimler siyasi durum için bir parametre haline geldi ve birçok ülkede seçmenlerin kendi hükümetleriyle hesaplaşma anına dönüştü.
2019 yılındaki son AP seçimlerinde gençlerin öncülüğünde gerçekleşen kitlesel seferberliğin ardından iklim krizi ile ilgili kaygılar burjuva yeşil güçlerin yükselişine yol açarken, bu yıl göç ve güvenlik konuları seçimleri belirleyen başlıklardı. 2024 yılına girerken “Avrupa Kalesi” yıllardır ölümcül bir şekilde sınırlarını kapatıyor ve kıtaya ulaşmaya çalışan insanlara yönelik şiddet tırmanıyor. Son on yılların en kısıtlayıcı iltica yasası olan Ortak Avrupa İltica Sistemi (CEAS) yeni kabul edildi. AB silah tekellerinin gelişmesi için AB’nin militarizasyon programı devam ediyor, bu da büyük ölçekte sosyal kesintiler anlamına geliyor.
Son AP seçimlerinden bu yana, faşist partiler üç ülkede hükümete seçildi. Paralel olarak tüm burjuva partilerde sağa doğru bir kayma gerçekleşti. Bir dizi burjuva partide sağa doğru bölünmeler ve ayrışmalar gerçekleşti.
Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik’in ait olduğu Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) ve Meloni’nin ait olduğu Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) olarak faşist ve göçmen karşıtı partilerin şu anda AP’de iki gruba ayrılmış olması faşistlerin etkisini azaltmadı. Kimlik ve Demokrasi Grubu geçtiğimiz ay Almanya için Alternatif (AfD) adayını Hitler döneminde büyük zulümlerin öncüsü Nazi SS biriminin tüm üyelerinin savaş suçlusu olmadığını söylemesiyle artan skandallar listesinin ardından ihraç etti. Fakat ardı ardına patlak veren skandallar AfD’ye olan desteği pek etkilemedi.
Diğer yandan bazı ülkelerde AP seçim sonuçları hükümetleri doğrudan etkiledi. Örneğin Belçika’da pazar günü sadece AB Parlamentosu seçimleri değil aynı zamanda bölgesel ve ulusal seçimler de düzenlendi. Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun (Open-VLD) liberal partisi de yıkıcı sonuçlar aldı. Yüzde yediden daha az oy alarak faşist Yeni Flaman İttifakının çok gerisinde kaldı. “Avrupa şüphecisi” ve sağcı muhafazakar parti, oyların yüzde 22’sini aldı. Başbakan şimdi Belçika’da alışılmadık bir durum olmayan istifasını açıkladı.
AB SİYASİ İKTİDAR MERKEZİNDEKİ SEÇİM SONUÇLARI
Keza Fransa’da faşist Ulusal Birlik (RN) oyların yaklaşık yüzde 32’sini aldı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un kampına ait olan Rönesans listesi ise yüzde 15 civarında oyla RN’nin yarısına bile ulaşamadı. Önceki ulusal seçimlerde “faşist tehlike” demagojisiyle, işçi ve emekçilerin faşizme tepkili kesimlerini kendisine yedeklemeye başaran Macron, Ulusal Meclisi feshederek önümüzdeki haftalarda yeni seçimlerin yapılacağını duyurdu. 2027’de Fransa cumhurbaşkanı olmak için yarışan ırkçı faşist Le Pen için önemli bir seçim başarısı gerçekleşti.
Faşistlerin liberal burjuva yapılardan neredeyse ayırt edilemez görünmesini son derece kolaylaştıran ana akım “aşiret çeteleri”, “islamcı tehlike”, “büyük ölçekli sınır dışı etme” ve “uluslararası hukuk ne ki?” söylemleri, Federal Almanya Cumhuriyetindeki AP seçimlerinin yönünü çizdi.
Almanya’da, CDU/CSU yüzde 30 ve faşist AfD yaklaşık yüzde 16 oy alarak, kullanılan tüm oyların neredeyse yarısını aldı. Hükümet partileri SPD, Yeşiller ve FDP’ye oy verenlerin oranı yüzde 30’un biraz üzerinde.
Bu da seçimleri, SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan koalisyon hükümeti için büyük bir yenilgi haline getiriyor. Yeşil kapitalizmin temsilcisi Yeşiller partisi tutarsız söylemleri ile sekiz puandan fazla oy kaybetti. CDU’dan Sol Parti’ye kadar tüm partiler antifaşist kitle tepkisini arkalayarak aylardır AfD’ye karşı kampanya yürütüyor. Öyle ki, Almanya şansölyesi Olaf Scholz, Avrupa seçimlerinde “sağa karşı net bir oy” çağrısında bulundu. Buna rağmen, AfD seçimlerin en güçlü ikinci partisi oldu. Sonuçlar her şeyden önce mevcut hükümet siyasetine olan memnuniyetsizliği gösteriyor. Bu durum muhtemelen seçime katılımın 2019’a kıyasla bu yıl neden yüzde üç daha yüksek olduğunu da açıklıyor. Almanya’da 16-24 yaş arası gençlerin kullandıkları oylar şaşkınlığa yol açtı. Oyların yüzde 11’i AfD’ye giderken, Yeşiller yüzde 23’lük bir kayıpla iki katından daha fazla oy kaybetti. Buna ek olarak, gençler seçimlerde Avrupa Parlamentosu ya da Federal Meclis’te temsil edilmeyen küçük partilere nispeten yüksek oranda oy verdi.
REFORMCU GÜÇLERİN ÇIKMAZI
Bir yandan yeni faşist hareketler ve siyasi oluşumlar güç kazanırken, diğer yandan farklı talepler etrafında ilerici siyasi kitle seferberliği de hız kesmeden devam ediyor. Avrupa’da emek mücadelesi, cins özgürlük mücadelesi, ekoloji hareketleri, siyonizmin uluslararası ittifakı ve soykırıma karşı Filistin dayanışması gibi hareketler siyasi uçlaşma eğiliminin diğer bir yanını oluşturmaktadır. Son yıllarda birçok ülkede siyasi kitle hareketleri bir kez daha tarihi rekor kırdı.
Ancak mevcut karmaşık tablo içerisinde ortaklaşamayan ve kendi sınırlarına ulaşan düzeniçi sol güçler bu hareketlere dayanmayı başaramıyor, dolayısıyla burjuva demokratik seçimler üzerindeki etkisi sınırlıdır. Avrupa’da son on yıl içerisinde reformcu solun ve sol liberallerin başarısızlığı ve çözümsüzlüğü Syriza ve Podemos deneyimleriyle doruğa ulaştı. Yunanistan’da reform politikalarını uygulama girişimi AB emperyalizmi tarafından acımasız bir kararlılıkla bastırıldı ve Alexis Tsipras, Syriza hükümetini Alman-Avrupa kemer sıkma diktalarına tabi kıldı. Kapitalist kriz karşıtı yükselen kitle hareketinin enerjisi böylece boşa harcanmış oldu.
Yunanistan’ın eski Maliye Bakanı Yannis Varoufakis tarafından 2016 yılında kurulan “Avrupa’da Demokrasi Hareketi 2025” adlı siyasi oluşum, AP seçim kampanyasında çeşitli reform talepleriyle birlikte Filistin’e özgürlük talebini ön planda tutarak ilerici bir tutum sergiledi, ancak Varoufakis, X hesabında yayınladığı açıklamada, bu seçimlerde de siyasi kitle hareketlerinin enerjisini reform düzlemine kanalize etmeyi başaramadıklarını açıkladı:
“Dünkü Avrupa seçimlerinde, Yunanistan ve Almanya’daki yoldaşlarımla birlikte ben de ezici bir kişisel yenilgi yaşadım. Radikal merkez ve neofaşizm arasında sıkışıp kalan hasta toplumlarımız, ölmekte olan Filistin’e, savaştan harap olmuş Ukrayna’ya, kendi halkımızın yardımına ulaşamıyor. Ama mücadeleye devam etmeliyiz!”
Avrupa’nın en büyük sol partilerinden olan Almanya Sol Parti’nin oy oranının 2019’da olduğu gibi yine yarı yarıya düşmesinin bir nedeni, NATO yanlısı tutumları ve AB’nin Rusya ve Çin’e karşı savaş rotasına verdiği destek nedeniyle geleneksel tabanının bir kısmını kaybetmiş olmasıdır. Sol Parti’den ayrılan “Sahra Wagenknecht İttifakı” (BSW) partisinin başarısı dikkat çekicidir ancak göç konusundaki gerici söylemleriyle bulanık sularda balık avlıyor.
Yunanistan’da KKE’nin neredeyse yüzde 10, Belçika’da Emek Partisi’nin yüzde 20 civarında oy kazanması farklı bir eğilimin göstergesidir. Avusturya’da yerel seçimlerde dikkat çekici başarılar elde eden Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) yüzde 3’e ulaştı.
Almanya MLPD, seçimleri “Küresel Çevre Felaketi Başladı” kitabını yaymak için değerlendirdi.
Macaristan’da tutuklu İtalyan antifaşist Ilaria Salid Yeşiller ve Sol İttifak’tan adaylığı ile kazanması AP seçimlerinin en büyük kazanımlarından biri oldu. Milano yakınlarındaki Monza’da öğretmenlik yapan Salis, Şubat 2023’te Budapeşte’de bir neo-Nazi mitingine karşı düzenlenen gösterinin ardından 24 yıla kadar hapis cezası öngören suçlamalarla tutuklanmıştı. Faşistlerin duvara Salid’in asılarak öldürüldüğünü gösteren bir resmini çizdiği Macaristan’daki mahkemeye elleri kelepçeli ve ayakları zincirli getirilmesinin ardından, davası İtalya’da diplomatik protestolara ve öfkeye yol açmıştı. Salid mektuplarında Macaristan hapishanesinde karşılaştığı ‘insanlık dışı’ koşulları ayrıntılı olarak anlatmıştı.
Faşizmin güç kazandığı İtalya’da Salid’in seçilmesi, AP seçimlerindeki tutarlı antifaşist eğilimin güçlenmesine vesile oldu.
FIRTINALI ZAMANLARIN HABERCİSİ
Büyük 2008-2009 krizinden bu yana kapitalist metropollerde gelişen yeni faşist hareketlerin artan etkisi, AP seçimlerinin sonuçlarında belirginleşti. Siyasi saflaşmanın sertleştiği bir dönemin yaklaşmakta olduğu gerçeğini gözler önüne serdi.
Yeni faşist hareketler ve siyasi partileri, ırkçı şoven demagojilerini seçim koşullarına uyarlayarak ve aynı zamanda kitle hareketleri inşa ederek parlamentolara giriyorlar. Önümüzdeki dönemde daha da fazla ülkede hükümette olacakları görülüyor. Ulus devleti yeniden güçlendirme ve yüceltme söylemleriyle güçlü ulus devletin koruyuculuğuna duyulan gerici özleme hitap ederken özellikle göçmenler ve Müslümanları hedef alıyorlar.
Bu durum, yeni faşist hareketlere ve onların siyasi temsilcilerine karşı mücadelenin aciliyetini hatırlatmaktadır. AP seçimleri, kapitalizmin ötesinde gerçek siyasi çözümler ortaya koyabilecek güçlere ihtiyaç olduğunu da göstermektedir. Sert bir saflaşma dönemi ancak ve ancak kararlı bir devrimci siyasetle göğüslenebilir. Kapitalizmin katlanılmazlığına ve bitmeyen krizlerine karşı emekçi insanlığının öfkesini dile getirecek tutarlı antifaşist mücadele komünizm hedefi ile birleşerek sonuca ulaşır.