11 Temmuz Cumartesi günü Almanya/ Köln Bergisch Gladbach’da öngörülen KCDK-E kongresi yasaklandı. Yasaklanmada kullanılan yöntemlerin ve argümanların HDP’ye yönelik yasaklama girişiminde kullanılan yöntemlerle büyük benzerlikler göstermesi tesadüf olmaması gerek. Merkel ile Erdoğan, Alman emperyalizmi ile Türkiye faşizmi arasındaki ciddi bağlar, kendisini siyaset yapış tarzında ve Kürt özgürlük mücadelesinin demokratik haklarına karşı tahammülsüzlüklerde gösteriyor.
Yürüyüş yasakları, festival yasakları, bayrak yasakları, ev baskınları, Kürt gençliğine yönelik ajanlaştırma ve devşirme saldırıları, Erdoğan’a hakaretten dolayı açılan davalar gibi kirli saldırılar serisine şimdi de KCDK-E kongresinin yasaklanması da eklenmiş oldu.
Yasaklama kararı KCDK-E Eş Başkanlarına Cuma akşamı açıklandığı için her kurumun doğal hakkı olması gereken hukuki itiraz hakkı da engellenmiş oldu. Oysa yasaklamanın hiçbir hukuki dayanağı yoktur.
Aylardır hazırlığı süren KCDK-E kongresinin yasaklanması, 15 ülkeden 400’den fazla Kürt derneğinin demokratik yöntemlerle seçtiği delegelerin en temel demokratik hakkının gasp edilmesi anlamına geliyor. Kongre sürecinin bütün aşamaları şeffaflıkla ve dernek yasalarına uygun yürütülmüştür. KCDK-E merkezi Belçika’da bulunan resmi bir dernektir ve yasal olarak her yerde kongre yapma hakkına sahiptir.
Yasaklama kararının açıklanmasından önce yandaş basın diyebileceğimiz basın organların ve Alman istihbaratı için çalışan gazetecilerin yalan haberler yayarak yasağı meşrulaştırma girişiminde bulunması, Alman emperyalizminin Kürt özgürlük hareketinin en temel hakları söz konusu olduğunda Erdoğan rejimine ne kadar benzediğini bize göstermiş oldu. Alman Focus dergisinin Axel Spilcker isimli muhabiri, “istihbarata ulaşan bilgiler göre PKK’nin üst düzey yetkililerin kapalı kapılar ardından Gergisch Gladbach’ta buluşacağını” iddia ederek KCDK-E kongresini hedef gösterdi. Axel Spinlcker yıllarca Kölner Stadtanzeiger gazetesinde polis muhabiri olarak çalışan ve Alman istihbaratına ve polisi tarafından beslenen satın alınmış bir yandaş gazetecidir. Polisin ve istihbaratın istemlerine göre haber yapıyor ve gerektiğinde KCDK-E gibi demokratik kurumları hedef gösteriyor. Gazetecilik ahlakı Erdoğan faşizminin yandaş gazetecilerinden farklı değildir.
KCDK-E’ye kongresine yönelik yasaklama kararı ile Alman devleti her kritik anda olduğu gibi tarafını Türkiye faşizminden yana belirlemiş oldu. Yasaklama saldırısının Berlin’de 3 faşistin saldırısına uğrayan gazeteci Erk Acarer olayıyla aynı zamana denk düşmesi tesadüf değildir. Her zaman olduğu gibi hedefte yine faşistler değil demokratik ve insan haklar için mücadele edenler oldu. Alman devleti KCDK-E kongresini yasaklayarak, HDP’yi yasaklamaya hazırlanan Türkiye faşizmine hangi tarafta olduğu mesajını vermiş oldu. Saldırının merkezinde KCDK-E duruyordu, ancak saldırı hepimizeydi. O yüzden saldırıyı hep birlikte cevaplama sorumluluğunu taşıyoruz. Türkiye faşizmine sadık Alman devletinin oyununu bozmak olanaklıdır ve gereklidir.
Her saldırının cevabı sokakta ortak verilmeli. Siyasal mesajlar, yerli güçlere verildiği ölçüde gücü artar ve caydırıcı olabilir.
Türkiye faşizminin antidemokratik uygulamaları teşhir edilirken Alman devletinin de rolü her seferinde hatırlatılmalı. Almanya, silah ticaretiyle, ekonomik yatırımlarıyla, Türkiye ile mülteci anlaşmasıyla kirli savaşın parçasıdır ve tarafıdır. Taraf olduğu için zaten bize ve tüm Türkiyeli, Kürdistanlı güçlere bu kadar düşmanca yaklaşıyor. Aynı düşmanlığını Filistinlilere, Tamillere ve başka ezilen uluslara da gösteriyor. Çünkü bu coğrafyalarda da kendi gerici ortaklarından yana saf tutuyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 16 Temmuz 2021 tarihli Avrupa Gündemi köşesi