25 Kasım kadına yönelik şiddetle mücadele bakımından özgün ve tarihsel birikimimizi temel bir gündem olarak ele aldığımız güncel bir mücadele konusudur. Elbette ki kadına karşı işlenen suçların her gün yeniden üretildiği kapitalist sistemde tek bir güne odaklanarak örgütlenecek bir mücadelenin özgürleştirici olmayacağı açıktır. Veya eşitlik mücadelesinin buna indirgeneceği gibi bir anlam çıkartmak yanlış hatta bizim özgürleşme çizgimizle uyumlu olamaz.
Kadın devrimi sermaye egemenliğine karşı mücadeleyle, erkek egemenliğine karşı mücadeleyi birleştirir. Bu nedenle her gün değişik biçimlerde tezahür eden erkek egemenliğine karşı mücadele salt kadınların veya kadın örgütlerinin görevi olarak tanımlanamaz. Karma örgütlerin, tek tek sosyalist erkeklerin öznel olarak kadına karşı uygulanan tüm saldırılara karşı tutum alması pratik bir sorundur da. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle sosyalist kadınlar örgütlü bulunduğumuz tüm ülke ve kentlerde planlamalar gerçekleştirdiler. Temel sorunun bu karar ve planlamaların hayata geçirilmesi olması nedeniyle, ciddiyeti elden geldiğince sağlamak önemli bir yerde duruyor. Toplam planlamaların bir parçası olduğumuzu unutmadan seyircilikle malul pratiğin değiştirilmesinin önünü açmalıyız.
AVEG-KON da kadın özgürlükçü çizgiye sahip bir kurumlaşma olarak bu konuda bağlı federasyon ve derneklerin görevleri ekseninde, gerek geçtiğimiz günlerde toplanan Temsilciler Kurulu’nda gerekse de Konsey toplantısında gündemleştirdi. Erkek eğitim atölyelerinden bildiri dağıtımlarına, film gösterimlerinden kadın yayınlarının dağıtımına, kadın kafelerinin örgütlenmesinden tek tek kadınların 25 Kasım eylemlerine katılımından sorumluluk üstlenilmesine, kurumlarda 25 Kasım günü çocuk kreşi açılmasına kadar bir çeşitlilikte görevler somutlandı. Şimdi temel sorun alınan kararların planlanması ve ciddiyetle pratikleştirilmesi olarak yansıyor. Madem ki, kadın özgürlük mücadelesi asli görevlerimiz arasında yer alıyor, o halde sosyalist saflarda cins bilincinin süreklileşmiş baskısını her günkü mücadelenin bir parçası haline getirmeliyiz.
Bu görevlerin bir yanı da sosyalist erkeklerin erkek egemen pratikleri ile yüzleşmek, mahkum etmek, kadın devrimi programını kavrama-kavratma sorumluluğunu üstlenmek, kadına yönelik şiddet suçunun toplumsal erkeklikle ilişkisine dair politik görevler çıkarmaktır. Bir diğer yanı da kadın kitle çalışmasını kesimsel bir çalışma alanı olarak gören anlayışları yıkarak toplumsal devrimi örgütleme işine girişmektir. Yani kadın kitlelerini örgütleme sorumluluğunun aynı zamanda toplumsal devrimi örgütleme görevi görerek hareket etmektir. Temas edilen her kadını 25 Kasım etkinliklerine çağırmak, kurumlarımızın 25 Kasım gündemli planlama yapması için sürükleyici olmak sosyalist erkeklerin bugüne dair gündemi olmalıdır.
Bu temeldeki yaklaşımımız; kadınları politik mücadelenin aktif unsuru ve kolektiflerimizin yarısı haline getirmeyi hedeflemektir. Kurumlarımızın örgütlenme sürecine kadın aklıyla müdahale etmedir. Kadına karşı işlenen suçlara ortak olmamak, pratik olarak tavır almak ve kadınları mücadeleye sevk etmenin araçlarını işlevlendirmektir. Kadınların toplumsal cinsiyet ayrımı ve çelişkisini yok etmek üzere sermaye egemenliği ile kaynaşmış erkek egemen yapıya, kadının köleleştirilmesine ve cinsiyetçiliğine dayanan sermaye egemenliği düzenine karşı hücuma geçen devrimci bir eleştiridir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 17 Kasım 2023 tarihli Perspektif köşesi