AvEG-Kon Yaz Kampı dinlencenin yanı sıra siyasal, sosyal ve sportif faaliyetlerle sürüyor. Kampın beşinci gününde “sisteme karşı mücadelede tutsakları ve şehitleri sahiplenmek” konulu bir panel gerçekleştirildi.
AvEG-Kon Yaz Kampı coşkuyla sürüyor. Kampta her gün dinlencenin yanı sıra siyasal, sosyal ve sportif faaliyetlerde yapılıyor.
Kampın 5. günü olan 30. Temmuz’da Tutsakların Sesi Platformu (TSP) tarafından bir panel gerçekleştirildi. “Sisteme karşı mücadelede tutsakları ve şehitleri sahiplenmek” başlığıyla düzenlenen panel, 33 Düş Yolcusunu anlatan bir film gösterimi ile başladı.
Film gösteriminin ardından TSP adına bir sunum gerçekleştirildi. Sunumuna 30 Temmuz’un 96 Ölüm Orucu direnişinin zafer günü olduğunu hatırlatarak başlayan TSP temsilcisi, bu direnişte ölümsüzlüğe yürüyen komünist önder Hüseyin Demircioğlu ve dünya tarihinin ilk kadın Ö.O şehidi Ayça İdil Erkmen şahsında 12’leri ve 20 Temmuz’da Suruç’da ölümsüzleşen 33 düş yolcusunu anarak, Suruç’un 5. yılında dişediş bir mücadele yürüten sosyalist gençliği selamladı.
Avrupa’da uzun süredir faaliyet yürüten TSP’nin sadece hapishanelerle, tutsaklarla ilgili çalışma yürütmediğini, aynı zamanda ölümsüzleri ve gazileri ilgilendiren her türlü çalışma ve örgütlenmeyi görevi olarak gördüğünü vurguladı.
TSP’nin tutsakların durumunu, çağrılarını, direnişlerini emekçilere, halklara, tutsaklarla dayanışma örgütlerinin gündemine taşımayı hedeflediğini ve bunun için birçok etkinlik yaptığını belirten temsilci, Türk devletinin hapishanelerinde özellikle ağırlaştırılmış müebbet hükmü çeken veya bulunduğu hapishanelerde tek başına olan yoldaşlara, örgütleri dağılmış, kolektif destekten yoksun kalmış tutsaklara mektup yazmak ve yazdırmanın önemini vurgulayarak, Türkiye hapishaneleri ve hapishanelerde devletin baskıları, hak gaspları hakkında da bilgilendirmede bulundu.
Zindanların burjuvaziyle devrim cephesi arasındaki mücadelede en keskin, en sert mücadelelere sahne olduğunu belirten temsilci, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan hapishanelerinin de faşizmin onlarca yıldır politik tutsaklara dönük saldırıları karşısında devrimcilerin başeğmez direnişlerine tanıklık ettiğini belirtti.
2015 darbesinden bu yana ise faşist şeflik rejiminin devrimci-demokratik muhalefete ve onun öncülerine dönük fiziki ve psikoljik ezme, yok etme saldırı konsepti kapsamında hapishanelerin özel bir yerde durduğunu, bir taraftan hapishaneye atma, tutuklananlara uzun süreli hapis cezaları verme, her an hapishane korkusuyla yaşatma bir yandan ise hapishaneleri işkence merkezi haline getirerek, kazanılmış her türlü insani ve politik kazanımı gasp ederek, hem tek tek devrimci öncüleri hem de onların varlık koşulu olan kolektif örgütlülüklerinin dağıtılmasının hedeflendiğini ve hasta tutsaklara karşıda düşman hukukunun uygulandığını, 2013’de hasta tutsaklarla ilgili hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi” maddesine “toplum güvenliği” maddesi eklenerek, hasta tutsakların ölüme terk edildiği belirtildi.
Tutsakların uzak yerlere sevk edilerek, ailelerin ekonomik olarak cezalandırılmaya çalışıldığı, kitap başta olmak üzere dışarıdan gelen katkıların sınırlandırıldığını anlatan temsilci, dün olduğu gibi bugün de hapishanelerde süren direniş ve mücadeleyle, politik tutsaklarla kurulacak ilişkinin politik ve ideolojik iddialarımızla, amaçlarımızla kopmaz bir bağ içinde olduğunu belirtti.
TSP temsilcisi, bugün hapishanelerle kurulacak ilişki ve sahiplenme düzeyinin daha fazla geliştirilmesi, onların sesini, taleplerini en geniş göçmen yığınlara, yerli emekçilere, ilerici kurumlara, sokaklara alanlara taşınması ve hapishanelerdeki faşist terörü teşhir edip, onur ve özgürlük direnişçileriyle dayanışmanın büyütülmesi için örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.
Panel, katılımcıların soruları ve verilen cevaplarla sona erdi.