İsrail Siyonizminin başta Filistin halkı olmak üzere, bölge halklarına dönük katliamcı saldırganlığı devam ediyor. 7 Ekim’in yıl dönümünde bu saldırganlığını daha da ayyuka çıkartan Siyonistler, Beyrut’a bombalar yağdırırken, bölgesel savaş arayışı içerisinde olduklarını hiç de gizleme çabasında değiller. Başta ABD olmak üzere, batılı emperyalistlerden savaş ve işgal politikalarına tam destek gören İsrail, Lübnan’dan sonra İran ve/ya Yemen’e dönük başlatacağı olası bir savaş için taşları döşemeye başladı bile.
Siyonizmin bu pervasız saldırganlığına tek destek verenler sadece batılı emperyalistler değil şüphesiz. Bölgede Suudi Arabistan gibi emperyalizm işbirlikçisi Arab rejimlerinin çoğunluğunun yanı sıra sömürgeci faşist Türk devleti de esasta İsrail’in destekçisi konumundalar. Suudi Arabistan bu desteğini “Filistin bizim için bir şey ifade etmiyor” sözleriyle açık dile getirirken, faşist diktatörlük ise Erdoğan’ın ağzından bir yandan İsrail’i “Türkiye’yi de hedefleyeceği” sözleriyle “düşmanlaştırırken”, diğer yandan askeri ve ticari işbirliğine son hız devam ederek, Filistin’de ve Lübnan’da halkların kanını döken Siyonist savaş makinasını güçlendiriyor.
İsrail’in dolu dizgin saldırganlığı kuşkusuz Filistin’de ve Lübnan’da büyük bir yıkıma yol açtı, açıyor. Eşitsiz güç ilişkileri ve koşullarında süren bu savaşta çoluk çocuk binlerce insan yaşamını yitirdi, yitirmeye devam ediyor. Ancak tüm barbarlığına rağmen Siyonistler ne Filistin halkının ne de Lübnan halkının direnişini kıramıyor. Direniş mekan olarak alan değiştirse de, yerle bir edilmiş Gazza’nın, Batı Şeria’nın, Beyrut’un moloz yığınları arasında kendisine irili, ufaklı yol açıyor. Direnişe olan bağlılık, özgürlüğe olan tutku kimi zaman bir çocuğun elinde taş oluyor, kimi zaman bir savaşçının omuzunda roket oluyor. Ve görünen o ki, Siyonistler zulümlerini arttırdıkça oluşturdukları kan gölünde boğulmaya bir adım daha yaklaşıyorlar.
Yukarıda belirttiğimiz gibi tüm bu olanlar büyük bir güç eşitsizliği koşullarında gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Ancak halkların gücünün tüm emperyalistlerden ya da onların tam desteğini almış sömürgecilerden, Siyonistlerden daha güçlü olduğunu da biliyoruz. Nitekim 7 Ekim direniş gününe atfen ve İsrail katliamlarının yıldönümü nedeniyle 5 Ekim’de dünyanın sayısız kentlerinde sokağa çıkan milyonlar, bugün Filistin ve Lübnan’da halkların kanını döken Siyonistleri ve onların destekçisi emperyalistleri halkların vicdanında mahkum ettiler bile.
Dünyanın bütün kıtalarından harekete geçen milyonlar meydanları işgal ederken, kendi dillerinde kendi eylem tarzlarıyla Siyonist saldırganlığa meydan okudular. Kimi devletlerin eylemlere izin vermeme girişimleri, Filistin ve Lübnan direnişini arkalayanların militan eylem görüntülerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Biber gazı ve polis coplarına, İsrail tanklarına karşı taşla karşılık veren Filistinli çocuk generallerin ruhunu kuşanan bir duruş sergilediler.
Dünya çaplı 5 Ekim eylemleri bir kez daha göstermiştir ki halklar Siyonist ve emperyalist politikaları benimsemiyor. Tüm dezenformasyona rağmen dünyanın kalbi Filistin ve Lübnan halkıyla birlikte atmaya devam ediyor. Öyleyse durmak yok, emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin desteğinde Siyonizmin gün be gün işlemeye devam ettiği katliamlara karşı direnişi gün be gün bulunduğumuz tüm alanlara yaymak; hâlâ eyleme geçmemişleri uyarmak, emperyalistlerin işbirliğini, tutarsızlığını her yerde dile getirmek Filistin ve Lübnan halklarının direnişini güçlendirecek, Siyonizmi zayıflatacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 11 Ekim 2024 tarihli Perspektif köşesi