20 Temmuz Suruç katliamı sömürgeci faşist rejime karşı adalet mücadelesinin tüm yakıcılığı ve güncelliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Faşist rejim her kritik eşikte ezilen ve sömürülen milyonları pasifize etmek ve yıldırmak için mütemadiyen kitle katliamlarına, siyasi suikastlara ve diğer devlet şiddeti biçimlerini uygulamayı sürdürüyor. Çünkü kapitalist sömürü ve faşist zulüm düzeni toplumsal ve politik adaletsizlik üretiyor.
Halklarımıza karşı değişen konseptlerde iç savaş yöntemleri pervasızca kullanılıyor. İşte Çöktürme Planı ile faşist şefliğin devreye soktuğu kitle katliamları bu kritik eşiklerin balans ayarlarından biriydi. Rojava devriminin yeni sömürgeci işgal hedefiyle kesintiye uğratılması ve karşısında gelişebilecek toplumsal mücadeleyi baskı altın almak, gezi ayaklanmasının yarattığı birleşik mücadele ruhu ve umudunun sönümlendirilmesi temel hedefleri kapsıyordu. Tam da bu anda derin yönetememe krizi yaşayan faşist şeflik rejimi Suruç katliamı ile bu konseptin startını verdi.
Suruç’ta kullanılan faşist şefliğin cani savaş aparatı DAİŞ sadece Kürdistan’da değil, Ankara Katliamı’nda ve İstanbul’da gerçekleşen bombalı saldırılarda, Belçika ve Fransa’da yüzlerce insanın katledilmesinde ve yaralanmasında rol oynadı.
20 Temmuz günü Kobanê Zaferi’nin birinci yılında SGDF’li gençler Kobanê Direnişi’nin ve Rojava devriminin yeşeren umuduna tanık olmak, devrim topraklarına adım atmak ve yeniden inşa çalışmalarına katılmak amacıyla bir araya geldi. Faşist şeflik halkların kardeşliği, birliği ve dayanışmasını büyütmeyi hedefleyen sosyalist, antifaşist gençlere karşı vahşi bir katliama girişerek 33 genç devrimci ve sosyalisti katletti.
Suruç ile seri katliamlara girişen faşist şeflik halkların direnişi ve iradesini kırarak amaçladığı gibi istediği sonucu elde edemedi. Ne Rojava Devrimini geriletilebildi ne de gençliğin ve halklarımızın umudu yok edilebildi. Aksine başta gençlik olmak üzere umudu ezilenlerin mücadelesinde olan halklarımız, işçi ve emekçiler katliamın ilk anından itibaren sokakta olmayı bildiler.
Katliamın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen Suruç yaralıları ve ailelerinin, gençliğin ve halklarımızın adalet talebi karşılanmadı. Katliam tetikçilerinin elini tutan faşist şefliğin oyalamaya dönüştürdüğü mahkeme süreçleri gerçek sorumluların açığa çıkarılması ve teşhir edilmesini sağlıyor. Bu davanın takipçisi olacağız ve adalet mücadelesini tam bir kararlılıkla devam ettireceğiz.
Çünkü ekonomik ve politik saldırı konseptiyle emekçi sınıfları yoksulluk, sefalet, açlık ve ölüme teslim eden faşist rejim ekonomik eşitsizlik ve adaletsizlik üretiyor. Faşist baskı ve zulüm ile politik özgürlük yoksunluğu, yaşam tarzı dayatmaları, ırkçı ve faşist politikalar devam ediyor. Mülteci ve göçmen düşmanlığı ile Suriyeli göçmenler kontrgerilla aparatı olan faşist çetelerin ırkçı linç saldırılarına teslim ediliyor.
Rojava ve medya savunma alanlarına saldırılar aralıksız devam ediyor ve yeni işgal planları ile sömürgeci savaşı sürdürüyorlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı eşi görülmemiş tecrit uygulamaları ile hapishanelerde tutsakların infazları yakılarak ve insanlık dışı baskı ve şiddeti sürdürüyorlar. Kayyumlarla halkın iradesini gasp ederek pervasızca saldırıyorlar.
Bizler zulmün, sömürgeci savaş saldırılarının, yoksulluğun ve adaletsizliğin sürdüğü her koşulda mücadelemizi, Suruç katliamında yitirdiğimiz 33 Düş yolcusunun idealleri ve düşlerine bağlı kalarak sürdüreceğiz.
20 Temmuz tarihinde Avrupa kentlerinde göçmen ve Avrupalı halklarımızı, tüm devrimci demokratik kurumlarımızı sokağa çıkmaya, katliamın hesabını sormaya, 33 Düş yolcusunu anma etkinliklerine katılmaya çağırıyoruz.
Suruç için adalet, herkes için adalet!
33’lerin düşleri yarım kalmayacak!
Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVEG-KON)