Ezen ve ezilenler arasındaki kavgada hapishaneler tarihsel olarak toplumsal ve sınıfsal mücadelenin başat konularından oldu. Eski ve köhnemiş düzeni yıkıp, yeniyi kurma mücadelesine girişen ve yolu hapishanelere düşen her politik özne, eskiyi savunanların değişen siyasal koşullara göre gizli, örtük, aleni ve şiddetli saldırılarına maruz kaldı. Başka bir yaşam mücadelesinin her düzeydeki dinamiklerine karşı egemenler, boyun eğdirmek ve biat kültürünü toplumsallaştırmak için ön cephesel vuruşu hapishaneler üzerinden gerçekleştirdi.
Politik islamcı faşist rejimin yeni dönem tasfiyeci saldırılarının da ilk ayağı hapishanelerdeki her gün sayıları artan politik tutsaklar oldu. F-tipi hapishanelere geçişle birlikte hali hazırda büyük oranda tırpanlanmış olan tutsak ve tutsak aile hakları, tek adam rejimine geçişle birlikte neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldı. Başta Kürt halkı olmak üzere, işçi sınıfı ve ezilenlerin Saray rejimine karşı baş eğmeyen direnişi, bugün de çok değişik biçimler altında gelişen saldırıların esas nedenini oluşturmakta.
Tecrit, işkence, infaz yakma, hasta tutsakların tedavilerinin engellenmesi, bir nevi ölüme terk edilmeleri, hastane-mahkeme gidiş gelişlerinde fiziki şiddet, süngerli odada tutma, çıplak arama, cinsel şiddet, taciz, tecavüz, görüş yasağı, mektup-telefon yasağı, zorunlu sevk, yani sürgün vb. gibi saldırılar faşist rejimin politik tutsaklara yönelik artan saldırılarının başında geliyor.
İHD verilerine göre bugün cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere toplam bin 517 hasta tutuklu bulunuyor. Bugüne kadar onlarca tutsak hapishanelerde yaşamını yitirdi. “Kütüphaneden kitap almadı”, “kantniden alışveriş yapmadı” gibi gerekçelerle infazı yakılan tutsakların haddi hesabı yok. Faşizmin yasalarının politik tutsaklara dönük olarak eşitsizliklerle dolu olması ise, düşman hukukunun beyannamesi niteliğinde. Verilen cezanın boyutu, yatılacak sürenin belirlenmesi, hastaneye nasıl götürüleceği, havalandırmaya ne kadar çıkartılacağı, mahkemeye sevk sırasında nasıl bir muameleye maruz bırakılacağı vb. politik tutsakları teslim almaya dönük olarak düzenlenmiş durumda.
Tutsaklara dönük saldırıların boyutlanmasına paralel olarak tutsak ailelerine yönelikte saldırılar had safhaya ulaşmış durumda. Ailelerinden binlerce km. uzaktaki hapishanelere sevk edilmeleri bir yana, görüşe giden tutsak aileleri hapishane alanına girer girmez sayısız saldırılara maruz bırakılmaktalar. Görüşlerde keyfiyetçilik, sayısız aramalardan geçiş, fiziki ve sözlü taciz, tehdit, “bugün git, yarın gel”ler ilk akla gelenler arasında. Çocuklarının maruz kaldığı işkence ve tecride karşı değişik biçimlerde harekete geçen ailelere karşı polis şiddeti, tutuklama tehdidi ise öfke sınırlarını aşmış durumda. Sistematik işkence ve cinsel tacizle katledilen Garibe Gezer ve daha adını sayamadığımız nice ailelere yaşatılanlar insan vicdanını kanatır nitelikte.
18 Mart uluslararası politik tutsaklar gününde hapishanelerdeki tecrit ve işkenceyi, hasta tutsakların sessizce infaz edilmesini; tutsak aileleri üzerinde artan saldırıları gündemleştirmek, politik tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek ve sürekli kılmak için Avrupa’da yaşayan devrimci ve komünist öncüler bugünden harekete geçerek, eylem ve etkinlik planları oluşturmak durumundalar.
Faşizmin dört duvar arasına alarak ağır tecrit uyguladığı politik devrimci tutsakların, onların ailelerinin sesi ve soluğunu buralara yansıtmak, baş eğmez direnişlerini Avrupa’daki yerli ve göçmen kitlelere taşımak için başta birleşik platformlar olmak üzere; yer yer de bağımsız eylemlerimizle sürece müdahalede bulunmak güncel görevlerimiz arasındadır. Sokak eylemlerinden tutsaklara toplu mektup-kart göndermeye, panellerden deneyim aktarımlarına değişik biçimlerde örgütlenecek kitle toplantıları süreçte kullanılacak araçlardan sadece birkaçı.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 28 Şubat 2025 tarihli Perspektif köşesi