Avrupa ve dünyada emperyalistler arası çelişki ve gerilimler devam devam ediyor. Avrupa’da Brexit sorunu AB ile İngiltere arasında bir anlaşma yapamadan sona doğru gelirken, mültecileri ölüme terk eden politikalar sürmekte, ırkçı faşist saldırılar, kitlesel işten atmalar sonucu işsizlik ve yoksulluk artmaya devam etmektedir. Sömürgeci faşist Türk devletinin Doğu Akdeniz’den Kafkaslara, Suriye’den Libya’ya kadar yayılmacı saldırganlığı ve ülke içinde estirdiği faşist zulmüne AB ülkelerinin kimi göstermelik sözlü eleştirileri dışında askeri, ekonomik ve siyasi desteği de sürmektedir.
Kovid-19 pandemisindeki artışlar adına ister ikinci dalga denilsin veya denilmesin gündemi kaplarken, tekrardan işçiler hariç insanları eve kapatmanın psikolojik ortamı oluşturulmaya çalışılıyor.
Geçen ay pandemi konusundaki gelişmeleri dikkate alarak „Birinci dalganın dersleri ve ikinci dalgada tavır“ başlığıyla bu köşede ikinci dalganın gelebileceğini, ancak devrimci öncünün birinci dalganın dersleri ışığında ikinci dalgayı „devrimci iddialarımızdan bir milim dahi sapmadan, sokakta ve kitleyle, mücadelenin içinde” karşılayacağına vurgu yapmıştık.
Gerek tek tek Avrupa ülkelerinde ve gerekse dünyada Kovid-19 virüsünün bulaştığı insan sayısının hızla arttığı ve resmi verilere göre dünyada 4 milyona yaklaştığı belirtilmekte. Kovid-19’dan yaşamını yitiren insan sayısı ise yine resmi rakamlarla 1 milyon 100 bini aştı. Ancak gerçek sayının bu rakamların çok çok üstünde olduğu konusunda yaygın bir kanı var.
Açıklanan rakamlar bazı ülkelerde virüsün yayılma hızının birçok yerde birinci dalgayı yakaladığını veya aştığını göstermektedir. Burjuva iktidarlar tekrardan yeni kısıtlamalar gündeme getirmeye başladı. Olağanüstü hal uygulamalarından kısmi sokağa çıkma yasaklarına, toplantı ve gösteri haklarında kısıtlamalardan büyük ceza uygulamalarına kadar sözümona pandeminin yayılmasını önlemek için „büyük çaba” harcamaktalar. Bu çabalarının esasını tabii ki şirketleri, tekellerı ayakta tutma oluşturuyor.
Burjuva iktidarlar birinci dalgada olduğu gibi, şimdi de işçi ve emekçileri yine virüse terk etmiş bulunuyorlar. Kimi yerlerde 10 kişinin bile bir araya gelmesini yasaklarken, işçilerin toplu olarak işe gitmesinde, fabrikalarda toplu bir arada çalışmasında bir sorun görmemekteler.
Onlar için üretimin yapılması ve kapitalist sistemin ayakta kalması önemliyken, çelişkilerin bu kadar keskinleştiği koşullarda, emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadeleyi geliştirmek de sosyalistlerin, devrimcilerin görevidir. İnsanı ve doğayı esas alan bir perspektifle kapitalist sistemi ve onun yarattığı yıkımı, yoksulluğu, ırkçılığı, kadına yönelik şiddeti, gençliği geleceksiz kılan politikaları teşhir ederek, sokakta mücadelede ısrar etmeli. Pandemi dolayısıyla yaşanan ölümlerin sorumlusunun kapitalist sistem olduğunu sürekli hatırlatarak, burjuva iktidarların insanları eve kapatma saldırısına kapılmadan devrimci görevlere sarılmak, işçi ve emekçileri bu mücadeleye çekmek tek alternatiftir.
Ölümsüzlerimizi anacağımız Kasım ayı etkinliklerini pandemi nedeniyle gerekli fiziksel mesafe ve maske gibi önlemlerle mevcut koşulları zorlayarak karşılamak, burjuva iktidarların yaratmaya çalıştığı eve kapanma psikolojine ve ne olacağı beklentisine girmeden gerekli hazırlıkları en iyi şekilde sürdürmek, yaşamını feda etmiş ölümsüzlerimize karşı sorumluluğumuzdur.
Devrimci irade ve kararlılıkla ve birinci dalga deneyimlerimizi arkalayarak, devrimci görevlerimize sarılalım.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 23 Ekim 2020 tarihli Perspektif köşesi