IG Metal, geçen hafta Almanya’nın kuzey ve batısındaki metal ve çelik şirketlerinde çalışan 60 bin işçi için müzakere ettiği toplu iş sözleşmesini onaylamayı planlıyor. Sendikanın bu onayının yeni bir işten çıkarma dalgasının önünü açacağı ise çok net.
Anlaşma reel ücretleri bir kez daha düşüreceği için çelik işçileri arasında öfkeye neden oldu. İşverenler birliği Stahl’ın sunduğu rakamlara göre 15 aya yayılacak olan artış yüzde 1,4’e denk geliyor. İşçi sınıfı için ne kadar acı olursa olsun, kapitalistlerin çıkarları için çalışanlardan kesintiye gitmek tekeller ve sarı sendika için bir seçenek olmaya devam ediyor.
IG Metal, bu anlaşma ile çelik endüstrisinde kapsamlı bir yeniden yapılanma başlatılacağını biliyor. Thyssenkrupp şirketi, 27 bin işçi kapasitesinden yaklaşık yarısını, yani toplam 11 bin işçiyi işten çıkarmayı planladığını hali hazırda açıkladı. Salzgitter, Arcelor ve diğer şirketler de kemer sıkma önlemlerini arttırıyor.
Dolayısıyla daha fazla iş kaybı ve ücret kesintileri kapıda. Bunun gerçek nedeni ise çelik endüstrisinin tırmanan kapitalist krizin merkezini teşkil ediyor olmasıdır. Trump, ABD’nin ekonomik gerilemesine yanıt olarak dünyanın askeri açıdan yeniden bölünmesini koyuyor. Almanya önderliğindeki diğer emperyalist AB ülkeleri de bu duruma kitlesel silahlanmayla yanıt veriyor. Şüphesiz ki bu yeniden silahlanmanın maliyeti, işçi sınıfı ve emekçilerin sırtından karşılanacak.
Emperyalist ABD’nin dünyayı açık savaşa sürükleyen politikalarından sadece ana hedefi oluşturan Rusya ve Çin değil, aynı zamanda “müttefikler” de nasibini alıyor. Avrupa çeliğine yüzde 50 gümrük vergisi uygulanırken neredeyse diğer tüm mallara da yüzde 15 gümrük vergisi uygulanıyor.
Dolayısıyla ticaret savaşları ve artan rekabet, inşaat, makine mühendisliği ve otomotiv endüstrisi gibi önemli çelik tüketen endüstrilerde üretim ve satışlar üzerinde baskı yaratıyor. Alman Çelik Birliği’ne göre, yılın ilk yarısında yurt içi ham çelik üretimi neredeyse yüzde 12 düşüşle 17,1 milyon tona geriledi.
Bu koşullarda IG Metall, kapitalistler ve hükümetle güç birliğine gitmeye çalışıyor. Sendika, Şansölye Merz (Hıristiyan Demokratlar, CDU) ve Maliye Bakanı Lars Klingbeil (Sosyal Demokratlar, SPD) liderliğindeki hükümetten, şirketlere indirimli endüstriyel elektrik, “rekabet gücünü artırmak” için 500 milyar Euro’luk yatırım fonu, Çin ve Avrupa dışı ülkelerden gelen çeliğe karşı gümrük vergileri talep ediyor. Maliyetleri düşürmek ve kârları güvence altına almak için on binlerce işin ortadan kaldırılması ve ücret kesintilerini içeren anlaşmalar yapıyor.
Tüm sendikalar gibi IGM de hükümetin savaş politikasını destekliyor. IGM’nin çelik endüstrisini savunmak için kullandığı argümansa “acil durumlarda tedarik güvenliği”, bir başka deyişle savaş. Yani çelik şirketleri, tanklar, silahlar vb. için kaliteli çelik nedeniyle korunmalıdır. Dolayısıyla sendika, “sorumlu toplu iş görüşmesi turu” sloganı altında yürüttüğü görüşmelerde, esasında işgücünün sırtında sürdürülen Almanya’nın emperyalist çıkarlarının korunması sorumluluğunu paylaşıyor.
17 Ekim’de Düsseldorf’ta, kendi “koltukları” güvende olan 100 temsilci ve tam zamanlı sendika yetkilisi, toplu iş görüşmesi komisyonunda daha fazla işsizlik, yoksulluk ve savaşa doğru giden yolun köşe taşlarını döşeyecekler. Dolayısıyla çok geç olmadan mevcut toplu sözleşmenin engellemesi ve bunun için IG Metal’in görüşmelerdeki müzakere yetkisinin iptal edilmesi mücadelesi önemli bir yerde duruyor. İş güvenliği mücadelesi, işçilerin sırtında yürütülen ticaret savaşı ve savaş politikalarını da hedeflemeli, bu amaçla, sendikadan bağımsız, sadece tabana karşı sorumlu ve sektör genelinde ağ kuran eylem komitelerine ihtiyaç var.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 17 Ekim 2025 2025 tarihli Avrupa Gündemi köşesi











