Britanya, kendi tanımına göre ülkeye “illegal yollarla giriş yapan mültecileri” Ruanda’ya göndermeye gerekli zemini sunan yasayı geçirdikten sonra Suriye, Mısır ve Sudan’dan 17 mülteciyi göndermeye hazırlanıyor.
Siyasi iltica kararı çıkana kadar göçmenler Ruanda’da tutulacak, daha sonrası da ne olacağı belli olmayan bir süreç…
Bu uygulama göçmenlere karşı savaşta yeni bir konsepti, eşiği ifade ediyor.
Avrupa’nın “kale savunmasını” aşıp merkez ülkelere kavuşan göçmenler bu ülkelerde “geri iade” korkusuyla yaşasalar da bu süreci de çok da huzurlu olmayan bir Afrika ülkesinde “geçirmek”, dolayısıyla denizleri ve her türlü zorluğu aşarak ulaştıkları Britanya’dan bir mali sömürge ülkesine “itilmek” ciddiye alınmaı gereken bir saldırı. Ve aynı zamanda başkaca ülkelere emsal teşkil edecek bir örnek.
Britanya’nın siyasi geleneğinde “iç olguların dışarılara taşınması” köklü bir yöntem. Hatırlanırsa Avusturalya’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde 162.000 tutuklu Avustralya’ya “iade edilip” kolonileştirmenin “aracı” yapılmıştı. Bu kez de Ruanda ile anlaşıp “kendi” mültecilerini oraya taşıyarak ırkçı bir uygulamayı devreye koyuyor, Ruanda ile mali-ekonomik ve siyasi ilişkilerini ve bağımlılığını geliştiriyor.
Kuşkusuz bu saldırı siyasal sığınma ve yaşam hakkı başta gelmek üzere insan haklarına karşı işlenmiş bir suçtur. Fiili uygulaması hem Britanya’nın içerisinde yeni saldırıların kaldıracı haline getirilecek, hem de başkaca emperyalist ülkeler tarafından örnek olarak işlenecektir.
Ruanda’ya gönderilecek 17 kişilik ilk grup Gatewick havaalanı yakınlarında bir “geri iade merkezinde” tutuluyorlar. İadeyi protesto etmek ve durdurmak amacıyla açlık grevi eylemi başlattılar. Bu eylemi ırkçı yabancılar dairesi “eğer yemek yemezlerse daha erken göndeririz” ile cevapladı.
Aylardır bu konu Britanya siyasetinde ve medyasında tartışma konusuydu. “Bu saldırıyı yapamazlar”, “mahkemeler izin vermez” gibi emekçi ve burjuva sol’un sık sık dile getirdiği öngörüsü oldu. Fakat açlık grevine yaklaşım bile mevcut Johson hükümetinin “yapabileceklerini” gösterdi, gösteriyor.
Bu saldırının amacına ulaşıp ulaşmayacağı, insan hakları örgütlerinin, göçmen örgütlerinin, yerlisiyle, göçmeniyle antikapitalist, antiemperyalist, antifaşist, devrimci ve sosyalist örgütlerin birleşik mücadelesine bağlı.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 10 Haziran 2022 tarihli Avrupa Gündemi köşesi