Suriye’deki gelişmelerle birlikte sömürgeci faşist Türk devleti destekli ve eğitimli Suriye Milli Ordusu, gözlerini Rojava’ya dikmiş durumda. Faşist terör örgütü IŞİD’in yenilgisiyle ortaya çıkan bu çeteler, Suriye Demokratik Güçleri’nin Tel-Rıfat ve Minbiç’ten stratejik çekilişinin ardından gözlerini Fırat’ın doğusuna, Rojava’ya ve Rojava halklarına çevirmiş bulunmaktalar.
Yıllardır süregelen işgal saldırılarının bu son dönemde artacağı apaçık ortadayken, mücadelenin önemi de apaçık ortadadır. Rojava devrimi nasıl hepimizin devrimi ise, savunması da hepimizin savunmasıdır. Dört parça Kürdistan’dan Avrupa’ya ve Türkiye şehirlerine, savunmanın farklı yerlerinde ve alanlarında bulunmak gençliğin geleceğini kazanmasıdır.
Rojava devrimi uluslararası düzeyde sahneye çıktığında, insanlığa devrimin mümkün ve gerçek olduğunu gösterdi. Dünyadaki bütün antifaşist, anarşist, enternasyonalist, sosyalist, komünistlere ama özellikle de gençliğe bir umut oldu. Haklı bir mücadele ile özgürlüğün kazanılabileceğini, tarihin doğru tarafında durarak onurlu bir yaşam inşa edilebileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Ama bu umut kolayca kazanılmadı. Binlerce özgürlük savaşçısının kanıyla, binlerce gazi ile, büyük mücadeleler ile, dünyanın her yerinden Rojava devriminin sahiplenilmesi ile bu umut yaratıldı. Bu umudun faşistler tarafından dünya halklarından alınmasına izin veremeyiz. Coğrafi olarak nerede olduğumuz değil, mücadelenin neresinde durduğumuz önemlidir. Özellikle Avrupa gençliğinin bazı kesimlerinde “biz buradan ne yapabiliriz ki? bildiri dağıtarak Rojava’yı mı kurtaracağız?” gibi söylemler dillendiriliyor. Evet, buradan çok şey yapabiliriz; evet, buradan da Rojava’yı savunabiliriz.
Rojava’daki işgal saldırılarında Avrupa’nın parmağı yok mu? Avrupa ülkelerinin elleri de faşist Türk devleti kadar kanlı, onlar kadar katliamcı değil mi? Türk devletinin Rojava’ya saldırırken kullandığı silahların geldiği yerler bellidir: Avrupa devletleri ve ABD. ‘Demokratik’ Avrupa devletleri savaş karşıtı söylemlerine devam ederken, Türk devleti ile silah ticaretine devam etmekte, o silahlar ile Kürt halkına saldırılmaktadır.
Özellikle son dönemde sınır dışı etmeler, Kürt halkının evlerine yapılan baskınlar, Kürt haber kanallarına yapılan baskınlar…Bunlar da asla tesadüf değil. Avrupa devletleri Türk devletinin talepleri ile bunları gerçekleştiryor.
Faşist Türk devleti burnumuzun dibine kadar gelmişken, Rojava’ya ve Kürt halkına saldırmaya buradan da devam ederken, bizler sessiz kalamayız.
Nasıl mı sessiz kalmayacağız? Örgütlenerek. Çevremizdeki insanları sokağa, direnişe çağırarak, Türk devletinin yaydığı “eyleme gidersem memlekete gidemem” korku ortamını kırarak, Avrupa devletleri ve Türk devleti arasındaki her türlü kirli iş birliğini teşhir ederek, faşist saldırılara karşı Özsavunmayı yükselterek, gençliğin ortak mücadelesini platformlar kurarak büyüterek, şu ana kadar üniversitelerde, sokaklarda yapılan işgal eylemlerini büyüterek ve Avrupa emperyalizmi ile mücadele ederek…
Bizim buradan yapacağımız en ufak bir direniş, Rojava’da direnen halklarımıza bir motivasyon olacak ve özellikle Avrupa’daki yerli gençlerle birlikte enternasyonal dayanışmayı büyütecektir.
Gelin Rojava devrimini birlikte savunalım, gelin umudumuzu büyütelim! Rojava devrimi ve kazanımlarımızı gericilerin, çetelerin, faşist Türk devletinin ellerine bırakamayalım.
Yaşasın Rojava devrimimiz, yaşasın enternasyonal dayanışmamız!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 27 Aralık 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi