Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVEG-KON) 10. Kongresi, 26/27 Nisan 2025 tarihlerinde Almanya, İngiltere, İskoçya, Belçika, Hollanda, İsviçre, Fransa ve Avusturya’dan delegelerin, misafirlerimizin ve kurum temsilcilerinin katılımı ile Almanya’nın Frankfurt kentinde başarıyla gerçekleşti.
Devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşunun ardından seçilen divanın yönettiği Kongremizi, dost kurumlardan KCDK-E, ATİK, ADHK, AGEB, TKŞ, SKB, TSP, Young Struggle, ZORA, Pride Rebellion mesajları ve katılımlarıyla; DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu ise video mesaj ile selamladı.
Bugün itibarıyla emperyalist bloklar arası militarizmin tırmanışta olduğu belirtilen Kongremizde; 3. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı hazırlayan tüm koşulların geliştiği vurgulanırken, hâlihazırda iki emperyalist blok olarak cepheleşen dünya egemenleri arasındaki çelişkilerin keskinleştiği, iki bölgede savaş olarak somutlandığı, aynı zamanda 3. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na ve yeni yeryüzü cehennemine açılan kapılar olarak karşımızda durduğuna dikkat çekildi.
Bu çatışmaların ırkçı-faşist hareketlerin yükselişi, göçmen düşmanlığı ve ırkçı-faşist saldırıların yasallaştırıldığı ve fiili uygulama olarak bir zemine kavuşturulmaya çalışıldığı; doğanın talanı, ekolojik yıkım, kimyasal silahların kullanımı, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması, pahalılık ile temel ihtiyaç materyallerine erişimde zorlanma ve yoksullaşma, kadına yönelik şiddetin artışı vb. ile yansıyarak artan mücadele konularına dikkat çekildi.
“Irkçı ve faşist saldırılara karşı örgütlü mücadeleyi yükseltelim!” şiarıyla gerçekleştirilen 10. Kongremizde canlı tartışmalar yapılarak, önümüzdeki dönem çalışmaları için perspektifler oluşturuldu. Kapitalizmin yapısal krizi işçi ve emekçilere, kadınlara, gençlere ve LGBTİ+’lara karşı artan saldırıları gündemleştirirken, mücadele görevlerinin aynı oranda arttığına işaret edilen Kongremizde şu sonuçlara ulaşıldı:
Bugün Ortadoğu, emperyalist dünyanın hegemonu ABD, İngiltere ve bağlaşıkları tarafından yeniden biçimlendiriliyor. ABD, İngiltere, Siyonist İsrail; Ortadoğu’nun jeopolitik yapısını savaşlarla, işgallerle değiştirmeye girişmiş bulunuyor. Öncelikle Filistin halkını bu emellerle soykırıma uğratarak, Lübnan’a kadar uzanan Siyonist İsrail’in saldırganlıklarıyla başlayan süreç; bugün bilcümle Siyonist-emperyalist blokun Suriye halkları ve Rojava devrimini hedeflemesi ile de yürürlüktedir. Şimdi Yemen, Katar, İran gibi ülkelere benzer tehditlerle teslimiyet dayatılıyor. Emperyalist-Siyonist blok, bölgeyi kendi emperyal düzen çıkarları doğrultusunda tahkim etmeye çalışıyor. Rusya ve Çin ise ABD ve NATO karşısında Şanghay İş birliği Örgütü’ndeki ilişkilerini pekiştirme ve bu emperyalist ittifakın hem kurumsallığını güçlendirme hem de hegemonya sahasını koruma çabası içerisindeler.
Siyonist İsrail devleti, Filistin halkının ve onun öncü kuvvetlerinin onurlu Aksa Tufanı özsavunma hamlesi sonrasında soykırım ve işgal saldırıları uyguladı, Lübnan halkına hava bombardımanlarıyla teslimiyet dayattı. Suriye’de emperyalist hegemonya kapışmaları ve uzun yıllara yayılan iç savaş sonucu BAAS Rejimi devrilerek HTŞ çeteleri iktidara geldi.
Her emperyalist savaşta olduğu gibi bu savaşların da tüm maliyeti işçi ve emekçilerin omuzlarına yüklendi. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin işçi ve emekçilere ve halklarımıza boca ettiği savaş ve zulme karşı mücadeleyi yerli işçi ve emekçilerle, halklarımızla birleşik tarzda örerek büyütmek önümüzdeki dönemde görevlerimiz arasında olacaktır.
Avrupa burjuva devletlerinin son yıllarda uyguladığı göç ve mülteci politikaları, ayrımcı ve baskıcı uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Bu politikalar, hem hukuki çerçevede hem de pratikte, ırkçı ve faşist bir karakter taşımakta; mültecileri ve göçmenleri sistematik olarak dışlayan kapitalist sisteme işaret ediyor. Avrupalı emperyalistlerin “Kale Avrupa” politikası olarak adlandırılan faşist-ırkçı politikaları, sınırlarını mültecilere kapatmayı içeren, insanlık onurunu hiçe sayan bir dizi şiddet ve ayrımcılık örneğiyle doludur.
Bu süreçte ırkçı ve faşist hareketler, burjuva-gerici devletler ve her ülkedeki egemen sınıfların genel bir politikası olarak geliştirilmeye devam etti. Göçmen işçiler, mülteciler ve siyasi sığınmacılar bu saldırılarda hedef hâline getirilirken, Avrupa’nın birçok ülkesinde mültecilere yönelik polis şiddeti, ırkçılığın sistematik bir biçimi olarak şekillendi. Yabancı düşmanlığı ve ırkçı saldırılarla hareket eden kolluk güçleri, mültecileri ve göçmenleri kriminalize etmeyi, onları toplumdan izole etmeyi ve caydırmayı amaçlayan politikaların bir parçası olarak işlev görmektedir. Avrupa devletleri, mültecileri sınır dışı etmek için giderek daha ırkçı-faşist yöntemlere başvurmaktadır.
Son yıllarda ırkçı-faşist grupların göçmenlere ve göçmen örgütlerine yönelik saldırıları artmıştır. En son Paris’te çalışmalarımızı yürüten ACTIT derneğimize ve Young Struggle’lı yoldaşlarımıza yönelik faşist bir grup tarafından gerçekleştirilen saldırılar, bu konudaki duyarlılığımızı artırmamız gerektiğini göstermiştir.
Kongremiz; göçmenlerin sınır dışı edilmesine karşı aktif direniş örgütlemek, politik faaliyette bulunanlara yönelik “terörist” damgalamalarına karşı kampanyalar yürütmek ve bu baskılara karşı geniş kamuoyu duyarlılığı yaratmak, geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiğimiz Mülteci Konferansı kararları ekseninde göçün nedenleri ve göçmenlik sorunları, ırkçı-faşist yasalar ve uygulamalara karşı dayanışma ağları ile bağ kurarak geliştirme yönünde, önümüzdeki dönemde tüm federasyon ve kurumlarımızın temel görevi olduğuna dikkat çekmiştir.
Avrupa ülkelerinde işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin hak ve özgürlüklerine yönelik gasp yasaları çıkartılarak sendikalaşma, örgütlenme, emeklilik, sağlık, eğitim hakkı, iş ve işçi güvenliği hiçe sayılıyor.
Kongremiz, Avrupa ülkelerinde yürüttüğümüz yerel gündemli çalışmalarımızda, bu saldırılara karşı mücadeleyi geliştirmek, gelişen direniş ve grev dalgaları ile doğrudan ilişkilenmek, daha etkin bir biçimde grev yeri ziyaretleri, dayanışma açıklamaları, sokak eylemlerine katılım gerektiğini belirlemiştir. Konfederasyonumuz ve ona bağlı federasyon ve dernekler bu mücadelede daha görünür olmalıdır. Yoksullukla yüz yüze bırakılan milyonlarca insanın arasında yer alan Türkiyeli ve Kürdistanlının bu sorunlara dikkatlerini çekmek, yerli sendika ve dernekle ortak mücadeleyi büyütmek, işçi sınıfı içerisinde çalışma yapmanın olanaklarını yaratmak ve politik mücadelenin çapını bu perspektiflerle genişletmek önümüzdeki sürecin önemli bir görevidir.
Kongremiz, faşist şeflik rejiminin Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da işçilere, emekçilere, yurtsever ve sosyalistlere karşı artan baskı, saldırı, gözaltı, tutuklama saldırılarına; Kürt halkına yönelik saldırılara, belediyelere kayyum atamaları ve irade gasplarına, tutsakların direnişlerinin sahiplenilmesi, işçi grevleri, Güney Kürdistan ve Rojava’ya yönelik gerçekleştirilen işgal saldırılarına dikkat çekerek, Türkiye ve Kürdistan’daki politik mücadelenin gündemleriyle ilişki kurmanın zorunluluğunun altını bir kez daha çizerek, düzeyimizi başkaca araçlarla zenginleştirerek ilerleten bir hattan yürüme görevine dikkat çekti.
Kapitalist sistemin, faşist şeflik rejiminin saldırılarının her düzeyde arttığı bu dönemde birleşik mücadelenin geliştirilmesi her zamankinden daha önemli hâle gelmiştir. Gerek Türkiye Kürdistanı’nda gerekse de Avrupa’daki politik gelişmelere yanıt olabilmek için bulunduğumuz her alanda birleşik mücadeleyi daha güçlü örmek için emek harcamalı, birleşik mücadele mevzilerinin güçlenmesi için tüm olanaklarımızı seferber etmeliyiz. Üye kitlemiz, yoldaşlarımız arasında birleşik mücadele görevlerine ilişkin ideolojik mücadeleyi geliştirmeliyiz.
Kongremiz, kapitalizmin içerisinde bulunduğu varoluşsal kriz nedeniyle toplumsal cinsiyet çelişkisinin daha fazla büyüdüğünü, bu nedenle kadına yönelik şiddetin yükselişe geçtiğini, kürtaj hakkı gibi bir dizi hakkın gasp edilmeye çalışıldığını, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin, yaşam tarzına müdahalenin arttığını vurgulamıştır. Buradan hareketle; kadın özgürlük mücadelesinin gündemleri ile yakın ilişki kurmak, dernek ve federasyonlarımızın süreklileştirilmiş kadın buluşmaları gerçekleştirmesi, toplumsal erkeklikle toplumsal yüzleşmenin erkek egemenliğine karşı bir mücadele konusu olarak ele alınması, tüm güçlerimizin kadın özgürlük mücadelesi görevlerinde özneleşmesi bakımından önemli olduğu; aynı zamanda LGBTİ+’ların yaşadığı baskı, şiddet ve yok sayılmaya karşı mücadele görevlerimiz olduğu Kongremizce vurgulanmıştır.
Kongremiz, ekoloji mücadelesinin artan önemini ortaya koyarak, önümüzdeki dönem ekoloji çalışmasına daha fazla yönelmenin zorunluluğunu belirtti.
Kongremiz, federasyon ve derneklerin politik çalışmalarının yanı sıra sosyal, sanatsal, kültürel çalışmalar yürütmesi, teşvik etmesi gerektiğinin altını çizdi. Federasyon ve derneklerimizin yerel politik gündemlerle daha güçlü bağ kurması, yerli dillerde bildiri ve yayınların çıkarılmasının teşvik edilmesi ve denetlenmesi kararını aldı. Üye kitlemizle bağları güçlendirecek politik, örgütsel çalışmaların yoğunlaştırılması için sürükleyici olunmalıdır. Çalışmalarımızın olduğu ülke ve kentlerde yeni kurumlar açma hedefiyle hareket edilmesi temel yönelimlerimizden olmalıdır. Web TV ve sosyal medyanın konfederasyonumuza bağlı dernek üye ve kitle ilişkilerimiz tarafından daha etkin kullanılmalıdır.
Kongremiz, uzun yıllara dayanan mücadele tarihi ile yönünü geleceği kazanmaya dönen konfederasyonun, ülke ve şehirlerdeki örgütlülüğünü yeni üyeler kazanarak, örgütsel sistemini daha fazla güçlendirerek, kurumsallaşma çalışmalarında daha yüksek bir irade açığa çıkartarak ilerlemesi gerektiğinin altını çizdi.
Göçmen işçiler arasında planlı, sistemli bir çalışma yürütmenin zorunluluğuna işaret ederek, bugün geldiğimiz noktada bu hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda ciddi yapısal ve siyasal eksikliklerle karşı karşıyayız. Kurumsal çalışmalarımızda politik kitle faaliyetinde sürekliliğin güvencelenmesi, kitleyle birebir ilişkilerin güçlendirilmesi, yeni dernek üyelerinin kazanılması, herkese yapabileceği bir iş vermek yoluyla örgütlülük düzeyinin yükseltilmesi gibi kritik noktalardaki plansızlığın ve nihayetinde iradesizliğin her biçimi, federasyon ve derneklerimiz için eleştiri ve özeleştirinin başlıca konularından biri olmalıdır.
Güçlü tartışmaların olduğu AVEG-KON 10. Kongremizde yeni dönemde görev alacak Konsey ve Denetim Kurulu üyelerinin seçilmelerinin ardından yapılan kapanış konuşmasında, daha güçlü bir kitle çalışması ve politik-ideolojik mücadele görevlerinin yerine getirilmesi için her bir dernek üyemizin görev ve sorumluluklarına çağrı yapıldı.
26/27 Nisan 2025 / Frankfurt – Almanya
AVEG-KON 10. DÖNEM KONSEYİ