Almanya’da hali hazırda kaygan bir zemin üzerinde kurulan SPD-Yeşiller-FDP Hükümeti, bütçe görüşmelerinde oluşan çatlakların derinleşmesiyle düştü.
Hükümet krizi siyasi saflaşmalar tablosunun daha da sertleşmesine yol açtı.
Faşist parti AfD, Avrupa Parlamentosu ve Doğu Almanya Eyalet seçimlerindeki seçim başarılarına yaslanarak, ABD’de Trump’ın zafer rüzgarını da arkalayarak erken seçimlerde çıkış yapması bekleniyor. CDU’dan Sol Parti’ye kadar burjuva partiler paleti ise politik varoluşlarını bu eksen temelinde kuruyorlar. CDU, SPD, Yeşiller politik programlarını sağcılaştırırlarken, Bündnis Sarah Wagenknecht ve Sol Parti yeni faşist hareketlerin tehlikesine karşı sol liberalizmin yelkenlerini şişirecek bir yönelim içerisindeler. Uzun bir bunalım döneminden sonra Sol Parti’nin üye sayısı 2010 dönemine yaklaştı. BSW – her ne kadar göçmen politikası ve cins çelişkisinde – kitlelerin ortalama bilincini esas alarak politikada gerici pozisyonlar alsa da yoksullar lehine soldan bir alternatif olarak seçimlere girecek.
MLPD gibi emekçi soldan partiler de engelleme girişimlerine rağmen seçimleri politik kitle çalışmasının momentine dönüştürüyorlar.
Almanya’da politik saflaşmalar tablosunun sertleşmesi ekonomik kriz dinamikleriyle de hız kazanıyor. Almanya ekonomisinde süren uzun süreli durgunluktan sonra Trump’ın uygulayacağı Gümrük Vergileri politikaları Almanya menşeili tekelci burjuvaları korkutuyor. Başta otomobil sektörü gelmek üzere Almanya içindeki sanayi üretimin daralmaya girdiği koşullarda farklı burjuva grupların çıkarları politik krizin de güncel-konjünktürel itici gücü oluyor.
Bu koşullar altında Almanya menşeili tekeller içerisinde de gerici-saldırgan eğilimler güç kazanıyor.
AfD bir yana, CDU’nun Başbakan Adayı da faşist. Merz, başta göçmen politikası gelmek üzere AfD ile aynı çizgide zaten. Göçmenliğin sınırlandırılması ile ilgili yasa tasarısı da CDU ve AfD’nin oylarıyla geçti.
23 Şubat’ta gerçekleşecek seçimlerde AfD ve CDU parlamenter çoğunluğu elde edeceği öngörülüyor. Şimdilik CDU, AfD ile koalisyon yapmayacağını söylüyor. Ama yasa tasarısındaki ittifak, bir alıştırma olarak da okunabilir.
CDU-AfD yasa ittifakına karşı protestolar kitleselleşiyor.
Protestolar çelişkili: SPD, Yeşiller ve FDP de CDU/CSU bu koşulların yaratıcısıdır. Parti paleti birleşti: “Dönüm noktası”, “savaşa hazır olma”, İsrail için “Alman devlet aklı” ve her şeyden önce 2029’da planlanan Rusya saldırısı iç seferberliği gerektiriyor. Bu da devletin gerici-militarist yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor ki bu da Pazartesi günü CDU parti konferansı tarafından oybirliğiyle kabul edilen Merz programıyla ilerletilecek. Ancak: Friedrich Merz’den önce, Olaf Scholz 2023’te “büyük ölçekte sınır dışı edilmeleri” duyurmuştu, Annalena Baerbock AB’de kararlaştırılan sığınmacılar için (bir noktada iç düşmanlar için de kullanılabilecek) kampların kurulmasını “insanlığın ve düzenin” gerçekleştirilmesi olarak adlandırdı.
Faşist AfD destekli göçü sınırlama yasa tasarısı red edildi. Demokratik kamuoyu büyük tepki gösterdi. Almanya’nın birçok kentinde yüz binler ayağa kalktı. Tasarıya geçit vermedi. Federal Meclis’deki oylamada da bu durum görüldü. Faşist AfD ve CDU/CSU koalisyonu yenildi.
Her ne olursa olsun, Almanya’yı fırtınalı zamanlar bekliyor. Zemin her halükarda sağa kayıyor! Yeni dönemin burjuva politikasının temel sac ayaklarını göçmen düşmanlığı, erkek egemenlik-heteroseksizm ve iç-dış saldırganlık oluşturacak. Seçim, bu politikaların kimin eliyle yürütüleceğini belirleyecek.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 7 Şubat 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi