Geçtiğimiz günlerde Hollanda’nın Lahey kentinde gerçekleştirilen NATO zirvesi, emperyalist AB ülkelerinin Donald Trump’a yaranmak için ne kadar çaresiz olduklarını gösteren zirveye dönüştü. NATO sekreteri Mark Rutte çarşamba günü düzenlenen liderler toplantısında Trump’ın “tüm övgüleri hak ettiğini” söyledi. Trump’ın İran’ı bombalamasını “gerçekten olağanüstü” ve ülkeye “büyük bir darbe” olarak niteleyen Rutte, Trump’ın egosuna oynadı.
Zirvede Rutte Avrupa devletlerinin silah harcamalarını arttırması yoluyla NATO’nun savaş yürütme kabiliyetinde “kuantum sıçraması” sözü verdi. Buna göre NATO üyesi devletler önümüzdeki on yıl içerisinde “savunma” harcamalarını milli gelirin bir ölçüsü olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 5’ine çıkaracak.
Trump bu yılın başlarında Avrupalı devletleri, ABD’nin güvenliklerini garanti etmesini beklememeleri ve NATO için daha fazla ödeme yapmaları gerektiği konusunda uyarmıştı. Başlarda –bu artışın getireceği sosyal harcamalardaki kesintiler nedeniyle ortaya çıkabilecek huzursuzluk nedeniyle- bu konuda isteksiz davranan Avrupalı emperyalistler, emperyalist ABD’den gelen baskı, tehdit ve giderek daha fazla savaş ekonomisine yatırım yoluna girmeleri sonucu havlu atarak, talep edilen artışı bir iki kalem oynatmayla onaylamış oldular.
Şüphesiz ki son zirvede bu tablonun ortaya çıkmasında Avrupa Birliği (AB) aracılığıyla gerçekleşen ekonomik entegrasyonun ABD’nin NATO aracılığıyla sağladığı “güvenlik garantisi” ile iç içe geçtiği dönemden farklı olarak, Trump’ın yeni dönemde “Avrupa-Atlantik” ilişkisini daha fazla sorgulaması ve sarsmasıyla da ilişkili.
Trump yönetimi dünden farklı olarak NATO gibi “çok taraflı” ittifaklar yerine ABD ve devletler arasında “ikili” anlaşmaları tercih ediyor. Liberal emperyalistlerin tepkisine rağmen bu, Trump’ın NATO’yu terk edeceği ya da Avrupa ile ittifakları koparacağı anlamına gelmiyor. Zira bu ittifaklar ağı hiçbir zaman “eşit ortaklığa” dayanmadı; aksine, ABD’nin diğer devletlere ekonomik ve askeri olarak hükmetmesinin bir yoluydu.
Bu durum, ABD’nin hakimiyetini sürdürmek isteyen Trump için fazlasıyla kullanışlı olmaya devam ediyor. Ancak Trump yönetimi Avrupa’yı stratejik açıdan eskisinden daha az önemli görüyor ve müttefiklerin savunma için para ödemesini istiyor. Buradan Trump, ABD hakimiyetinin başlıca rakibi olan Çin’e odaklanmak istiyor.
Silah harcamalarında artışın gerekçesini “Rus tehdidi”ne bağlayan Avrupalı emperyalistler, Rus emperyalizminin Avrupa’yı hedeflediği gibi bir algı yaratarak, geniş kitleleri arkalarında hizaya çekmeye çalışıyorlar.
Silahlanma yarışı rekabetin bir başka biçime evrilmesi anlamına geliyor. Avrupa’nın askeri harcamaları 2024 yılında yaklaşık 400 milyar Euro olarak gerçekleşmişken; bu rakam bir önceki yıla göre reel olarak yaklaşık yüzde 12 daha yüksek oldu. Önümüzdeki dönemde büyük bir hızla artmaya devam edecek.
Öyle görünüyor ki emperyalistler, emperyalist rekabet ve hegemonya mücadelesinin alabildiğine kızıştığı günümüzde savaş sanayini yeniden güçlendirerek bir yandan rakiplerine karşı caydırıcılığı arttırmaya, bir yandan da azalan kârlarını bu sanayinin alabildiğine geliştirilmesiyle dengelemeye çalışmaya devam edecekler.
Bu durum işçi ve emekçiler için ise daha fazla yoksullaşma, daha fazla açlık ve sefalet anlamına geliyor. Öteden beri sosyal haklara dönük amansız saldırı halinde olan Avrupa emperyalist devletleri, önümüzdeki dönemde kamuya ayrılan bütçeden kesintiler başta olmak üzere; yeni dönemde tüketim araçlarına yapılacak zam ve vergi artışlarıyla, daha fazla silahlanma için gerekli olan bütçeyi oluşturma yoluna gidecekler.
Bunu durdurmanın yolu ise örgütlenerek, savaşa, yeni savaş hazırlıklarına karşı sokakta mücadeleyi büyütmekten geçiyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Temmuz 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi