Sömürgeci faşist rejimin kalbinde TUSAŞ’a yönelik fedai eylemin ardından Medya Savunma Alanları ve Rojava’ya dönük yoğunlaştırılan saldırganlık devam ediyor. Tüm tasfiye planlarına rağmen direnişi bitiremeyen ve kalbinde yediği darbe sonrası gözü dönmüşçe dört bir yana ateş açan sömürgecilik, hiçbir dönem durmamış olan bombardımanını en üst seviyeye çıkardı. Sorti yapan sayısız savaş uçaklarına, obüsler, İHA’lar ve SİHA’lar eşlik ediyor.
Kafatasçı faşist MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM partililerin yanına giderek el sıkması ve ardından sarfettiği kimi sözlerle “Kürt sorununun çözümünde yeni bir süreç mi başlıyor” tartışmaları ayyuka çıktı. Oysa gerek faşist Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların en yalın anlamı, gerekse Ömer Öcalan’ın Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşme sonrası kamuoyuna yaptığı açıklama, böyle bir sürecin varlığına işaret etmiyor.
Bahçeli esas itibariyle sömürgeci faşist rejimin on yıllardır söylediği “teslim olun, biat edin” retoriğini farklı cümlelerle tekrar etti, ediyor. Her ağzını açtığında kırımdan, katliamdan ve “terörü bitirmekten” dem vuran Erdoğan-Bahçeli ikilisi, bir kez de TUSAŞ’a dönük fedai eylem sonrası çizilen büyük devlet imajını kurtarmak adına bildik hallerine hızla geri dönerek Kürt halkına karşı kan ve ölüm kusmakta ısrarcı olduklarını göstermiş oldular.
Faşist, burjuva politikacıların, medyanın ağzından günlerce taksici, mühendis ölümüne “ağlayan” sömürgeciler, on yıllardır çocuk, yaşlı, kadın, erkek Kürt ölümlerine alkış tuttukları gibi, Rojava ve Medya Savunma Alanları’ndaki köylere dönük yapılan son saldırılarda onlarca sivil katliamını “TUSAŞ’ın öcü alınıyor” naralarıyla kutluyorlar. Oysa bırakalım bölgede yapılan video çekimlerini, fotoğrafları, kendi SİHA’larınca çekilen ve servis edilen görüntüler bile hedef alınan noktaların sağlık ocağı, asayiş noktaları, tahıl ambarları, elektrik santralleri ve sivil yerleşim yerleri olduğunu net olarak gösteriyor.
Artan bölgesel savaş olasılığıyla birlikte faşist rejimin derinleşen yöneteme krizi; artan yoksullaşma, toplumsal çürüme örneklerine eklenen öfke AKP-MHP tarafından oluşturulan Cumhur İttifakı’nın kitleler nezdinde durduralamayan hızlı eriyişi öyle görünüyor ki Erdoğan-Bahçeli ve bilumum tüm egemen sınıfları yeni arayışlara zorluyor. Aslında faşist Bahçeli’nin Kürt özgürlük hareketini kasten “bu son şansınız” sözleri, gerçekte kendileri ve ittifakları için söz konusu olan bir durumu gösteriyor. Zira son saldırganlıkları da içerisinde debelendikleri çıkışsızlığı sergilemektedir.
Faşist rejimin adil, onurlu bir barış; Kürt halkının kolektif haklarını tanıyan, halkların eşit yaşayacağı bir coğrafyayı oluşturma planı ne dün oldu, ne de bugün var. Faşizmin, faşizmle iktidarını koruyan egemen sınıfların bu açılımı yapacak ne fikirleri, ne de istemleri var. Adil ve onurlu bir barışın yolunu halkların artan mücadeleleri açabilir, tıpkı sömürgeci faşistlerin Rojava ve Güney Kürdistan’da artan saldırılarını durdurmanın yolunun mücadeleyi geliştirip, güçlendirmekten geçmesi gibi.
Avrupa’nın değişik ülkelerinde sömürgeciliğin Türkiye ve Kürdistan’da Kürt halkına dönük saldırılarını bugüne kadar politik mücadelenin ana gündemlerinden biri haline getiren Marksist Leninistlerin, faşizmin son saldırılarına karşı da sokağı tutacaklarına, yerli-göçmen işçi ve emekçiler arasında duyarlılık geliştirme, direniş ateşini harlamaya girişeceklerine kuşku yok.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 1 Kasım 2024 tarihli Perspektif köşesi