Geçtiğimiz hafta içerisinde Almanya başbakanı Olaf Scholz ve Erdoğan arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Olaf Scholz’un uzun aradan sonra yaptığı Türkiye ziyaretinin, özellikle Ortadoğu’da Siyonist İsrail saldırganlığının genişlemesi sonrası gelmesi dikkat çekti. Ancak buna rağmen her iki ülke ilişkileri bakımından, Ukrayna-Rusya arasında sürmekte olan savaş, mülteci sorunu, Türkiye’nin daha önceden almayı düşündüğü ancak Almanya’nın satmayı reddettiği 40 adet Euro-fighter Typhoon savaş uçakları da dahil olmak üzere, değişik tipte silah pazarlığı da bu görüşmenin ana gündemleri arasında olduğuna kuşku yok.
Tüm bunlara rağmen her iki tarafın farklı önceliklerinin olduğu ve Sholz’un kendi ülkesinde sıkışmışlığını gidermek için göçmenler konusu üzerinde duracağı, Erdoğan’ın ise özellikle Euro-fighter alımı ve denizaltıların modernizasyonunu masaya yatıracağı, taraflar bir araya gelmeden kamuoyunun halihazırda bildiği gerçekler oldu.
Kuşkusuz sonuç ne olursa olsun bu görüşmede halklar yararına bir sonuç çıkmayacağı da bir o kadar bilinen bir gerçekti. Nitekim her iki kesimin birbirinden ne koparabileceğini biliyor oluşu, burjuva devletler arası ilişkilerin temeli olan pragmatist çıkar ilişkileri doğrultusunda hareket ediliyor oluşu görüşmenin de sınırlarını belirledi.
Her şeyden önce mülteciler sorunu kapsamında Almanya ve AB hali hazırda zaten Erdoğan rejimine milyonlarca Euro aktarırken, Almanya’ya Türkiye’den gelen 15 bin mültecinin geri gönderilme meselesine onur kırıcı olacağı gerekçesiyle karşı çıkan Erdoğan’ın, bu onur kırıcı durumu daha fazla para alarak “onurlu” hale getirmesi beklenen bir durumdu. Zaten ilk uçuşlar birkaç hafta önce gerçekleşmişti bile.
Aynı durum Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya konsorsiyomuyla üretilen Euro-fighterlar ve Alman teknolojisine bağlı denizaltıların modernizasyonu açısından da geçerli. Almanya’nın 2016 yılında, özellikle darbe girişiminden sonra ve sömürgeciliğin Rojava ve Suriye’ye dönük kara harekatında kimi Alman silahlarını kullanmasına dönük tepkilerin artması üzerine sınırlamaya gittiği silah satışı, son 1 yıldır hali hazırda artış eğilimine girmişti. Geçtiğimiz yıl içerisinde bu rakam 100 milyon Euro tutarına ulaşmıştı. Görüşme sonrası yapılan basın açıklamasında Scholz, söz konusu uçak ve silahların verilmesi konusunda adım atacaklarını, zira Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu –sanki daha önce değilmiş gibi- kamuoyuyla paylaşmış oldu.
Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaşta, Rusya’yla girdiği pragmatist ilişkiler nedeniyle “tarafsız” görünümü veren faşist rejimin Rusya’yla olası görüşmelerde daha fazla rol alması konusu ise Erdoğan’ın öteden beri dillendirdiği bir konu. Ancak hem bir NATO üyesi olması hem de Ukrayna’ya SİHA vb. vermesi nedeniyle Putin’in bunu görmemesi düşünülemez bile. Sadece, o da aynı pragmatist ruh haliyle Erdoğan’ı tarafsızmış gibi algılamak ve tutmak istiyor.
Tüm buralardan bakıldığında Scholz ve Erdoğan görüşmesi aslında malumun ilanı oldu. Siyonist İsrail’in Filistin ve Lübnan halkına dönük soykırım savaşı ise görüşmeye dair yapılan basın açıklamasında faşist şef Erdoğan’ın halkları kandırma amaçlı çıkışlarının dışında, Sholz’un dilinde İsrail destekçiliğinin sahnelenmesi oldu.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 25 Ekim 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi