Polisin sürekli amirlerine telsizlerden “her yerdeler” diye haber vermesi gecenin hareketli, kararlı ve heyecanlı geçeceğini gösteriyordu. Taksim son yılların en kararlı, direngen, birleşik mücadelenin anlarından birine tanıklık edecekti. Tüm kadın ve LGBTİ+ örgütleri ile uzun yıllar sonra birleşik mücadelenin gücünün birliği ile erkek egemen düzeninin önümüze kuracağı erkek barikatını birlikte isyanımızla ve öfkemizle yıkacaktık.
Kadınlar, LGBTİ+lar olarak faşist erkek egemen rejime karşı bir yıldır İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi, kadın katliamlarına, tacize, tecavüze hayır dediğimizi, sokakların, hayatımızın, kimliğimizin, bedenimizin bizim olduğunu haykırdık. Ama faşist rejim sürekli bizleri, LGBTİ+ları yok saydı, inkar etti. Ama sürekli olarak “Vardık, varız, var olacağız” diye haykırdık. Bir gece darbesiyle elimizden alınan İstanbul Sözleşmesi’ndeki haklarımızı korumak için bildiriler dağıttık, yollar kestik, kurumlar işgal ettik, eylemler örgütledik.
Taksim’de herhangi bir faşist polis müdahalesine, yasağa, metro seferlerinin iptal edilmesine, yolların polis bariyerleri ile kapatılmasına karşı önlem için saat 17.00’den itibaren Taksim’in sokaklarında, cafelerinde buluşmaya başladık. Ne de olsa Onur Yürüyüşü’nden, 8 Mart ve 25 Kasımlardan bizde deneyimliydik polislerde. Etrafı biraz gezince polis tüm ara sokaklara, Karaköy’e kadar bariyerleri yerleştirdiği, 10 metre aralıklarla labirent şeklinde Taksim Meydan’ına kadar barikat kurduğu anlaşılıyordu. Eylem için buluşma noktamız olan Tünel’i kapatırlarsa bulunduğumuz her yeri eylem ve direniş alanına çevirmeye kararını almıştık. Tanıyan, tanımayan herkes birbirine bir şeyler soruyor, eylemin yerini öğrenmeye çalışıyor, birbiriyle fotoğraf çektiriyor, birbirinin yüzünü boyuyordu. Polisin sürekli amirlerine telsizlerden “her yerdeler” diye haber vermesi, birbiriyle buluşanların “hazır mıyız” sorusuna “hazırız” yanıtlarının verilmesi gecenin hareketli, kararlı ve heyecanlı geçeceğini gösteriyordu.
Taksim son yılların en kararlı, direngen, birleşik mücadelenin anlarından birine tanıklık edecekti. 8 Mart ve 25 Kasımlarda en sonda 19 Haziran kadın mitinginde yaşanan ayrışma 1 Temmuz günü yaşanmayacak olması çok önemli ve tarihi bir karardı. Tüm kadın ve LGBTİ+ örgütleri ile uzun yıllar sonra birleşik mücadelenin gücünün birliği ile erkek egemen düzeninin önümüze kuracağı erkek barikatını birlikte isyanımızla ve öfkemizle yıkacaktık.
Faşist rejim kadınların kazandığı haklar konusunda pazarlık yapmayacağını, faşist polisin gözaltı, yasaklarına boyun eğmeyeceğini ve geçmiş yıllardaki gibi alan pazarlığı da yapmayacağı konusunda kararlılığını gördüğü için 1 Temmuz öncesi belli görüşmeler yaptı. Eyleme katılanların öfkesini, isyanını durdurma hamleleri yaptı.
Saat 19.00’u ve eylem komitesinin başlama hareketini bekliyoruz. Ama Tünel’de bulunan kitlenin beklemeye, sokakta kazandığımız haklarımız için pazarlık yapmaya hiç mi hiç niyeti yok! Ve saat 18.00 olmadan ‘İstanbul sözleşmesi’nde inat ediyoruz’ gökkuşağı renkleriyle yazılı pankartımızın açılmasıyla eylemimiz başladı. Yüzlerine savaş boyasını süren, şortunu, mini eteğini giyen genç kadınlarla, Nevin’in baltasını, ‘vardık varız var olacağız’ yazılı atkıları ile LGBTİ+ bayraklarını, ‘Kadınlar direnişte’ dövizlerini ellerinde taşıyanlarla, dans edenlerle, davul, düdük, tef çalanlarla hep birlikteyiz.
‘Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!’, ‘Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop’, ‘Alışın burdayız’ sloganları atıyoruz. Yavaş yavaş cafelerde, sokaklarda oturanlar alana gelmeye başlıyor. 1 Temmuz günü Taksim’den Karaköy’e kurulan onca polis barikatına rağmen binlerce kadın, LGBTİ+lar olarak birbirimizden aldığımız güçle, isyanımızla, öfkemizle, bilincimizle, coşkumuzla, şarkılarımızla, danslarımızla, sloganlarımızla, rengarenk dövizlerimizle, Deniz Poyraz’ımızla, Hande Kader’imizle, Yasemin Çakal’ımızla, Emine Bulut’umuzla hep birlikte Taksim’deyiz.
Erkek egemen devletin sürekli evlenin, çocuk doğurun demesine, hetero aile dayatmasıyla hayatlarımızı zapturapt altına almasına, öldüren sevgiyi meşrulaştırmasına karşı binlerce kadın, LGBTİ+lar olarak Taksim sokaklarını doldurduk. Bize ne giyeceğimizi, kiminle görüşeceğimizi, yaşayacağımızı söyleyenlere, boşanmamızı engelleyenlere, yargını cezasızlık politikalarına, politik İslam aile dayatmasıyla gözünü karartanlara, “erken evlilik” diyerek çocuk istismarını meşrulaştıranlara karşı bir kişi daha eksilmeye hiç tahammülümüz olmadığımızı haykırıyoruz.
LGBTİ+ yoldaşlarımızın, arkadaşlarımızın yok sayılmasına, ötekileştirilmesine, varlıklarına tahammül edilmemesine, her eylemde gözaltına alınmalarına, aşağılanmalarına, bayraklarının yasaklanmasına karşı öfkemizin, isyanımızı farkeden faşist rejim 1 Temmuz günü gökkuşağı bayraklarına, sembollerine karışmamayı bilinçli tercih ediyor.
HDP İzmir il binasının basılarak katledilen Deniz Poyraz’ın resimlerinin taşınması, kadınların, halkların eşitliğinin savunulması kadın ve LGBTİ+ hareketinin katliama duyduğu öfkeyi gösteriyordu. Savaşı besleyen, sömürü-işgal politikalarını destekleyen erkek egemen sisteme karşı sürekli “Deniz Poyraz isyanımızdır”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları hep birlikte haykırıyoruz.
Eylem Komitesi basın açıklamamızı polislere Taksim Meydan’ında yapacağımızı bildirmesinden, kitlenin kararlılığı, öfkesi, isyanı, coşkusu ve militanlığı karşısında polis önümüze kurduğu ilk barikatı açmak zorunda kaldı. Eylemdeki ilk kazanım kitledeki coşkuyu, kararlılığı bir üst boyuta taşıyor. “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz! Bizim İçin Bitmedi” pankartımızla yürümeye başlıyoruz. Yürüyüşe başlama anının coşkusunu, heyecanını anlatacak kelimeler var mı bilemiyorum. Yürüyoruz omuz omuza, yürüyoruz erkek düzeni kurduğu tüm barikatları, yasakları yıkmaya!
Biraz yürüdükten sonra önümüze konulan labirent tarzı polis barikatıyla durduruluyoruz. Öfkeliyiz, kararlıyız. Bizi tanımayan bu erkek egemen düzeni bizde tanımadığımızı beyan ediyoruz. Açıklamamızı Taksim Meydan’ında yapacağız. Artık pazarlık, müzakere yok! Ne kurulan barikatlar, ne polis şiddeti hiçbiri özgürlük mücadelemizi engelleyemez! “Aç aç barikatı aç”, “Yüklen yüklen barikata”, “Kadınlara değil katillere barikat” sloganları ile kol kola girilerek, bu hayat bizim, bu sokaklar bizim diyerek cins öfkemizle, isyanımızla, birleşik gücümüzle barikata doğru yürüyüşe geçiyoruz ve barikatlara yükleniyoruz. LGBTİ+ların ötekileştirme, yok sayılma politikalarına karşı faşist erkek egemen rejime duydukları öfke ve isyan her hallerinden belli oluyordu. Kurulan bariyerler yıkılmaya başladığını gören polis elinde bulunan pet şişeleri vs. atmaya başlıyor. Karşılıklı elimizde ne varsa atıyoruz.
Taksim’de “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı ile Gezi ayaklanmasını hatırlatan görüntülere polislerin kasklarının, kalkanlarının elden ele dolaşması, barikatların yıkılması eklendi. Faşist rejime mesaj çok netti! İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımıyoruz! Sokakta olmaya, önümüze konulan tüm yasakları, barikatları hayatlarımız pahasına yıkacağız!
Bu öfkenin, isyanın önünde duramayacağını anlayan polisler gaz bombasıyla, plastik mermilerle ve ses bombalarıyla saldırıya geçti. Daracık sokağa, tüm ara sokaklara kurulan barikatlara, mekanların kepenklerinin kapatılmasına rağmen herkes birbirine sakin olalım diyordu. Fenalaşanlara yardım ediliyordu.
Basın açıklamamızı okumak için polis barikatının önünde yeniden toplanıyoruz. Açıklamadan sonra Tünel’den Karaköy’e doğru “Katil devlet hesap verecek”, “Katil polis defol! Bu sokaklar bizim” sloganları ile gökkuşağı bayraklarımızla polis tüm engellemelerine, barikat kurmasına rağmen eyleme devam ediyoruz. Gecelerinde, sokaklarında, hayatımızın da, bedenimizin de, kimliğimizin de bizim olduğunu gösteriyoruz.
Birlikte olmanın ve barikatları yıkmanın özgüveniyle, erkek şiddetini, transfobiyi, homofobiyi kabul etmediğimizi, bizlere dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini reddettiğimizi haykırmanın coşkusu, mutluluğu, ferahlığıyla, bu daha başlangıç olduğunun bilinciyle evlerimize döndük. İstediğimiz hayatları kurmak, cins özgürlükçü bir sistemi yaratmak için eylem öncesi, anındaki eksikliklerimizi, olumluluklarımızı tartışmalıyız. Demek ki kadınlar, LGBTİ+lar olmadan erkek egemen düzenin yıkılmasının koşulu yok! O zaman kol kola, omuz omuza hep birlikte dünyayı yerinden oynatalım. İyi ki varız, iyi ki birlikteyiz!