Figen Yüksekdağ’ın tutuklu olduğu davanın duruşması bugün Sıhhiye Adliyesi’nde görülecek. HDP Muş milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Figen’e, Sebahat’e, Gültan’a daha az yer verildiği, basının da bu konuda cinsiyetçi olduğu hatta alternatif basının da bu konuda cinsiyetçi olduğunu düşünüyoruz” diyor. HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz ise siyaset içindeki kadının Türkiye’de görülme şeklini şu şekilde anlatıyor: “Bir kere ‘Kadından siyasetçi olmaz’ anlayışı var bu topraklarda. Hatta şöyle bir şey eğer kadından siyasetçi olursa hep söylenir ya ‘erkek gibi kadın’ diye. Kadın değildir o erkek gibi kadındır.” Kılıç ve Gürbüz dostları Figen Yüksekdağ’ı anlattılar.
Muhtemelen yaşayan bir erkek siyasetçi için böyle bir habere ihtiyaç duymazdım. Çünkü ihtiyaç olmazdı. Çünkü zaten görünürler.
Figen Yüksekdağ’ın iki yakın arkadaşı olan HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le Kadıköy’de buluştuk.
Koçyiğit ve Yüksekdağ’ın tanışıklıkları çok eski değil. 2016 yılında şartlar ne kadar el verirse uzun saatler mesai harcamışlar. Şehir şehir birlikte yolculuklar edilmiş. Dostluğun sınandığı kısa ama kıymetli vakitler anlatılan. HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le tanışıklıkları ise daha eski. 1998’de Atılım Gazetesi’nde birlikte çalışmışlar. Gürbüz aynı zamanda Yüksekdağ’ın cezaevi görüşçüsü.
Aklımda olan şey cezaevinde olan kadın siyasetçilerin nedense daha az hatırlanır olmaları, daha az gündeme gelmeleri. Onlardan biri de Haziran 2014’te HDP II. Olağan Kongresi sonunda partinin eş başkanı seçilen Figen Yüksekdağ. Aynı Selahattin Demirtaş gibi…
Figen Yüksekdağ son dönem felsefe kitapları okuyor. Öncesinde ekonomi kitaplarını hatmetmiş. Saz çalmayı geliştirmiş bu süre zarfında. İçerde “sahne aldığını” bile söylüyormuş. Şimdi kaval istemiş. En yakın zamanda kaval ulaştırılacak kendisine.
Bunun dışında söyleşinin bir yerinde aslında pek de söylenmesi planlanmayan bir sürpriz de paylaşılmış oldu. Yüksekdağ’ın Ceylan Yayınları’ndan 2 ay içinde bir şiir kitabı çıkacak. Burdan duyurmuş olalım.
Bir kadın siyasetçi konuştuğu kürsüde, eylem alanında, mecliste ne kadar kendi gibi olabiliyor? Sempatik hal, tavır içinde niçin en çok da erkek politikacılar görünürler? Figen Yüksekdağ’ı nasıl tanıyor dostları? HDP Muş milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’le ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le konuştuk.
Figen Yüksekdağ’ı bizden farklı olarak siz nasıl biliyorsunuz?
Nadiye Gürbüz: Aslında göründüğünden çok farklı Figen. Çok pratik bir politik akla sahip öncelikle. Çevresinde olup biteni yorumlama gücü de öyle ama en önemlisi hayatla, kendiyle, dünyayla, insanlarla kurduğu ilişki çok bambaşka. Figen’i tanımayan insanların duyduğunda çok şaşıracağı şeyler. Çok sert görünür dışardan ama çok neşelidir bir kere. Figen çocukla çocuk olur, onla atlayıp zıplar, salıncakta salınır. Figen başkasının özgür, mutlu olmadığı yerde kendisinin de mutlu olamayacağını bilir ve tüm ezilenlerin önceliklerini hisseder. Onun için belirleyici olan bu mücadelede yer almak olduğu için gerektiğinde bağını koparan ama sonrasında o ilişkiyi tamir eden bir hassasiyetle hareket eder. Kimi röportajlarında bahsetmiştir. Ailesiyle de zamanında fikir ayrılığına düşmüştü. Şu an arkasındalar. Eşbaşkan olduğu süreçten sonra ailesi onu biraz daha anladı.Toplumsal algının değişmesinin de bunda payı var.
Pandemi nedeniyle ayda bir kişi görüşe çıkılabiliyor. Haftada 20 dakika telefon hakkı var. Hem beni, hem ailesini hem eşini arıyor. En son telefonla görüştüm. Onun kadar uzun süre olmasa da ben de cezaevinde kaldım ama cezaevindeki bir insanın bu kadar hayata bağlı, neşeli, karşısındakine bu kadar umut veren kendi derdini anlatmaktan çok onun derdini dinlemeye çalışan biri olduğunu görmedim.
Sadece havuz medyasını izleyebiliyorlar. Uzunca bir süredir kitap alamıyorlar. Sadece doğum günlerinde, yılbaşında ve bayramlarda -Ramazan ve Kurban bayramı- kitap alabiliyorlar. Doğal olarak dışarıyı merak ediyorlar. O yüzden de bütün görüşmelerimiz dışarıda ne olup bittiğini bizim anlatmaya çalıştığımız onun da anlamaya çalıştığı bir biçimde sürüyor.
Sazını baya geliştirdi. Şimdi kaval istiyor. Kaval alacağım kendisine.
‘FİGEN NEŞELİDİR, ANININ TADINI ÇIKARMASINI BİLİR’
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ablukalar sürecinde beraberdik. Devletin her yönüyle üzerimize geldiği bir dönemdi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin ‘İrademe dokunma’ eylemleri yapmıştık. Kars’tan başlamıştık, Van Erçiş ordan Hakkari Yüksekova… Uzun bir süre beraber yolculuk yaptık. Figen Başkanı en iyi tanımlayacak şey yoldaşlık. Hani nasıl… O kavramı dolu dolu söyleyebileceğiniz bir insan. İkincisi cesaret ve cüret. Çok cesur bir kadın. O yönüyle hep takdir etmişimdir. Sözünü eğip bükmez, taviz vermeden söyler. Onu dinleyene de cesaret, özgüven ve umut geçer.
Onun dışında Nadiye söyledi. Çok neşelidir Figen. Anın tadını çıkarmayı bilir.
Kimi erkek siyasetçiler çok daha rahat, nüktedan hatta evinde, arkadaşlarının arasında nasılsa… Özellikle siyaset ile uğraşan bir kadına nazaran duygularını saklama ihtiyacı duymuyorlar. Bugün buraya gelirken de düşündüm. Bir erkek siyasetçi için böyle bir haber yapma gereği duymazdım. Yani kadın siyasetçilerin kendi gibi olamamaları, “nasıl biri?” sorusu… Figen Yüksekdağ’ı size sormam…
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Her hareketimiz denetim altında. Ben Sebahat Başkan’la da çalıştım. İstiklal’de buluşmuştuk ama nerede oturalım diye uzun uzun düşünmüştük. Siyasetteki kadınlar açısından öyle bir sınırlılık oluyor. Figen içinde bu durum geçerli. Sonuçta HDP gibi başarılı bir partinin eşbaşkanıydı. 7 Haziran zaferine imza atmış, 80 milletvekiliyle meclise girmiş ve yüzde 13’ün üzerinde oy almış bir partinin başkanıydı.
‘MANİPÜLE ETMEYE, İNCİTMEYE DÖNÜK ÖZEL BİR ÇABA VARDI’
Siyasetin içinde sıkıntı yaşadığı şey var mıydı?
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Şöyle bir sıkıntı yaşıyordu. Türktü, Adanalıydı, aile biraz daha milliyetçi bir kanattan gelen bir aileydi. Kürt siyasal hareketiyle kurduğu ilişki, Kürtlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesine bakış açısıyla bütün o kimliklerin karşısında duran bir yerdeydi. Şuna inanan biriydi: Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmediği yerde Türkiye’de hiçbir sorun çözülemeyecek. Ezen ulus bu gerçeği görüp, kabul ederse ve destek verirse bu sorun çözülebilir. Böyle düşünüyordu. Halen de öyledir. Buna inandığı için pratik hayatta da buna dönük bir yaklaşımı vardı.
Söylediğinize gelince… Diyelim Selahattin Başkan bir açıklama yapıyor. O çok daha kabul edilebilir bulunuyor. Çünkü o Kürttür, söyleyebilir. Bunu Figen başkan söylüyorsa; Bir Türk olarak Kürtlere dair iyi bir şey söylemesi, AKP medyası tarafından da özel olarak linç ediliyordu. Gittiğimiz iki eylemde eylemin daha başından görüntü alıp, ‘Figen boşluğa konuştu‘ gibi haber yapıldığını hatırlıyorum. Manipüle etmeye, incitmeye dönük özel bir çaba vardı. Bütün ezilen kimliklerle kurduğu ilişki gerçekten sistemi rahatsız ediyordu. Tırnak içinde “ bir Türk’ün”, Kürt halkının mücadelesini bu kadar sahiplenmesi ona olumsuz bir şekilde dönüyordu.
‘HER ŞEYİ SİZ YAPSANIZ DA O EYLEM ERKEK VEKİLLE ANILABİLİYOR’
Selahattin Demirtaş çok iyi bir siyasetçi. Emeğini, kıymetini ayrı tutarak, yanlış anlaşılmayacağımı düşünerek rahat sorayım. İkisi de eşbaşkanken Figen Yüksekdağ’ın daha az gündeme gelmesi neden?
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplumsal cinsiyet rolleri sonuçta her yerde geçerli oluyor. Biz kadın partisi olarak kendimizi ifade ediyoruz ve gerçekten tüzük olarak en iyi partiyiz. Bütün bunlara rağmen biz de bu toplumun parçasıyız ve bu sistemin cinsiyetçi kodlarından biz de etkileniyoruz. Partideki kadınlar olarak bunun üzerine sürekli çalışıyoruz, tartışma yürütüyoruz. Geçen yıl “Kadın Örgütlenme Konferansı” yaptık. En çok tartıştığımız meseleler buydu. Parti içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri ne kadar hakim ve biz bunla mücadele etmek için nasıl mekanizmalar kurabiliriz ve kadınları daha fazla nasıl görünür kılabiliriz? Bu bizim temel mücadele başlığımız. Ben bu anlamda siyasetteki kadınların, cezaevindeki kadınların genel olarak böyle bir sorun yaşadığını düşünüyorum. Bir erkek vekil ve bir kadın vekil bir yere gidin. İşin hepsini siz yapın, açıklamayı siz yapın ama sonucunda o eylem erkek vekille anılan bir eylem olabiliyor. Toplamda kadın emeğinin görünmeme hali var. Bu siyasette de sürebiliyor. Hele eşbaşkanlık gibi, belediye eşbaşkanlığı gibi daha temsil düzeyi yüksek olan işlere geldiğinde bu ayrım çok daha keskinleşebiliyor.
Selahattin Başkan’la denk bir görünürlüğe sahip olmadığını hepimiz söyleriz. Bu konuda hemfikiriz. Bu anlamda Figen’e, Sebahat’e, Gültan’a daha az yer verildiği, basının da bu konuda cinsiyetçi olduğu hatta alternatif basının da bu konuda cinsiyetçi olduğunu düşünüyoruz. Bu kadınların birlikte mücadelesiyle aşılabilecek bir şey. Örneğin Figen’in duruşması oluyor. Biz kadınlar için bu gündem oluyor, gitmemiz gerekiyor diyoruz. Onun örgütlenmesini daha fazla üstlenmeye çalışıyoruz. Genele bırakmıyoruz. Genele bıraktığımızda ihmal edilebilir kaygısını yaşıyoruz
(Gazete Duvar)