İngiltere ve Fransa’nın iki ülke arasında uyguladığı sınır kontrol sistemi göçmen ve mültecilerin toplu katliamı ile sonuçlanmaya devam ediyor. Özellikle Manş denizinde sürekli olarak yaşanan ve çoğu durumda kamuoyuna yansımayan katliamların son örneği geçtiğimiz Salı günü yaşandı. Fransız yetkililer gerçekleştirdikleri basın açıklamasında Wimereux açıklarında batan bir teknede en az 12 mültecinin yaşamını yitirdiğini duyurdu.
Fransa’nın Manş Denizi ve Kuzey Denizi Denizcilik Valiliği, “Teknedeki tüm insanlar suya düştü” derken, aynı zamanda içinde 60’tan fazla kişinin bulunduğu teknenin parçalanmasının ardından çok sayıda insanın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu da yapılan açıklamalar içerisinde yer aldı.
Fransız mülteci dayanışma grubu Utopia 56 konuya dair yaptığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanı Gerald Darmanin kibri, beceriksizliği ve şiddeti nedeniyle katliamdan sorumlu tutulmalıdır” dedi.
Utopia 56’nın Darmanin için söyledikleri, İngiltere’de de İşçi Partili başbakan Keir Starmer, İçişleri Bakanı Yvette Cooper ve en genel anlamda İngiliz devleti için de geçerlidir. Söz konusu kişiler ve devlet kurumları sığınma talebinde bulunanların güvenli geçişini sağlamak için insani koşulları yaratmak yerine, insanları ölüme iten yöntemlere başvurmak zorunda bırakmakla, söz konusu ölümlerden siyasi olarak sorumludurlar.
Geçtiğimiz ay Manş Denizi’ni geçmeye çalışan iki kişi hayatını kaybederken, Salı günü yaşanan katliamla birlikte bu yılki ölü sayısı en az 30’a ulaşmış durumda. Bu sayı 2022 ve 23’ün resmi rakamlarının üzerinde. Mülteciler ya bindikleri botların batması ya da sandallarda havasızlıktan ölmekteler.
Mülteci ölümleri devletlerin uyguladıkları sınır politikalarına bağlı şekilde farklılaşarak devam ediyor. Uzun yıllar boyunca göçmenler feribot limanına giden yolda arabaların çarpması ya da saklanmaya çalıştıkları araçlardan düşerek yaşamlarını yitirdiler. Önemli bir kesimi de ya tırların arkasında havasızlıktan ya da soğutuculu kamyonlarda donarak hayata veda ettiler.
Son durumda ise öncesi bir yana, özellikle 2018’den bu yana Manş Denizi’nde giderek daha fazla insan boğularak yaşamlarından oluyor. Muhafazakar parti döneminde başlayan bu ölümler, İşçi Partisi’nin seçildiği son seçimlerden günümüze kadar da artış göstererek devam ediyor.
Burjuva politikacılar boğulma riski ve ölümlerin göçmen ve mültecilerin İngiltere’ye gelme arzusunun önüne geçeceğini düşüne dursunlar, emperyalist-kapitalistlerin kendi yaratımı yoksulluk, baskı, savaş, iç savaş ve iklim kaosundan kaçan çaresiz insanlar daha iyi bir yaşam arzusuyla yollarda olmaya devam edecekler.
Aslında Uluslararası Af Örgütü İngiltere Şubesi de bu gerçekliği katliama ilişkin yaptığı açıklamada değişik bir biçimde ifade etmiş: “Bu çeteler (insan kaçakçıları) tarafından sömürülen insanların ihtiyaçları giderilmediği sürece hiçbir ‘çeteleri ezin’ polisliği ve hükümet söylemi bu felaketlerin tekrar tekrar ortaya çıkmasını engelleyemeyecektir.”
Milyonlarca insanının göçmen yollarında olduğu şu gün bile ya güvenli geçişler sağlanacak ve tüm mültecilere kucak açılacak ya da daha fazla ceset Manş denizinde dalgaların arasından çıkarılacak veya sahillere vuracak.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Eylül 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi