Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına yönelik süren katliamları bir soykırıma dönüşerek yaklaşık 60 bin insanın canını aldı. Soykırım saldırıları kadın, çocuk, yaşlı demeden ilerlerken, Lübnan’a dönük başlayan savaşla birlikte, Siyonizmin sebep olduğu kan ve göz yaşı tüm bölgeye yayılma tehlikesini güçlendirdi.
Öteden beri Avrupa egemen sınıfları ve devletleri de Siyonizm destekçiliğinde sınır tanımayarak bir yandan Filistin ve Lübnan halklarına karşı gerçekleştirilen katliamlara alkış tuttu, bir yandan da Filistin halkıyla dayanışmak ve Siyonizmin gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı. AB emperyalistlerinin temel motor gücü Almanya, söz konusu ideolojik, politik ve fiziki saldırganlığın en yoğun yürütücülerinden oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, vatandaşlığa kabul yasalarını dahi değiştirerek İsrail’e desteği şart koştu.
Bugün Filistin halkının direniş bayraktarlığını yapan FHKC gibi örgütlerin AB terör örgütleri kapsamında olduğu gerekçesine dayanarak saldırılarını gerçekleştiren Alman devleti, Kürt halkının ulusal hakları için yürüttüğü mücadeleye de PKK’yi terör örgütleri listesine alarak saldırgan bir politika izleye geldi. Yürüttüğü bu emperyalist siyasetle sömürgeci faşist Türk ve Siyonist İsrail devletlerinin Kürt ve Filistin halklarına aynı katliam yöntemleriyle saldırmalarının, soykırım uygulamalarının destekçisi olduğunu gösterdi.
Daha önce Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’a, ardından genç kadın örgütü ZORA’yı hedef alan Almanya, bugün de Filistin ve Lübnan halklarıyla dayanışma içinde olan ve Siyonizmin bölgeye yaymaya çalıştığı savaşa karşı çıkan devrimci ve atifaşistlere dönük saldırılarına devam ediyor.
Alman devleti ve bilumum tüm Avrupa emperyalist devletleri polis baskınları, yasakçılığı ve toplam saldırganlığıyla mazlum Filistin ve Lübnan halkı karşısında, İsrail Siyonizmiyle saf tuttuğunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Alman devleti başta olmak üzere Avrupalı emperyalistlerin bu gerici hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, Siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cüret kazandıran adımlardır.
Eşyanın tabiatı gereği sömürgeciliğin, katliam ve soykırımın olduğu her yerde, söz konusu saldırılara karşı mücadele de bir haktır. Sorun ne sadece Filistin halkının ne de Kürt halkının sorunudur. Faşizmin ve Siyonizmin katliamlarına alkış tutanlar, emperyalist çıkarları uğruna bu gerici güçlere askeri, siyasi ve ekonomik destek sunanlar da en az onlar kadar bu katliamlarda pay sahibidirler. Dolayısıyla saldırıya uğrayan devrimci ve antifaşist kuvvetlerin “boyun eğmek yok, mücadeleye devam” haykırışı, söz konusu halklarla dayanışmayı kriminalize etmeye çalışanlara karşı tutulacak yolu göstermektedir.
Gelişen emperyalist rekabet ve çelişkilerin de doğal bir yansıması olarak başta Alman devleti olmak üzere, çeşitli emperyalist devletlerin halklar arası dayanışma duygu ve pratiğinin gelişmesini engellemek için saldırgan politikalarına devam edeceklerini gösteriyor. Buna karşı bugünden en geniş birliktelikleri inşa ederek, bölgede gelişme potansiyeli gösteren Siyonist ve faşist işgal ve ilhak saldırılarına karşı enternasyonal devrimci mücadeleyi geliştirme görevi, komünistlerin önünde duran acil görevler arasındadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Ekim 2024 tarihli Perspektif köşesi