Politik islamcı çeteler Suriye ve Rojava’ya dönük yeni bir saldırı başlattılar. Başta sömürgeci faşist rejim olmak üzere, bölgedeki kimi gerici güçlerin himayesi altında ve emperyalizmin dolaylı desteğiyle hareket eden bu güçler, sözde Esad rejimine karşı Suriye halklarının kurtuluşu için hareket ettiğini iddia etseler de, ideolojik, politik ve askeri olarak bölge halklarından ziyade emperyalizm ve bölge gerici güçlerin çıkarları temelinde katliamlar gerçekleştirmekte, istila hareketleri örgütlemekte ve bölgeyi ortaçağ karanlığına mahkum etme emeli gütmektedirler.
Kuşkusuz gerici çetelerin saldırı zamanlaması çok manidar. Özellikle İsrail Siyonizminin Filistin başta olmak üzere Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği katliamlar aralıksız sürerken, yine sömürgeci faşist diktatörlüğün bir yandan faşist Bahçeli ağzından “barıştan” söz ederken, diğer yandan Kürt halkına karşı başta Rojava olmak üzere, Kürdistan’ın tüm parçalarında saldırılarını arttırdığı bir süreçte, yeni bir katliamcı saldırganlık olarak gündeme geldi.
Faşist diktatörlüğün bu çeteleri İdlib merkez olmak üzere, işgal ettiği Afrin vb. gibi bölgelerde beslediği, silahlandırdığı ve değişik gruplar arası koordinasyonu sağlayarak merkezi hareketlerini sağlamaya çalıştığı öteden beri bilinen bir gerçekti. Ancak sözkonusu saldırı sonrası başta ABD emperyalizmi olmak üzere, AB emperyalistlerinin ve İsrail Siyonizminin açıklamaları, politik islamcı çetelerin bu güçlerce de desteklendiğini gözler önüne serdi. Zira İsrail Siyonizminin uzun zamana yayılan katliamlarına rağmen Filistin ve Lübnan’daki direniş odaklarını bitirememiş oluşu ve bu direnişlerin ana lojistik destek geçiş noktasının Suriye olması, yine sömürgeci faşist rejimin öteden beri Suriye ve Rojava topraklarını işgal etme arzusu, direk besleyerek büyüttükleri çeteler eliyle gerçekleştirme “olanağı”nı bir kez daha açığa çıkarmış oldu.
ABD ve İsrail bir yandan çeteler eliyle bölgede Suriye, İran ve Rusya eksenini zayıflatma olanağı yakalamışken, faşist rejim de himayesindeki bu örgütler aracılığıyla etki alanını genişletme, Rojava devrimini kuşatarak çökertme ve işgal alanları oluşturma şansının artmış olduğu hesapları içerisinde.
Çetelerin yeni durumda Halep ve Til Timur gibi işgal ettikleri alanlarda kendilerine biat etmeyen halklara dönük işledikleri suçların haddi hesabı yok. Rojava’da Kürt halkının ve devrimcilerin boyun eğmeyen direnişi sonrası hezimete uğratılan DAİŞ kalıntılarının dahil olduğu bu çeteci grupların halklara dönük katliamcılık söz konusu olduğunda ortaya koydukları, DAİŞ vahşetini aratmayacak nitelikte. Dolayısıyla emperyalistler ve bölge gericileri bir kez daha halkların kanı üzerinde kirli emellerini gerçekleştirme fırsatı peşinde koşarken, çeteci gruplar kullanışlı piyonlar olarak, onlar adına cellatlık rolünü icra ediyorlar.
Ancak başta Rojava olmak üzere ilerici dünya halkları, yurtseverler, devrimciler ve sosyalistler bu saldırganlığın halkların özgürlüğünü değil, bilakis köleleştirilmesini hedeflediğinin pekala bilincinde. Bu nedenle tıpkı bir dönem dünyayı sarsan DAİŞ karanlığına karşı verilen yerel ve enternasyonel mücadelede olduğu gibi, günümüz emperyalizm ve bölgesel gerici güçler güdümündeki politik islamcı çetelerin katliamcılığına karşı mücadele de söz konusu güçlerin kararlı mücadeleleri sonucu geriletebilir, Rojava’da inşa edilen devrimci, demokratik yönetim biçimi bölgeye doğru genişletilebilir.
Emperyalistler ve bölge gericileri arasında çelişkilerin bu denli yoğunlaştığı günümüzde direniş alanları da alabildiğine genişlemiş durumda. Bu nedenle bugün Suriye’de çeteler eliyle yürütülen savaşa karşı olduğu kadar, Rojava devriminin savunulması için emperyalist metropollerde, kentlerde ortaya konacak direnişler, protestolar, eylemler, dünya halklarının bir kez daha gerçekleri görmesi ve bölge halklarının yanında saf tutması için olmazsa olmazdır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Aralık 2024 tarihli Perspektif köşesi