Geçtiğimiz Pazertesi günü Fransa’da bir mahkemenin ırkçı-faşist Ulusal Cephe (RN) lideri Marine Le Pen’in yolsuzluk nedeniyle bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasını yasaklaması antifaşistler ve ırkçılık karşıtları tarafından mennuniyetle karşılandı. Mahkeme, Le Pen’i derhal geçerli olmak üzere beş yıl süreyle tüm kamu görevlerinden men etti.
Mahkeme, RN liderliğinin, faşist partinin mali yüklerini hafifletmek amacıyla fonları yönlendirmek için sahte Avrupa Parlamentosu asistan sözleşmeleri oluşturduğunu tespit etti. Fonlar sadece RN parti çalışanlarının maaşları için değil, aynı zamanda sözleşme sonu ikramiyeleri ve Noel ikramiyelerinin ödenmesi gibi kişisel zenginleşme için de kullanılmış.
Le Pen, bir örgüt olarak RN ve partinin önde gelen onlarca ismi Avrupa Parlamentosu fonlarından milyonlarca Euro’yu zimmetine geçirmekten suçlu bulundu. Mahkeme hakimi kamu görevinden men cezasını “geçici infaz” olarak adlandırılan bir tedbirle verdi. Bu, yasağın herhangi bir temyiz sürecine bakılmaksızın geçerli olduğu ve derhal uygulamaya konulacağı anlamına geliyor. Ayrıca Le Pen’i ikisi ertelenmiş olmak üzere dört yıl hapis ve 84,000 Euro para cezasına mahkûm etti. Ancak hapis cezası ve para cezası Le Pen’in temyiz başvuruları sonuçlanana kadar uygulanmayacak.
Bugün Fransa’da eski cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’den şimdiki başbakan Francois Bayrou’ya kadar pek çok bakan ve üst düzey siyasetçi mahkemelik. Burjuva siyasetçiler, tıpkı hizmetinde bulundukları sermaye kesimleri gibi yolsuzluğun, gasbın dibini yaşıyorlar. Tüm bunlarla birlikte Le Pen’in yasaklanması, tarafsız yargı maskesinin devamını sağlamak için şüphesiz ki bir gereklilik olarak görüldü. Fakat bütün bunlar Le Pen’i durdurmak bir yana, “mağduriyet edebiyatına” sarılarak oy potansiyelinin artışını da sağlayabilir. Çünkü Marine Le Pen olması gerektiği gibi, yani faşist olduğu için yargılanmadı.
Nitekim siyaset bilimci Jean-Yves Camus, cezalar verilmeden önce yasağın Le Pen’in destekçilerini kızdıracağı uyarısında bulunmuştu. Camus, “RN seçmenleri kendilerini ‘elitlerin’ kurbanı olarak görmeye oldukça yatkın. Bir hak mahrumiyeti kararı bu dışlanmışlık hissini pekiştirebilir” diye de belirtmişti.
Mahkeme kararının ardından şuanki RN Başkanı Jordan Bardella’nın Le Pen’in yerine cumhurbaşkanlığına aday olması bekleniyor. Bardella mahkemenin kararına tepki göstererek “Fransız demokrasisinin idam edildiğini” iddia etti.
Sonuç itibariyle söylenebilir ki, ırkçı ve faşist bir partiye, her yönüyle yolsuzluğa batmış, adı göçmenlere dönük yapılan günlük saldırılarla anılan bir partiye çıkan ceza her yönüyle desteklenecek olsa da, antifaşistler ve tutarlı ırkçılık karşıtları Fransa’da yükselen ırkçı ve faşist hareketi durdurmak için burjuva mahkemelere güvenemezler. Nihayetinde faşist RN’nin yükselişini sağlayan koşullar hâlâ varlığını sürdürmekte ve bilinci köreltilmiş kitlelerce de desteklenmeye devam etmekte.
Irkçı ve faşist hareketin ilerleyişinin durdurulması için tutarlı antifaşist mücadeleyi güçlendirmekten, tıpkı 22 Mart’ta yüzbinlerce işçi ve emekçinin Fransa sokaklarını tuttuğı gibi kitlesel gösterilerin daha da yaygınlaştırılmasından geçmektedir. Nitekin bu gösteriler hareket için büyük bir atılımı teşkil ederken, süreklileşmesi ve değişik biçimler alması faşizme karşı ölümcül bir darbe anlamına gelebilir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Nisan 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi