Emperyalistler arası çelişkiler derinleşirken, dünyanın değişik bölgeleri ve ülkeleri de bu çelişkilerin bir yansıması olarak değişik güçler arası hegemonya mücadelesine sahne oluyor. Özellikle 89’-90’larda revizyonist Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni devletler, başta ABD olmak üzere batı emperyalistlerinin iştahını kabartırken, Rusya ve batı emperyalistleri arasında da sert mücadelelere, kapışmalara sahne oluyor.
Doğu Avrupa’daki devletleri bir bir AB ve NATO üyeliği üzerinden nüfuz alanlarına dönüştüren emperyalistler, Rusya’yı çevreleme stratejilerinin bir parçası olarak ele aldıkları Ukrayna’da Rusya’nın kendi nüfuz alanlarını korumak istemesi üzerine başlayan savaş, değişik emperyalist güçlerin çıkarları uğruna asker giysisi giydirilerek çatıştırılan binlerce gencin ve halkın kanları üzerinde devam ediyor.
Kimi ülkelerde rejim değişimini hedefleyen ve “renkli devrimler” olarak adlandırılan hareketler, emperyalistlerin güdümünde ülkelerin istikrarsızlaştırılması, iktidar değişimi, komplolar ve kanlı kapışmalarla devam ediyor.
Öteden beri batı emperyalistlerinin gözünü diktikleri Gürcistan bu kanlı kapışmaların son örneğini teşkil etmekte. Gürcistan parlamentosunun geçtiğimiz haziran ayında, kurumların aldıkları toplam yardımların %20’den fazlasını yurtdışında almaları durumunda “yabancı güçlerin çıkarları için çalıştığı”nı öngören yasayı kabul etmesi sonrası artan protestolar, ülkenin yeni bir seçim atmosferine girmesinin ardından durulmuştu.
29 Ekim’de yapılan son seçimlerde Gürcistan Hayali Partisi’nin birinci parti çıkması sonrası batı emperyalistlerince ve ülkedeki batı yanlıları tarafından Rusya yanlısı olduğu iddiasıyla seçim sonuçları tanınmadı. Öyle ki batı yanlısı Cumhurbaşkanı Salome Zourabichvili seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla görevinden istifa etmeyi reddettiğini açıkladı.
Ancak 28 Kasım’da Gürcistan başbakanı Irakli Kobakhidze’nin iktidardaki partinin her türlü AB’ye giriş pazarlıklarını 2028 sonuna kadar ertelediğini açıklamasıyla birlikte tekrar artan protestolar giderek daha da şiddetleniyor. AB yanlısı protestocular parlamento önünde yaptıkları eylemlerle var olan hükümeti istifaya zorlarken, iktidar ise daha fazla polis gücünü devreye koyuyor.
ABD ve AB emperyalistleri protestoculara karşı kullanılan polis şiddeti nedeniyle hükümeti kınarken, Rusya ise yaşananları Ukrayna’daki Maidan darbesiyle benzeştirerek, Gürcistan’ın istikrarsızlaştırılmaya çalışıldığını belirtiyor. Öyle ki Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov “yaşananlar bir renkli devrim örgütleme girişiminin tüm izlerini taşıyor” dedi.
Daha önceki örneklerden sayısız kez görüldüğü gibi herhangi bir emperyalist gücün güdümünde gerçekleşen iktidar biçimleri de, “halk hareketleri” de, söz konusu halkların özgürlüğü veya demokrasinin gelişimiyle değil, tam tersine halklar arası boğazlaşmanın derinleşmesi ve kölece anlaşmalarla sonuçlanıyor.
Tüm emperyalist güçler, bırakın halklar arası barışın temsilciliğini yapmayı, tam tersine halkların birbirini boğazlamasını, kendi kapitalist-emperyalist çıkarlarının payandası olmasını istemekteler. Ve Ukrayna’da yaşananların açık bir biçimde gösterdiği gibi, rakiplerine karşı üstünlük elde etmek için işlemeyecekleri hiçbir cinayet yoktur.
Tüm halkların olduğu gibi Gürcistan halklarının da kurtuluşu şu veya bu emperyalist güç arasında sıkışıp kalmaktan, seçim yapmaktan değil, kendi kaderini kendi eline alarak demokratik ve özgür bir ülke inşasından geçmektedir. Aksi iç savaştır, halklar arası boğazlaşmadır, emperyalizmin payandalığıdır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Aralık 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi