- kavga yılını geride bırakan Marksist Leninist Komünistler, 30. kavga yılına büyük deneyimlerle giriyor. Öyle ki bu deneyimler, büyük zaferleri olduğu kadar yenilgileri de içeriyor.
Bu tarih bağrında ilkleri barındıran bir tarih. Bu tarih, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasının her önemli anında, tüm önemli siyasal kavşağında kendisini var etmiş bir tarih. Bu tarih, artık kendisini bir “ölümsüzler partisi” olarak nitelemeye doğru hızlıca ilerleyen partinin kavgada yıldızlara uğurladığı şehitler tarihi. Bu tarih, kavganın her açıdan eşitsiz koşullarda yürütüldüğü sınıflar mücadelesinde, devrimi örgütleme, sosyalizmi zafere ulaştırma bilinç ve iradesinin granitleşme tarihidir. Bu tarih, ezen ve ezilenler arasında her an sürüp giden çatışmada ezilenler adına hesap sormanın, kardeşleşmenin, özgürleşmenin ve insanlaşmanın tarihidir. O’na tanık olmuş, oluşumunda katkıda bulunmuş her devrimci ve komünist, ortaya çıkan bu tarihle ne kadar gurur duysa, övünse yeridir.
Bu gurur ve övünç, tabi ki salt duyguların tatmin edilmesi üzerine oturtulamaz. Bu gurur ve övünç sadece ve sadece daha atılacak kilometrelerce yolun ve aşılacak yüce dağların varlığına karşı inat ve dirençle yürüyüşümüzde yaratılan/yarattığımız değerlerden enerji ve güç almamızı koşulladığında gerçek manasını bulacaktır. Kavgada şehitler vermek eğer bir hakikatse, kanlarıyla bu tarihin oluşumunda en önemli yere sahip olan ölümsüzlerimizin anılarını yaşatmak, ideallerini zaferle taçlandırma istem ve kararlılığı da söz konusu gurur ve övüncün hakikati olmalıdır.
Bu tarih sadece yaratanlar için değil, aynı zamanda yaratılanlar için de kendilerini rahatlıkla bulabilecekleri bir tarihtir…10 Eylül 1994’te Birlik Devrimi’yle başlayan bu tarih, Alevi inancından halkımızın Gazi başkaldırısıyla buluştu. Hasan Ocak şahsında devletin gözaltı terörüne dur diyen bu tarih, Cumartesi Anneleri’yle hesap sorma iradesine dönüştü. Faşizmin zindanlarını bir okula dönüştüren bu tarih, açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla feda ruhunu kuşandı. İşçi sınıfını her koşulda, her alanda örgütleme hedefini içeren bu tarih, öncülük ettiği birçok grev ve direnişle kapitalistlere karşı hak alma mücadelesinin adı oldu.
Gençliğin tüketim kültürü, yozlaşma, kapitalist soygun ve faşizme karşı mücadelesinin zaferler kuşağını yaratan bu tarih, Cebrail, Büşra ve 33’lerin andı oldu Pirsus’ta. Sınıfların oluşumuyla at başı bir tarihe sahip erkek egemen anlayışla içte ve dışta hesaplaşmanın kalesi olan bu tarih, kadın özgürleşmesi, kadın cins bilinci ve kadın komutanlaşmasının tarihi oldu Yeliz ve Şirin’le. Sömürgeciliğe karşı halkların kardeşlik bayrağı olan bu tarih, Kuzey Kürdistan’dan Rojava’ya gerçek enternasyonalizm ve sosyalist yurtseverliğin tarihi oldu İvanalar, Baranlar ve Zekilerle.
Bu tarihi kutlamak, bu tarihin gurur ve övüncünü düşmana inat, yaratılmasında asıl amacı oluşturan ve kapsamına alınmak istenen tüm işçi ve emekçilere görünür kılmakta her komünistin ana sütü hakkıdır. Bu hak, her organın, her yöneticinin, her aktivistin, her taraftarın… o’ndan hakkınca yararlanmasını beklemekte. Ve bu tarih en geniş kitlelere mal edildiği takdirde, gerçek manasına ulaşacak, çarpışmada eşitsizleri eşitleyen ve zaferi müjdeleyen eşik haline gelecek.
Devrim ve karşıdevrim arasındaki politik saflaşmanın, kavganın her gün biraz daha kızıştığı günümüzde, yeni kavga yılına daha da bilenmiş irade, güç ve kararlılıkla giriyoruz. Bu nedenle, 10 Eylül’ü her alanda kazanmak umudun malumu ve ilanı olsun.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 23 Ağustos 2024 tarihli Perspektif köşesi