Avrupa’da göçmenlerin yaşam koşulları gitgide zorlaşıyor. Birçok ülkede göçmenlerin büyük kısmı yıllarca oturum hakkı verilmeden yaşamak zorunda kalıyor. Bu süreçte barınma ve çalışma hakkı dahi tanınmayan göçmenler, kayıtsız bir şekilde ucuz iş gücü olarak birkaç kat fazladan sömürülüyor. Politik sığınmacılara tehlikeli olabilecekleri gerekçesiyle oturum hakkı verilmeyebiliyor veya ‘terör oturumu’ adı altında birçok yasal haklardan mahrum bırakılabiliyor.
Türkiye’de kesinleşmiş hapis cezaları veya devam eden yargılamaları olmasına rağmen onlarca politik mülteci, yakın zamanda çeşitli Avrupa ülkeleri tarafından Türkiye devletine teslim edildi.
Yakın zamana kadar Dublin sözleşmesinden muaf tutulan Yunanistan’a da artık iade kararları veriliyor. Sınır ülkesi olması itibariyle birçok Türkiye ve Kürdistanlı’nın da ilk olarak ayak bastığı ülke olan Yunanistan, göçmenlere yönelik hiçbir sosyal hak tanımadığı gibi, on binlerce göçmenin devlet destekli çeteler tarafından öldürülmesi veya işkence edilmesi, göçmen teknelerinin batırılması gibi insanlığa karşı suç olarak nitelendirilmesi gereken birçok eylemin de sorumlusu. Elbette ki Yunanistan’ı buna teşvik eden, ekonomik olarak zorlayan, hatta göçmenlere karşı sınır kontrolü için savaş gemilerini bizzat konumlandıran Avrupa devletleri de bu suçların ortağı.
Avrupa Birliği hukuku uyarınca gümrük birliği ve karşılıklı seyahat özgürlüğü kuralları geçerli olmasına rağmen, ağustos ayından itibaren Almanya devleti, Fransa’da gerçekleşen olimpiyat oyunları süresinde güvenlik gerekçesiyle sınır kontrolleri uygulamaya başlamıştı. 16 Eylül’den itibaren bu kontrolleri “düzensiz göçü azaltmak ve güvenliği arttırmak” gerekçesiyle tüm kara sınırlarında uygulama kararı aldı.
Bu sene içerisinde Fransa’da yürürlüğe giren yeni göç yasası uyarınca göçmenler, herhangi bir adli olaya karışmaları halinde hiçbir savunma hakkı tanınmaksızın sınır dışı ediliyor. Nitekim Paris’te Ahmet Kaya kültür merkezine yönelik katliam saldırısını protesto eylemlerine katıldığı gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan iki Kürt genci, Türkiye’de devam eden cezai yargılamaları olmalarına rağmen iade edildi.
İngiltere, iltica başvurusunda bulunan tüm mültecileri Ruanda’da (Afrika) inşa ettiği kamplara göndermek için yasal düzenlemeler yaptı. Halen birçok mülteci, kapalı cezaevi niteliğindeki gemilerde “çıkmaları yasak” biçimde misafir ediliyor.
Dur ihtarına uymadığı için öldürülen, trafik polisleri tarafından işkence görenler ne tesadüftür ki göçmenler oluyor.
Birçok ülkede göçmenlerin barınma, ekonomik yardım, sağlık hakları gitgide daha fazla kısıtlanıyor.
Göçmen karşıtı faşist partiler, göçmenlere karşı uygulayacakları saldırıları propaganda yaparak, daha fazla organize oluyor, güçleniyor.
Avrupa ülkelerinde önemli bir nüfus kitlesini oluşturmalarına rağmen, göçmenler en örgütsüz ve farklı ülkelerden gelmiş olmaları nedeniyle temasları sınırlı kitleler durumunda. Ancak yaşanan ve yaşanabilecek saldırılar dikkate alındığında, tüm göçmenlerin örgütlü kitleler haline gelmeleri ve göçmen örgütlerinin birleşik mücadele araçlarını geliştirebilmeleri önem taşıyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 11 Ekim 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi