20 Ocak tarihinde hastaneden işyerine giderken Saray faşizminin kolluk kuvvetleri tarafından sokak ortasında gözaltına alınan Gökhan Güneş, ailesinin ve yoldaşlarının direnişi sonucu tıpkı gözaltına alındığı gibi ansızın serbest bırakıldı. Günlerce gözaltında olduğu kabul edilmeyen Gökhan, faşizmin devrimci ve sosyalist güçleri tasfiye etme saldırılarının bir parçası olarak gözaltında kaybedilmek istenildi.
Faşizmin bu saldırısı da dikiş tutmadı. Geçen haftalarda olduğu gibi ESP operasyonları kapsamında onlarca sosyalistin gözaltına alınması, bazılarının tutuklanması, bazılarının ise ev hapsine alınması nasıl ki devrimci iradenin ve birleşik mücadelenin yıkılmaz duvarına çarptıysa, Gökhan’ın kameralar önünde “sokak korsanları” vari gözaltına alınması da aynı iradenin kararlı duruşuyla geri püskürtüldü. Diktatörlüğün 90’lı yıllarda yoğun uyguladığı kirli savaş yöntemlerinden biri olan gözaltında kayıp saldırısı, Gökhan şahsında bir kez daha ifşa olurken, faşist sürülere suç üstü yapıldı. Şüphesiz Gökhan’ın eli kanlı katillerden çekilip alınması, 90’ların gözaltında kayıp politikasına darbe vuran Hasan Ocak kampanyası ve Cumartesi Anneleri mevzisi gibi, faşizmin yeni dönem tasfiye saldırılarının ipliğini pazara çıkartacak, faşizmin kitleler nezdinde daha fazla teşhir olmasına yol açacaktır. Bu, Türkiye-Kürdistan kentlerinden Avrupa metropollerine 6 gün boyunca yorulmadan, dinlenmeden, sokak sokak, alan alan “Gökhan Güneş’i Sağ İstiyoruz” diye haykıran devrimci iradenin kazanımıdır.
Faşizmin elinden Gökhan’ın sağ alınması, komünistlerin kendi tarihsel deneyimlerinin parlak özümsenmesi üzerinden ortaya çıkardığı bir gerçekliğe yine ayna tutmuş oldu. Her düzeyde faşist saldırganlık ancak ve ancak fiili meşru zeminde, kararlı, yaygın, birleşik ve bütünleşik bir mücadeleyle pekala geri püskürtülebilir, kazanımlar sökülüp alınabilir. Bu mücadelede ilkesel olarak hiçbir aracı reddetmeden, döneme ve güncele uygun her türlü araç devreye sokulabilir, faşizmin kaleleri her yolla dövülebilir.
Komünistler her alanda olduğu gibi Avrupa’da da kızıl karıncalara benzer bir çalışma pratiği ortaya koydu. Hem kendi güçlerine dayalı eylemler gerçekleştirmede hem de birleşik mücadeleyi örmede yine öne çıktılar. AvEG-Kon’un yapmış olduğu seferberlik çağrısı, Almanya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Belçika, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerde karşılık buldu. Gökan’ı sağ alacağız mücadelesi, bu ülkelerde yeni kentlerde de karşılık bulurken, aynı zamanda ABD ve Polonya gibi ülkelere doğru da genişlemiş oldu.
Niceliğe bakmadan, fakat nitelikli eylemler gerçekleştirmek hızlı müdahale bakımından öne çıktı. Her gün sokaklar zorlandı, bir kentin, bir ülkenin bıraktığı boşluğu diğer kent veya ülke tamamladı. Makas değişimi başarıyla gerçekleştirildi; önceden planlanmış değişik eylemlerin gündemleri ya değiştirildi, ya da Gökhan Güneş kampanyasıyla birleştirildi. Gündüz eylemde olan kızıl karıncalar, gece geç saatlere kadar sosyal medya etkinliği, internet programları, diplomasi trafiği ve dosyaların, bildirilerin hazırlanması, değişik dillere çevrilmesiyle tamamladı. En küçük bir siyasetçi, gazeteci vb. ilişkisi olan yoldaş, siper yoldaşı harekete geçirilmeye çalışıldı.
Sonuçta faşist katillerin elinden Gökhan Güneş, çekilip alındı. Bu komünistlerin başarısıdır. Bu, birleşik mücadelenin başarısıdır. Bu, devrimci kararlılığın ve azmin, korona koşullarını alt eden direngenliğin başarısıdır. Bu, faşizmin yenilgisidir, yenilgiyi getirecek yolun ışığıdır. Bu, mücadeleye en küçük emek katmış herkesin başarısıdır.
Zaferimiz kutlu olsun!
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 29 Ocak 2021 tarihli Perspektif köşesi