20 Haziran, uluslararası düzeyde Dünya Mülteciler Günü olarak kutlanmakta. 2001’den bun yana her yıl çeşitli etkinliklerin düzenlendiği 20 Haziran’da mülteci sorunlarına ve mültecilere ilişkin farkındalık yaratmak için her ülkede çeşitli etlinlikler düzenlenmekte.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 2023 Haziran sonu itibarıyla dünya genelinde emperyalist savaşlar, iç çatışmalar, yoksulluk, çevre krizi vb. nedeniyle yerinden edilen kişi sayısı 110 milyon civarındadır. Dünyada yaklaşık 36.4 milyon mülteci, 6.08 milyon sığınmacı kaydedilmiştir. Bunun yanında vatandaşlıktan çıkarıldığı için eğitim ve sağlık gibi temel haklara dahi erişimleri engellenen çok sayıda vatansız insan da bulunmaktadır.
BM Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşmeyle mültecilerin hukuki, sosyal ve ekonomik statülerine ilişkin pek çok husustan sözedilir. Bu çerçevede kesin olarak tanımlanmış belirli koşullar dışında sınır dışı edilmeme hakkı; çalışma hakkı; kamusal yardım ve yardım alma hakkı; mahkemelere erişim hakkı; barınma hakkı; din özgürlüğü hakkı; devletin topraklarına yasa dışı giriş nedeniyle cezalandırılmama hakkı; eğitim hakkı; kimlik ve seyahat belgesi alma hakkı genel olarak Sözleşme’de yer alan haklardır.
Günümüz emperyalist kapitalizm koşullarında bu haklara ve bu hakların kullanımına dönük saldırılar her geçen gün egemenlerce artarak sürdürülürken; Asya’da, Afrika’da, Güney Amerika’da insanlar ya savaşlar, gerici rejim saldırıları, emperyalizmin kışkırttığı iç çelişkiler sonucu ortaya çıkan iç savaşlar, neoliberal saldırıların yarattığı ekonomik çöküntü, seller, kuraklık vb. nedeniyle ordan oraya, çoğu zaman da ölüme yolculuk etmeye devam ediyor. Günümüzde Akdeniz, yakın dönemde vefat eden Papa’nın kendi ağzından dünyadaki en büyük mezarlığa dönüşmüş durumda.
Başta ABD ve AB olmak üzere, yolu geçmeyi başaran mültecilerin bu merkezlerde maruz kaldığı ırkçılık, ayrımcılık, katliamlar bir tarafa, herşeyden önce kendi topraklarını bu emperyalistlerin işgal ve talan politikaları sonucu terk etmek zorunda kaldığı gerçekliğinin dillendirilmediği bir günde nasıl olurda insalıktan ve demokrasiden bahsedilebilir.
Yine örülen beton duvarlar, çekilen dikenli teller, sayıda yüzbinlere ulaşan sınır güvenliğiyle birer kaleye dönüştürülen bu emperyalist devletlerin, yolculuk esnasında canına kıydığı yüzbinlerce mülteci ve göçmen için adaletten bahsetmeksizin nasıl bir arada yaşamaktan söz edilebilir.
Burjuva siyasetçisinden medyasına, kapitalist sömürü sonucu içine yuvarlandıkları krizlerin günah keçisi olarak mülteci ve göçmenleri ilan edenlerin, bunun için ırkçı ve faşist hareketin gelişiminin önünü açan, Hanau’da ve Avrupa’nın birçok kentinde olduğu gibi göçmen katliamlarını örgütleyen ve cesaretlendirenler nasıl olur da mülteciler gününü kutlayabilirler.
Dolayısıyla İki yüzlü politikalarla, kutlamalarla bu sorunlar ortadan kaldırılamaz. Göçmen ve mülteciliğin ana kaynağı emperyalist kapitalizm ortadan kalkmadan mültecilik sorunu ortadan kalkmaz. Bunun için ne tek tek emperyalist ülkelere ne de suçları örten uluslararası kurumlara ihtiyaç var. İhityacımız olan tek şey, tabandan halkların kardeşlik duygusunu geliştirmek, kendi emperyalist devletlerine karşı enternasyonalist mücadeleyi geliştirmelerini cesaretlendirmek, yerlisi ve göçmeniyle işçi ve emekçiler olarak, ezilenler olarak kapitalist emperyalizme karşı örgütlülüğümüzü geliştirmektir.
Geçtiğimiz dönemde AVEG-KON’un gerçekleştirmiş olduğu Mülteci Konferansı sonuçlarına bir de 20 Haziran arifesinde bakmak ve 20 Haziran’ı mülteci hakları için mücadele gününe çevirmek için şimdiden planlar oluşturmak, kurumsal çalışmanın önümüzdeki temel görevleri arasındadır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Haziran 2025 tarihli Perspektif köşesi