Faşist Erdoğan emperyalist zirvelerde Rojava’ya dönük daha geniş bir işgal harakatı için diplomasi turları atmaya devam ede dursun, Güney Kürdistan’da Gare yenilgisinden bu yana sürdürdüğü gerilla alanlarına dönük saldırganlığını en üst düzeye çıkartmış durumda.
Gerillanın Medya Savunma Alanları’nı kahramanca savunusu karşısında istediği başarıyı elde edemeyen sömürgeci faşist ordu, çareyi uluslararası alanda kullanımı yasaklanmış kimyasal silahlar da aramakta.
Aylardır sürdürdüğü harekatta, gerillanın üslendiği kimi bölgelerdeki tepelere helikoplterle yerleştirdiği güçlerin dışında, en küçük bir ilerleme kaydedememiş olan faşist rejim, İHA’lar, SİHA’ların yanı sıra F16 savaş uçaklarıyla gerilla alanlarına yoğun kimyasal bombalarla saldırmakta.
Gerçek anlamda kapsamlı bir savaş suçuyla karşı karşıyayız. Evet, on yıllardır sömürgeci faşist rejimin Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaşta işlemediği savaş suçunun kalmadığı biliniyor. Ancak bugünkü tabloda görünen, faşizmin gözü dönmüşçesine saldırılarında daha kitlesel katliamları, bununla birlikte Kürdistan doğasının bu kimyasallarla kalıcı olarak zehirlenmesini hedeflemesi yeni bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Ve öyle görünüyor ki saldırılarında istediği amaca ulaşamayan, gerillanın savunma hattını kıramayan zulüm bezirganları, her gün daha da dozu artan oranda bu kimyasalları kullanmaya devam edecek.
Ancak tüm bu insanlık dışı, savaş suçu kapsamındaki saldırılara karşı dünyanın sessizliği devam ediyor. Emperyalist küreselleşme dönemi, 2. dünya savaşı sonrası şekillenmiş ve dünya çapında geçerli kimi Uluslararası antlaşmaların, bu anlaşmaların uygulanmasının kontrolü için oluşturulmuş kurumların; buna mukabil liberal dünyanın oluşturduğu “insan hakları” örgütlerinin defterini dürmüşe benziyor. Dün, bu gibi sözde emperyalist örgütler veya liberal kurumlar, savaşta kullanılan kimyasallar karşısında, göz boyamak adına da olsa, kimi sesler çıkartırlardı. Gerçek satıcılarının emperyalist ülkeler olduğu bilinmesine rağmen, yine de kimi itirazlar duyulurdu. Ancak günümüzde, öyle görünüyor ki, savaşlarda kimyasal kullanımı da, emperyalist kapitalist çıkarların bir parçası haline getirilmiş, kullanan güç emperyalistlerin dostu, kuklası olduğu müddetçe, kimyasal kullanımı göz yumulabilir olmuştur.
Tam da bu sebeple faşist Türk devleti aylardır Güney Kürdistan’daki gerilla alanlarına dönük yürüttüğü savaşta, herhangi bir Uluslararası engele takılmaksızın, insanlık suçlarını işlemeye devam ediyor, kimyasal silahlarla sivil halkı, gerillayı ve Kürdistan doğasını topa tutuyor.
Tüm bu gerçekler bize, Kürdistan’a dönük her türlü saldırıda olduğu gibi, kimyasalların kullanılmasının önüne geçilmesinde de esas etkili olacak gücün halklarımız olduğu gerçeğini bir kez daha gösteriyor. Kürdistan’a dönük yapılan bu saldırılara karşı halklarda duyarlılığın yükseltilmesi, özellikle Avrupa halklarında bu konuda yaratılacak bilinçle, kendi burjuva hükümetlerinin Türk devletiyle içinde bulundukları çıkara dayalı işbirliğine karşı gelmeleri; onları bu kirli ilişkileri bitirmek için özne olmaya çağırma ihtiyacı var.
Bununla birlikte, sömürgeci faşist rejim içteki krizi ötelemek ve sömürgeciliğini güçlendirmek için Rojava’ya işgal saldırısına hazırlanıyor dedik. Olası bir işgal saldırısına karşı direnişi büyütmek görevi de önümüzde duruyor. Mümkün olan yerlerde birleşik platformları zorlayarak, olmadığı durumda kendi bağımsız eylemlerimizle işgal karşıtı hareketi şimdiden mayalama, büyütme, alarmda tutma görevleriyle yüklüyüz.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Kasım 2021 tarihli Perspektif köşesi