Fransa’da eşi tarafından uyuşturucu verilerek onlarca erkek tarafından tecavüz edilen Gisele Pelicot, davanın başında kimliğini gizli tutma hakkından vazgeçti. Avukatları ve kendisi, davanın açık ilerlemesinin “suçun utancını” eski eşine, tecavüz faili Dominique Pelicot’a yükleyeceğini savundu.
Dominique Pelicot ile birlikte mahkemede yaşları 26 ile 74 arasında değişen 50 erkek daha tecavüzle yargılanıyor. İstismar görüntülerinden varlıkları bilinen, ancak kimlikleri henüz tespit edilmemiş 31 kişi daha bulunuyor.
Yıllarca eşine uyuşturucu verip bilinci kapalıyken tecavüzle ve internet üzerinden tanıştığı onlarca erkeği, yine bilinci kapalıyken eşine tecavüze teşvik etmekle suçlanan Pelicot, çıkartıldığı mahkemede “Ona çılgınca aşıktım. Onu çok sevdim, hala da seviyorum” veya istismar edilmesine neden olduğu 10 yılı ima ederek, “Onu 40 yıl boyunca sevdim, 10 yıl boyuncaysa çok kötü sevdim” dedi.
Aslında gerçek bütün yalınlığı ile Dominique Pelicot’un ilk kez ifade verdiği duruşmada saklıydı: “Ben de bu mahkemedeki diğerleri gibi bir tecavüzcüyüm”!
***
Fransa bu davayla sarsıldı.
“Gisele Pelicot için adalet” talebi binlerce kadının eyleme geçmesi, Gisele ile dayanışmayı büyütmesi ve erkek egemenliğe, cinsel şiddete karşı protesolar düzenlemesiyle yükseltildi.
Ve bu dava yine cinsel şiddetin, istismarın, tecavüzün bütün gerçeğini ortaya serdi.
“Aile içi” ve “özel hayat”, kadın için hiç de “güvenli” bir alan değil. Tam tersine şiddetin ve istismarın en çok yaşandığı, hayat bulduğu alanlar oluyor.
Cinsel şiddet ve istismara, kadın ve LGBTİ+’lar hayatın her alanında maruz kalıyorlar. Aile içinde, “yakın çemberde”, iş yerinde ve sokakta. Akıllara Narin Güran’ın katledilmesi gelecektir.
Ve bu dava yine cinsel şiddetin, istismarın, tecavüzün “dışsal”, “ırksal” bir olgu olmadığını, mültecilerin Avrupa’ya taşıdıkları bir sorun olmadığını, “kültürel geri kalmışlık” ile değil, gücünü erkek egemeliğinden alan erkekliğin sonucu olduğunu gösterdi.
***
Emperyalist küreselleşmenin krizi aynı zamanda erkek egemenliğinin krizidir. Dönem içerisinde iktisadi açmazlar, yoksullaşma ve savaşların damgasını taşıyan toplumsal gerçeklik içerisinde ailenin çözülmesi hızlandı. Cins çelişkisi keskinleşti, erkek saldırganlığı arttı. Faşist şeflik rejimi gibi erkek egemen faşist rejim biçimleri cins çelişkisi içinde kadın ve LGBTİ+’lara karşı savaşı örgütlüyorlar. Halk gençliği içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri hortuyor. Dijital dünyada şiddetin binbir türü anonim veya açıktan işleniyor ve sosyal medyada toplumsal roller teşvik ediliyor, şiddet meşrulaştırılıyor.
***
“Fransa’da tecavüze karşı binler sokaklara çıktı.”
Fransa’nın Marsilya, Paris, Nice, Rennes ve Nantes gibi birçok şehrinde binlerce insan sokaklara çıktı. Kadınların öncülüğünde sokaklara çıkan kitle “Hepimiz Gisele’yız”, “Tecavüzcüyü görüyoruz”, “Utanç taraf değiştirmeli”, “Mağdurlar, size inanıyoruz”, “Yalnız değilsin” dövizleri ve pankartları taşıdılar.
Gisele, davayı kamuoyuna açarak “utancın tarafını değiştirdi”. Bu utanç, başta cinsel şiddet, istismar ve tecavüz faili erkekler gelmek üzere erkek egemenliğin saflarında yer alan, onun erkeğe sağladığı avantajları, ayrıcalıkları “kullanan” ve “savunan” bütün erkek cinsine ait. Erkek emekçiler, hemcinslerinin işledikleri bu suçu, “cinsleri adına” bir utanca dönüştürmedikleri sürece “toplumsal yüzleşme” gerçekleşmez. Dominique Pelicot da nihayetinde kendi deyimiyle “diğerleri gibi bir tecavüzcü”, şiddet faili veya istismarcı!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 20 Eylül 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi