Tüm politik adalet mevzi ve odaklarını birleşik adalet mücadelesi doğrultusunda etkileyip özgün biçimlerde birbirine yakınlaştıran ve birleştiren yaratıcı formlarla ilerlemek günün devrimci ihtiyacıdır. “Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarı, adalet mücadelelerinin kavga bayrağı olarak tüm alanlarda dalgalanmalıdır.
2 Temmuz Sivas Madımak aydın kıyımı ve 20 Temmuz Suruç gençlik katliamının yıl dönümleri yaklaşırken sömürgeci faşist rejime karşı adalet mücadeleleri gerçeği tüm yakıcılığını ve güncelliğini koruyor. On yıllara yayılan ’77 1 Mayıs Katliamı ya da 16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı gibi pek çok politik adalet mücadelesinin sürekliliğinin yanı sıra politik islamcı faşist şeflik rejimi koşullarında durmadan yeni adalet mücadeleleri ortaya çıkıyor. Çünkü kurulu kapitalist sömürü ve faşist zulüm düzeni toplumsal ve politik adaletsizlik üretiyor. Çünkü sömürgeci, inkarcı faşist temelde yapılanıp kurumsallaşmış bu düzen, tüm ezilen ve sömürülen milyonlara kölece boyun eğmeyi dayatıyor. Bu amaçla tüm ezilenleri faşist terörle baskı altına alıyor ve devlet terörüyle yönetmeye çalışıyor.
Tam bir ifadeyle söyleyecek olursak bu devlet, faşist terör ve katliamlarla ayakta kalıyor. Sömürgeci Türk burjuva devletinin baştan başa halkların soykırımıyla ve katliam suçlarıyla dolu tarihi bu gerçeği özetliyor. Faşist rejim her kritik eşikte ezilen ve sömürülen milyonları pasifize etmek ve yıldırmak için mütemadiyen kitle katliamlarına, siyasi suikastlara ve diğer devlet şiddeti biçimlerine başvuruyor. Halklarımıza karşı değişen konseptlerde iç savaş yöntemlerini pervasızca kullanıyor. Hangi kitle katliamına bakarsak bakalım bu yalın gerçeği görebiliriz. Zira sömürgeci Türk burjuva devleti varlığını böyle sürdürüyor, faşist kurucu terörle düzenin bekasını yeniden ve yeniden inşa ediyor.
Bu bağlamda, ’77 1 Mayıs Katliamı, 16 Mart Beyazıt Katliamı, Sivas Madımak kıyımı, Bakurê Kürdistan’daki Lice, Kulp, Vartinis katliamları, kayıplar, “faili meçhul” siyasi cinayetler, 5 Haziran Amed Katliamı, Suruç Katliamı, Ankara Gar, Antep, Roboskî Katliamı vd’leri faşist sömürgeci, inkarcı devletin ve işbirlikçi paramiliter güçlerin doğrudan faili olduğu politik şiddet eylemleridir. Hepsi birer adalet ve politik mücadele konusudur. Bir faşist devlet pratiği olarak karşımıza çıkan bu politik şiddet olayları, faşizmle halklarımız arasındaki gerçek bir politik düşmanlığı ve çelişkiyi somutluyor. Dolaysız biçimde adalet mücadeleleri olgusunun politik niteliğini belirliyor. Bu ise devrimci sosyalistler başta olmak üzere tüm emekçi sol hareketimize devlet gerçeğini kitlelere eylemli biçimde anlatmada muazzam bir devrimci imkan zemini sunuyor.
Değişik toplumsal kesimlere ve öncü güçlere yönelik devlet şiddeti olarak gelişen bu türden katliamlar, halklarımızla sömürgeci faşist rejimi yalın biçimde karşı karşıya getiriyor, gerçek bir politik sınıf savaşımı cepheleşmesi bilinci ve pratiği örgütlüyor. İşçi sınıfı ve ezilen on milyonların devletle ilişkisini politikleştiren adalet mücadeleleri, faşist rejime karşı birleşik politik mücadelenin ortak zeminini ve koşulunu oluşturuyor.
Adalet mücadelelerinin her biri faşizme karşı ezilen ve sömürülen milyonların hürriyet kavgasını bayraklaştırmakla sınırlı kalmaz. Halklarımızın, işçi sınıfı ve ezilenlerin en geniş bölüklerinin devrimci politik bilincinin gelişme ocağı rolünü oynar. Çünkü işçiler, ezilenler, kadınlar, gençler devrimci politik bilincini tam da bu zeminde edinir. Ezilenler, devrimci sınıf bilincini devletin gadrine uğrayan ezilen toplumsal bölüklerin gerçeğinden ve hikayesinden, kısaca ‘devlet dersi’nden öğrenir ve politikleşir. Dolayısıyla devlete karşı açık politik savaşımın bir biçimi olan adalet mücadeleleri her dönem çok özel ve öncelikli mücadelelerdir. Adalet mücadeleleri tam da bu can alıcı ve devrimci politik bilinç kurucu yönüyle kavranmalı ve adalet mücadeleleri en güçlü biçimde örgütlenmelidir.
Bugün her biri işçi sınıfı ve ezilenlerin tarihsel ve güncel gündemleri olarak önümüze sıralanan 2 Temmuz, Suruç vd. adalet mücadelesi konuları bu bakımdan faşist saray cuntasına karşı politik mücadelenin tutulacak en temel halkalarıdır. Önümüzde 2 Temmuz Madımak Katliamının 31. ve Suruç Katliamının 9. yıl dönümü var. Kuşkusuz her iki politik mücadele gündemi ve adalet halkası devrimci amaç ve görüş açısıyla sağlamca tutulmalıdır. Faşizmin gadrine uğramış değişik toplumsal kesimler için adalet mücadelesi salt bir hukuk-ceza-tazmin-özür dilemeyle sınırlı bir sorun olarak kavranamaz. Adalet mücadelelerinde belirli somut talepleri kazanmak elbette önemlidir. Devletin kiralık cinayet şebekelerinde yer alan tetikçilerin, bir katliamda fail olanların burjuva hukuk çerçevesinde hak ettikleri cezayı almaları önemlidir ama bu tek başına adaletin gerçekleştiği anlamına gelmez. Bu, aynı zamanda devletin suçlarının açığa çıkarılması ve faşizmle ezilenlerin hesaplaşmasının örgütlenmesi, işçi sınıfı ve ezilenlerin bilinç ve örgütlenmesinin geliştirilmesi mücadelesidir. Ezilenlerin devrimci adaletini örgütleyecek bilinç ve kapasitenin örgütlenmesi, politik özgürlük alanının genişletilmesi ve kazanılmasıdır.
Örneğin, devletin 2 Temmuz Katliamında bir grup politik islamcı kontrgerilla elemanını cezalandırması için toplumsal baskıyı açığa çıkaracak politik eylem ve kampanyaları örgütlemek gereklidir. Ancak geride kalan on yıllarda göstermelik cezalarla veya cezasızlık politikasıyla açığa çıkan devlet pratiğini kitlelere teşhir etmek, devletin asli fail olarak suçunu tüm bağlantı ve verileriyle kitlelerin bilincine taşımak da bir o kadar önemli ve gereklidir. Keza Alevi halkımızın üzerindeki politik islamcı faşist ve mezhepçi baskıyı, inanç kırımı ve asimilasyonu gören devrimci bir görüş açısıyla, 2 Temmuz eylemlerini etkin ve hakkıyla örgütleyebilmektir. Devrimci politik bilinç ve örgütlenme için asıl önemli ve belirleyici olan, tüm bu adalet mücadelelerini faşist rejimi yıkacak ve politik özgürlüğü kazanacak bir devrimci örgütlülük ve kudret kapasitesine doğru büyütmektir.
2 Temmuz’u omuzlayan ve sürükleyen toplumsal ve politik güçler için adalet mücadelesinin politik ufkunun ve pratiğinin genişlemesi gerektiği açıktır. Politik olarak birbirinden yalıtık ve kendine kapalı bir adalet mücadelesi faşist rejime karşı geniş ezilen ve sömürülen toplumsal kesimleri saflaştırıp mücadele mevzilerine çekemez. Tüm adalet mücadelelerinin kendi eylemlerini başkaca adalet mücadelelerine taşıma ve birleştirme formları bularak ilerlemesi günün kritik antifaşist görevidir. Devlet gadrine uğramış ve adalet mücadelesini yürüten tüm örgütlerin birleşik zeminlerde buluşması, birbirine eylemli güç vermesi ve ortaklaşması mümkün ve gereklidir. Amed, Suruç ve Ankara Gar Katliamı davasında adalet mücadelesini yürütenlerin Amed’teki buluşması ve mücadelenin güncel ortak ihtiyaç ve eğilimine uygun bir yönelim içine girmesi önemlidir. “Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarında ve pratiğinde verili olan bir birleşik adalet mücadelesi çizgisi tüm adalet mücadelelerinde özgün biçimde geliştirilebilmelidir.
Her 2 Temmuz’da yükseltilen “Sivas Katliamını unutma/unutturma” şiarının bugünkü anlamı, Aleviler başta olmak üzere tüm ezilen inançları, kadınları, LGBTİ+’ları baskı, terör ve katliam makinası olarak işleyen politik islamcı faşist şeflik rejimine karşı birleşik adalet mücadelesinde saflaştırmak, cepheleştirmek ve fiili meşru mücadele hattından mücadeleyi büyütmektir. Politik islamcı faşist şeflik rejimi altında Sünni mezhepçi inanç kırımı saldırıları ve katliam tehditleriyle yüz yüze yaşayan Alevi emekçilerimizi ezilenlerin birleşik cephesine kazanmak ve örgütlemektir. Devrimci sosyalistler, Alevi emekçilerimize yönelik politik faaliyet ve örgütlenme çalışmalarında bu cepheleştirme, birleşik mücadele görüş açısıyla 2 Temmuz’a hazırlanmalıdır.
“Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarı, faşist devlet gadrine uğramış değişik toplumsal kesimleri ve öncü kuvvetleri birleşik adalet mücadelesinde cepheleştirmeyi, hesap sorma kararlılığıyla faşizmin üstüne yürütmeyi hedefliyor. Her yıl daha güçlü ve kararlı biçimde örgütlenen “Suruç için adalet, herkes için adalet” kampanyası, bu yıl politik islamcı saray rejimine karşı aktif savunma çizgine doğru eğilim ve mücadele isteği gösteren tüm ezilen mücadele bölüklerindeki enerjiye dokunmayı ve daha büyük bir mücadele gücü açığa çıkarmayı bugünden hedeflemeli ve örgütlemelidir.
Tüm politik adalet mevzi ve odaklarını bir birleşik adalet mücadelesi doğrultusunda etkileyip özgün biçimlerde birbirine yakınlaştıran ve birleştiren yaratıcı formlarla ilerlemek günün devrimci ihtiyacıdır. “Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarı, adalet mücadelelerinin kavga bayrağı olarak tüm alanlarda dalgalanmalıdır. Colemêrg kayyum direnişinde, “Suruç’a adalet Colemêrg’e adalet”, “Kayyum Colemêrg’ten defol”, 2 Temmuz’da tüm alanlarda “Sivas Madımak için adalet, Suruç için adalet” şiarı yankılanmalıdır. Emine Şenyaşar’ın adalet mücadelesinde sosyalist gençliğin faşizme karşı aynı kararlı, sürükleyici eylemi yükselmelidir. Madımak için, Suruç için, herkes için adalet! Adalet için faşizme karşı birleşik mücadeleye!
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 21 Haziran tarihli 172. sayı başyazısı.