Almanya’da koalisyon hükümetinin, muhalefetteki Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri ile birlikte imza attığı “Bir daha asla: Almanya’da Yahudi yaşamını korumak, muhafaza etmek ve güçlendirmek” başlıklı Karar Metni, Spiegel dergisi tarafından yayımlandı.
Oysa metin, atılan başlığın tersine çelişkilerle dolu olduğu kadar hizmet ettiğini iddia ettiği Yahudilere zarar vermekte; baskıyı, ırkçılığı, yabancı düşmanlığını körüklemekte. Burjuva devletin jeopolitik çıkarlarını meşrulaştırmak için Holokost anısını da kötüye kullanmakta.
Metnin hukuksuzluğu bir yana, ortaya koyduğu iddialar, kullandığı araçlar, kimi hedef aldığı ve dolayısıyla hizmet ettiği işlevler açısından bakıldığında kesinlikle antisemitizmle mücadeleyi kapsamıyor. Örneğin metin, Holokost’tan ders alarak hareket etme, antisemitizmle mücadele etme ve “Yahudi yaşamının çeşitliliğini/çoğulculuğunu tanıma, koruma ve muhafaza etme” iddiasında bulunuyor. Ancak ayrıntılara inildiğinde bunun tam tersini yapıyor.
Antisemitizmi İsrail’e yönelik eleştirilerle bir tutarak ve Holokost’tan çıkarılan derslerin İsrail’e eleştirel olmayan bir destekle ilgili olduğuna dair dar ve tek taraflı bir fikir sunarak, desteklediğini iddia ettiği Yahudiler arasındaki görüş ve ideolojilerin çoğulculuğunu görmezden geliyor. Almanya’daki Yahudi entelektüellerin aylar önce bu karar metninin ilk taslağına karşı yazdıkları protesto mektubu da yok hükmünde görülüyor. Yine, Yahudi İşçi Birliği gibi Siyonizm karşıtı siyasi düşünce ve örgütlenmelerin uzun tarihi de görmezden gelinerek, Nazilerin Holokost’ta neredeyse yok ettiği Yahudi kültürünün zenginliğini baltalamaya devam ediyor.
Keza antisemitizm ve İsrail eleştirisini bir araya getirmesi, sadece Siyonist İsrail’i eleştiren değişik kesimleri değil, bilakis Yahudileri de hedefe koyuyor. İsrail’i eleştirenler işten atılma, üniversitelerden uzaklaştırma, devlet fonlarının kesilmesi, vatandaşlık ve iltica statüsü iptali gibi tehditlerle karşı karşıya bırakılıyor.
Metin, antisemitik şiddetin işlenmesinde aşırı sağcıların temel rolünü en aza indirgeyerek, hedef alınması ve baskı altına alınması gerekenler olarak Müslümanları, antifaşistleri, antiemperyalistleri, devrimcileri, sosyalistleri ve göçmenlik ve vatandaşlık statüsüne ilişkin imalar yoluyla göçmenleri işaret etmektedir. Bu durum, dikkatleri ana akım Alman antisemitizminden başka yöne çekmek için Müslümanları, Filistinlileri ve diğer Arapları ve beyaz olmayan insanları antisemitizmle suçlama ve Filistinle dayanışmayı baskı altına alma yönünde bugüne kadar uygulanan devlet politikasıyla örtüşmekte. Dolayısıyla, bu kararın Yahudilere zarar vermesinin bir başka yolu da Yahudiler ve yerli ve diğer azınlık grupları arasındaki dayanışmayı baltalamasıdır.
Metin, boykot gibi gayet demokratik bir mücadele yöntemini kriminalize ederek İsrail ürünlerine veya İsrail’le ticari ilişkileri olan ürünlerin boykot edilmesinin önüne geçmek istiyor.
Son olarak, metin kendi içinde büyük bir çelişki içermektedir. Bir yandan Yahudileri İsrail’in eylemlerinden kolektif olarak sorumlu tutmanın antisemitik olduğuna işaret ederken, yine bu ikisini birbirinden ayırmak yerine (tüm) Yahudileri ve Yahudi yaşamını İsrail’e verilen destekle bir tutmakta ısrar ederek ve İsrail’e yönelik her türlü eleştiri için insanları cezalandırmayı öngörerek halklar arası düşmanlığı da körüklemiş oluyor.
Metin, açıkça ulusal ahlaki üstünlük duygusu yaratarak sadece Alman burjuvazisi ve devletinin çıkarlarına hizmet etmekte, yabancı düşmanlığı ve faşist hareketin yükselişine katkıda bulunmaktadır. Yine İsrail Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçlamasıyla karşı karşıyayken bile Almanya’nın (İsrail’in en büyük ikinci silah tedarikçisi) İsrail’e silah ihracatını arttırmasını meşrulaştırmak için başka bir algı operasyonuna hizmet etmektedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 8 Kasım 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi