24-26 Haziran’da Lahey’de yapılacak NATO zirvesi yaklaşırken, Avrupa egemen sınıflarının atacağı adım, milyonlarca işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını uzun süre etkileyecek ve dünya çapında çok geniş etkileri olacak adımlara tekabül edecek.
Şu çok açık ki emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesinin artışına paralel olarak Avrupa’da son yıllarda uygulanan saldırgan politikalar sosyal, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan giderek etkisi artan felaketlere yol açtı, açmaya devam ediyor. Yoksulluk krizinin artışı, kötüleşen sosyal koşullar, savaş ve son olarak 2. Dünya savaşından sonra son 70 yılda görülmemiş düzeyde yükselişe geçen yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizm.
Değişik emperyalist güçler tarafından NATO zirvesi için yapılan öneriler tüm bu koşulları daha da kötüleştirecek nitelikte.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, 32 NATO üyesine “NATO zirvesinin… 2032 yılına kadar %3,5 oranında askeri harcama yapmayı hedeflemesini” önerdi – daha önceki GSYH’nin %2,0’si hedefine göre %75’lik bir artış.
Daha sonra Trump, GSYH’nin %5’i oranında, daha yüksek askeri harcama yapılmasını istedi. Buna cevaben Rutte, “altyapı, siber güvenlik ve benzeri konularda %1,5 oranında harcama yapılması” taahhüdünü destekleyerek, Trump önerisine kapı açtı. Öyle ki 3.5 artı %1.5’in toplamı Trump’ın %5’ine denk geliyor.
Böyle bir gidişatın sosyal ve siyasi sonuçları şüphesşz ki şimdiden belli. Avrupa ülkelerinin ekonomileri neredeyse durgun durumda, AB’nin kişi başına düşen yıllık GSYH büyümesi 2007’den 2024’e kadar ortalama %1’in altında kaldı. IMF, iyimser bir tahminle, 2030 yılına kadar bu oranın sadece %1.3’e çıkacağını öngörmekte. Artan eşitsizlik ve kemer sıkma politikaları nedeniyle sosyal harcamaların azalmasıyla birlikte Avrupa’da yüz milyonlarca işçi ve emekçi halihazırda durgun ya da gerileyen yaşam standartlarıyla karşı karşıya. Askeri harcamalara daha fazla kaynak aktarılması ve bunun finansmanı için sosyal harcamalarda kesintiye gidilmesi bu durumu daha da kötüleştirecektir.
Bunun siyasi sonuçlarının ne olacağı ise önceki dönemde görülebileceği gibi gayet açık. Egemen sınıfların şu veya bu düzeyde desteğiyle ırkçı –faşist güçler göçmenleri, etnik ve dini azınlıkları demagojik bir şekilde suçlayarak, aslında kemer sıkma önlemleri ve artan askeri harcamaların neden olduğu kötüleşen koşulları istismar ederek daha da güç kazanacaklardır.
Belli başlı emperyalist Avrupa ülkelerinde geleneksel burjuva sol partilerin neoliberal saldırılara, kemer sıkma politikalarına ve son olarak NATO’nun yeni silahlanma politikalarına verdikleri destekle beraber eridiğini biliyoruz. Almanya’da SPD’nin oyları 2025’te %16’ya düşerek 1887’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Bağımsız olarak katıldıkları son seçimlerde Fransız Sosyalist Partisi sadece %6 oy alabildi. İngiltere’de, son seçimlerde 1930’lardan bu yana en düşük oylarından birini alan İşçi Partisi, şu anda anketlerde aşırı sağcı Reform Partisi’nin arkasında yer alıyor.
Bu tablo işçi sınıfı ve emekçiler adına hareket eden gerçek devrimci ve komünist partilerin yoksunluğu koşullarında, ırkçı ve faşistlerin alan çoğaltmasını, egemen sınıfların da daha fazla savaş kışkırtıcılığında ısrar etmesini kolaylaştırıyor.
Açık ki emperyalistlerin savaş kışkırtıcılığına, gittikçe artan savaş harcamalarına karşı tutarlı bir antifaşist, antiemperyalist, silahlanma ve savaş karşıtı hareket işçi ve emekçilerin bağrında boy vermediği sürece, tüm halklar için daha fazla kan ve sefil yaşam kaçınılmaz olacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Haziran 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi