Avrupa emperyalist devletleri Trump yönetimindeki ABD’nin Ukrayna politikasındaki hızlı değişimine nasıl karşılık verecekleri konusunda ikiye bölünmüş durumda. Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Polonya ve NATO savaş kışkırtıcıları ittifakının liderleri geçtiğimiz haftalarda Trump’ın, Rusya ile görüşmelere başlama kararı alması ve ardından ABD’nin artık Avrupa devletlerinin güvenliğini garanti etmeyeceğini söylemesinin ardından bir araya geldi.
Şüphesiz ki ABD emperyalizminin kimi yeni yönelimleri ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa ettiği liberal kapitalist düzende büyük bir sarsıntı anlamına geliyor. Ve söz konusu sarsıntı karşısında Avrupa emperyalistleri cephesinde iki ana tepki öne çıkıyor: bir taraf Trump’ı yatıştırmak için çırpınırken, diğer taraf ABD olmadan “tek başına” hareket etmekten söz ediyor.
Ancak gerek İngiltere ile kimi ülkelerin yaptığı ikili askeri anlaşmalarda gerekse AB temsilcilerinin son yaptığı toplantıda kararlaştırıldığı üzere tüm kuvvetler silahlanma harcamalarını birkaç misli arttırarak, emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesinde masada olma arzularını açığa vurmuş oldular.
Söz konusu tepkilerin ilk kanadında İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Romanya yer alıyor. Bu ülkeler Batı emperyalizminin Ukrayna’daki savaş hamlesini desteklemiş ve sık sık gerilimin daha da tırmanması için ellerinden geleni yapmışlardır.
İngiltere başbakanı Starmer, Ukrayna’da İngiliz “botlarını” sahaya sürmeye “istekli ve hazır” olduğunu belirtirken, ABD ve Rusya arasında bir anlaşma yapılmasının ardından İngiliz birliklerinin “barışı koruma” operasyonunun parçası olması gerektiğini söyledi. Trump da, İngiltere’nin ABD ile Avrupa arasında bir “köprü” görevi görmesini istediğini zaten söylemişti.
Geçtiğimiz seçimlerde kaybeden Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Trump’ın planını eleştirerek “Barış ancak Ukrayna’nın egemenliği güvence altına alınırsa olur” derken, aynı zamanda AB ve ABD’nin “ayrışmasına” yol açacak “herhangi bir çözüme” karşı da uyarıda bulundu.
İkinci tepkinin başını ise Trump’ın hamlesini Avrupa’nın “güçlenmesi” için bir fırsat olarak niteleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron çekiyor. Macron son gelişmelere ilişkin yaptığı bir açıklamada Avrupa’nın kendi güvenliği için atacağı adımları hızlandırması gerektiği vurgusunda bulundu.
Kuşkusuz bu tür bölünmeler Avrupa emperyalistlerinin karşı karşıya olduğu daha derin bir krize işaret ediyor. Hatırlanacağı üzere AB, Avrupa emperyalizminin krizinden ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda ABD emperyalizminin yükselişinden doğdu. ABD savaştan en güçlü kapitalist ekonomi olarak çıktı ve serbest piyasa ve ticarete dayalı bir dünya düzeni inşa etmeye çalıştı.
ABD emperyalizmi, firmalarının egemen olabileceği geniş, tek bir pazar oluşturmak için Avrupa kapitalizmini yeniden yapılandırmak istedi. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki rekabet 1940’ların sonlarında şiddetlendikçe bu baskı daha da güçlendi. Ekonomik entegrasyon, ABD’nin NATO savaş kışkırtıcıları ittifakı aracılığıyla “güvenlik garantisi” sağlamasıyla iç içe geçti.
Ancak bugün ABD emperyalizmi dünyadaki hakimiyetine yönelik büyük meydan okumalarla karşı karşıya ve Trump “tek başına” bir strateji izlemek istiyor. ABD’nin ana tehdidi olan Çin’in yükselişine odaklanmak istiyor. Ve tüm bunlar Avrupalı emperyalistleri Trump’a yalvarmak ile kendi yollarını çizme iddiasında bulunma arasında sıkıştırıyor.
Halklar için ise yegane seçilecek yol ne ABD ne de AB olabilir. Emperyalistler arasındaki çatlaktan yararlanmak kadar, tüm emperyalistlerin silahlanma ve savaş kışkırtıcılığına karşı sokakta mücadeleyi yükseltmek güncel yakıcı görevlerimiz arasındadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 14 Mart 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi