2024 yılı bütün çelişki ve çatışmalarını olduğu gibi 2025 yılına devretti. Dolayısıyla 2025 yılı dünya emperyalist-kapitalistleri kadar, aynı zamanda işçi sınıfı ve ezilenler bakımından önemli gelişmelerin yaşanacağı bir yıl olacağını hali hazırda ortaya koydu.
2008 krizinden itibaren bir varoluşsal krizine saplanan kapitalist sistem, bu varoluş krizinin pençesi altında kendisine “kurtuluş yolu” aramaya devam ediyor. Öteden beri savaşların yaşanan krizleri aşmanın bir yolu olarak emperyalistler eliyle kaçınılmaz bir biçimde gündeme getirildiği dünya gerçekliği, yerkürenin değişik bölgelerinde devam eden savaşlarla ve fakat gittikçe artan oranda emperyalistlerin karşı karşıya gelmesinin koşullarını da büyüterek ilerliyor.
2024 yılında bütün hızıyla devam eden Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail’in başta Filistin halkı olmak üzere bölge halklarına dönük yürüttüğü savaş, geçtiğimiz Aralık ayında emperyalistler ve Türkiye gibi bölgedeki gerici devletler eliyle beslenerek bir başka gerici Esad rejiminin HTŞ ve SMO gibi gerici-faşist islami çeteler eliyle devrilmesi, zaten kaynayan kazan durumundaki Ortadoğu’nun daha fazla savaş girdabına çekilmesi, Uzakdoğu’da ABD emperyalizminin Çin’i çevreleme hareketlerine bağlı olarak gelişen kaygan durum önümüzdeki dönemde de yerel veya bölgesel savaşın gündemde kalmaya devam edeceğini gösteren veriler.
Genel olarak bölgedeki istikrarsız durumu kendi ilhakçı ve işgalci emelleri doğrultusunda değerlendirme peşinde koşan sömürgeci faşist rejimin, Kürt halkının her türlü ulusal talep ve mücadelelerine karşı öteden beri yürütegeldiği saldırganlığını, bölgesel gelişmeler sonrası daha da arttırdığı malumumuz. Esad rejiminin düşüşünün ardından kendine bağlı SMO gibi İslami, faşist çeteleri Rojava Kürdistan’ına yöneltmesinin ardından süren katliamcılık ve buna karşı Kürt halkı ve devrimcilerin topyekün direnişi ise tüm şiddetiyle sürüyor. Faşist rejimin kafatasçı Bahçeli’nin ağzından dillendirdiği ve Kürt halk öneri Öcalan’la görüşmelere vesile olan süreç ise, toplam bu karmaşıklık içerisinde sömürgeciliğin tasfiye planının bir parçası olarak işlev görüyor şu ana kadar. Barış üzerine laf çok, icraat yok.
Emperyalizmin derinleşen varoluşsal krizi nedeniyle şiddetlenen emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesi, sadece geri ve gelişmekte olan kapitalist ülke ve bölgelerde değil, bilakis emperyalist metropollerde de kendi hükmünü hissettiriyor. Sürecin derinleşmesine paralel olarak gerici politikalara daha fazla sarılan Avrupa burjuvazisi bir yandan militarizmi sonuna kadar geliştirme peşinde koşarken, öte yandan da işçi ve emekçiler üzerindeki sömürü iplerini; hak gasplarını daha fazla sıkma düzenlemeleri içerisinde. Geliştirilmeye çalışılan faşist hareket yeni dönemde Almanya ve Fransa gibi emperyalist AB’nin motoru konumundaki ülkelerde de hükümete gelme olasılığına işaret ediyor.
Gerici politikaların hiç şüphesiz ki ancak ve ancak içte ve dışta düşmanlar yaratarak uygulanabileceğini kendi öz deneyimlerinden çıkaran burjuvazi, bu sebeple iç düşman olarak göçmenleri hedef tahtasında tutmaya devam ediyor. Her ülkede çıkartılan ve çıkartılması hedeflenen yeni göçmen politikalarının yerli ve göçmen ayrımını daha da fazla körüklemeye dayalı oldukları, olacakları kuşku götürmeyen bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Görüldüğü gibi 2025 yılı dünyamız bakımından sorunların derinleşeceği, kaos ve krizin günlük yaşamın bir parçası halinde ilerleyeceği bir yıl olacak. Ancak her kaos ve kriz beraberinde devrimci imkanların, çözümlerin de gündeme gelmesini koşullayabilir. Bunun için işçi sınıfı ve ezilenlerin öfkesini doğru kanallara akıtacak, onları belli çatı altında bir araya getirerek bir ordu biçiminde düzenleyecek örgütlülüklere ihtiyaç yakıcı hal alacak. Komünistler bu yakıcılığı gerçek kılmak için ideolojik, politik ve örgütsel olarak atak olmak durumundalar.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 10 Ocak 2025 tarihli Perspektif köşesi