Enternasyonal proletaryanın birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Dünyanın her yerinde işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlü bölükleri, bugün elde ettiği gücü sınıf düşmanına karşı sokağa dökecek, boy gösterecek. Her sokakta ve meydanda ezilenler kapitalist barbarlığa, sömürü ve eşitsizliğe karşı adalet, eşitlik talebiyle; yine ve yeniden sosyalizm haykırışıyla özgürlük diyecek.
1 Mayıs 1886’da Amerikan işçi sınıfının 8 saatlik işgünü talebiyle sokağa çıkışı, egemenler tarafından katliamla yanıtlandı. Daha sonra 1 Mayıs, 21 Temmuz 1889 tarihinde 2. Enternasyonal tarafından dünya çapında işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak ilan edildi. Tarihe kazındığı günden bugüne 1 Mayıs ezenler ve ezilenlerin karşılıklı güçlerini denediği, ilkinin mecvut sömürü sistemini devam ettirme, ikincisinin ise insanca yeni bir yaşam kurma istemini dosta ve düşmana ilan ettiği gün olageldi.
Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci ve komünist güçler uzun yıllardır çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılan 1 Mayısların temel güçlerinden biri oldu. Kimi ülkelerde bir bileşeni olarak boy verirken, kimi ülkelerde temel örgütleyicisi; ideolojik ve politik olarak içeriğine uygun kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başat gücü oldular. Avrupa’da kendisine devrimci veya sosyalist diyen yerli siyasal yapıların anlam yitimine uğrattıkları ve sıradanlaştırdıkları bu günü, gerçek rotasına çekmede Marksist Leninistler, tüm kuvvetleriyle önemli bir yerde durdular.
Ancak bugün açısından şu iki temel noktayı tesbit etmek gerekir. Birincisi, tüm Avrupa ülkelerinde iliklerine kadar kapitalist krizin sonuçlarını hisseden yerli işçi sınıfı ve emekçilerin 1 Mayıslara katılımı her geçen yıl daha fazla artarken, içerik bakımdan da devrimcileşmektedir. İkincisi ise Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci yapıların katılımı nicelik olarak zayıflamaktadır. Bir önceki dönemde yerli siyasal yapıların bu güne dair sergilediği anlam kaybı ve sıradanlaşma ruh hali, bugün Türkiyeli ve Kürdistanlı güçleri sarmış durumda.
Tam da burada artık kendi pratiğimizi devrimci özelleştirinin ağır bombardımanına tutarak, 1 Mayıs hazırlık çalışmalarını yoğunlaştırılmış bir kampanya tarzında ele alma; alışkanlıklarımıza ve sınırlarımıza saldırma zamanıdır!
1 Mayıs’ı kazanmak herşeyden önce hazırlıklarımızda; öncesinde yürüteceğimiz politik kitle çalışmasında gizlidir. 1 Mayıs’a devrimci içeriğini vermek, bizdeki biçimleşmeyi, sıradanlaşmayı, devrimcilik erezyonunu aşmak da buradan geçmekte. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden oluşturacağımız çalışma planlarımız, fabrika fabrika, sokak sokak, ev ev yürüteceğimiz kitle çalışmasını en ince ayrıntısına kadar içermeli; kararlarımızın yaşama geçirilmesinde en yüksek ve tam bir disiplin klavuzumuz olmalıdır. Afişlerimiz, pullamalarımız, bildirilerimiz ve çağrılarımız bugünden 1 Mayıs’a kadar olabilecek en geniş alanda görünür kılınmalıdır.
An’da daha yüksek bir katılımı sağlamak için kendi kitlemize dönük, telefon ve mesajlarla haber verme tarzından koparak, ev ziyaretleri biçiminde yürüteceğimiz faaliyetle ve yürüteceğimiz “dost sohbetleriyle” hem onlarla yakınlaşmayı ve hem de onlardaki potansiyeli açığa çıkarmayı hedeflemeliyiz. 1 Mayıs’ı kazanmanın yolu dışarda tek bir kişinin kalmayacağı şekilde, tüm kitlemizi katacak bir ön çalışmadan geçmektedir.
1 Mayıs alanlarındaki disiplin ve görselliğimiz günlük, ani gelişen bir gösteri veya eylemdeki görselliğimiz gibi olamaz, olmamalı. Bugünden temel şiarlarımıza uygun pankarlarımız ve bayraklarımıza, yaratıcı başkaca araçlar eşlik etmelidir.
Bugünden itibaren 1 Mayıs’ı her anda hissetmek ve yaşamak yolumuz olsun! Her sohbetimizde; evimizde ve kurumlarımızda çalacağımız ve söyleyeceğimiz marşlar enerji kaynağımız olsun!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 18 Nisan 2025 tarihli Perspektif köşesi