12 Ocak’ta Berlin sokakları, her sene olduğu gibi binlerle doldu. Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Vladimir Lenin’i anmak için örgütlenen geleneksel LLL yürüyüşüne bu sene de yoğun katılım ve polis saldırısına karşı direniş damgasını vurdu.
Binlerce sosyalistin bir araya geldiği LLL yürüyüşü, senenin başında gerçekleşmesi itibariyle devrimci örgütler için bir “start anı” anlamını taşıyor. Aynı zamanda devrimci anma kültürünün köreldiği Almanya’da “geleneğin izinde geleceğe yürüme” iddiasının somut bir dışa vurumu oluyor. Her sene gerçekleşen LLL yürüyüşü, bu politik-ideolojik temel üzerinde yükseliyor, bu özü itibariyle de sosyalist, komünist parti ve örgütlerin gündemine oturuyor.
Bu seneki yürüyüş, geçen sene olduğu gibi işgalci sömürgeciliğin yoğunlaştığı, emperyalist rekabetin durmadan keskinleştiği ve yeni faşist hareketlerin güçlendiği bir süreçte gerçekleşti. Filistin başta olmak üzere, Lübnan ve Suriye topraklarında süregelen Siyonist işgal, Rojava’ya yönelik tasfiyeci saldırılar, emperyalist merkezlerden yükselen savaş çığırtkanlığı, çöken burjuva hükümetlerin yıkıntıları arasında gelişen yeni faşist hareketler, bu seneki LLL yürüyüşünün güncel siyasal arka planını oluşturdu.
Bu siyasal arka plan, kendini yürüyüşte de gösterdi. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Filistin, eylemde öne çıkan temel konulardan biriydi. Polis saldırısının bahanesinin de “yasaklı” Nehirden Denize Özgür Filistin sloganı olması da tesadüf değildi. Bunun dışında gençlik hareketi içerisinde son senelerde daha gözükür hale gelen devrimci komünist hareket, kendini LLL’de somut biçimiyle gösterdi. LLL’in daha çok “eski kuşak komünistlerin yürüyüşü” olduğuna dair genel kanı, son senelerde eylemin temel katılım gücünü ve aynı zamanda militan gücünü, gençliğin oluşturmasıyla dağılıyor. Artık yeni bir devrimci kuşak, LLL’i sahipleniyor.
Başarılı geçen 30. yıl çalışmalarını arkasına alan Marksist Leninist Komünistler, bu sene yaklaşık iki yüz kişiyle yürüyüşe katıldı. Farklı şehirlerden ve çeşitli uluslardan gençlerin ağırlığını oluşturduğu kortej, militanlığı, bitmeyen sloganlarıyla enerjisi ve görselliğiyle öne çıktı. Gerek en ön sırada taşınan Rojava ve Filistin bayrakları, gerek yine en önde taşınan İbrahim Okçuoğlu yoldaşın resmi, gerekse de KGÖ Avrupa 3. Konferansı’nın selamlandığı pankartla gençlik, güncel siyasal çizgisini yürüyüşte yansıttı.
Polis saldırısına karşı komünistler, geçen sene olduğu gibi başarılı bir pratik gösterdiler. Tıpkı geçen sene olduğu gibi bu sene de binlerce sosyalist, komünist, omuz omuza saldırıyı püskürttü. Farklı örgütlerden devrimciler, militanlığı ve siper yoldaşlığını kuşanarak bu seneki direniş sınavını geçtiler. “Kortejimizin güvenliği” bahanesine başvurarak yerlerinden kımıldamayan, hemen ötelerinde polis şiddetini görüp de saldırıyı püskürtmeyi bırakalım, en azından saldırı yerine yaklaşmaya tenezzül etmeyenler ise, esasında kendi devrimci iddialarını ve devrimcilik anlayışlarını dosta da düşmana da belli ettiler.
2025 LLL yürüyüşünün gösterdikleri, içinden geçtiğimiz süreci anlamak isteyenlere ibretlik bir örnek oldu.
Şairin dediği gibi “Döğüşenler de var bu havalarda / El ayak buz kesmiş, yürek cehennem / Ümit, öfkeli ve mahzun / Ümit, sapına kadar namuslu!”
Luxemburg, Liebknecht ve Lenin’in bayrağı yükseklerde taşınmaya devam edecek!
Onları anmak savaşmaktır!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 24 Ocak 2025 tarihli Sosyalist Gençlik köşesi