Hüseyin Torun
Tek adam ucube sistemini göndereceğiz ama yerine ne gelecek? Türkiye neredeyse 100 yıldır parlamenter sistemi denedi. Ancak darbelerle ve katliamlarla kendisini koruyabildi. Artık halkın egemenliğini içeren demokratik bir temsiliyet gereklidir.
Üstten atmak çok kolay. Boş boş ve karşılığı olmayan umutlar halka veriliyor. Vaatlerin hiçbirisinin altı doldurulmuyor. Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz, Alevi sorununu nasıl çözeceksiniz? Kürt sorunu için Kürt dilinin konuşulması ve eğitim dili olması sağlanınca çözülüyor mu? Belediyelerin seçilenlerce yönetilmesi çözüm mü? Kürt sorunu sadece bu mudur? “Terörle mücadele” adı altında bu devletin Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşa son mu vereceksiniz? Kürtler özerklik istiyor buna ne diyeceksiniz? “Verin bu kardeşinize yetkiyi o Kandili bir hafta içinde yerle yeksan etmezsem bırakıp gideceğim” dediğiniz Kürt düşmanlığı çığlığınızı da unutmadık. Bu “Millet İttifakı” denilen ancak milletin katilleri olanlarla mı bu olacak? Molla Temel, derin Meral, Kürtlerin ve halkların katili Babacan ve Davutoğlu ile mi çözeceksiniz? Anlaşıldı AKP sırtlanları ve çakalları toptan yok etmedi beceremedi siz bunu “başaracaksınız”. Böylece sorun çözülmüş olacak!!! Tekrar aslınıza rücu ettiniz.
Şu Sivas’ta Alevilerin ve aydınların katili molla Temel, Türkiye’de yapılan bütün katliamların zihniyetine sahip olan, tetikçilik yapan ve Alevi düşmanlığını kimseye bırakmayan bir zihniyete sahip olan derin Meralle mi Alevi sorununu çözeceksiniz? Gözaltında kayıplar, yargısız infazların sorumlusu olan derin Meralle mi sorunları çözeceksiniz? Aleviler diyanet kapatılsın diyor, okullarda Alevilik ders olarak öğretilsin diyorlar ne yapacaksınız? Aleviliği resmi olarak bir inanç olarak TC’de kabul edilebilecek mi? Elektrik ve su parasını vererek, üç-beş düşkünleşmiş ve özünü dara çekip iktidarlara satmış Alevi dedelerine sefalet aylığı vererek bu sorun çözülecek mi?
Tek adamdan kurtulup, “güçlendirilmiş parlamenter” sisteme sahip olalım. Bu bir kurtuluş mu? Türkiye’den daha fazla gelişmiş, bütün alanlarda alt yapısı sağlam, burjuva demokrasisi gelişmiş olan birçok Avrupa ülkesi bu yönetim biçimiyle yönetiliyor. Siz bunların tırnağı bile olamazsınız. Şimdi bu Avrupa ülkeleri bütün sorunları çözmüşler mi? Sömürü ve adaletsizlikler, hukuksuzluklar, haklara dönük yok saymalar halen devam etmiyor mu? Kürtlerin desteğini mutlaka almak koşuluyla belki Erdoğan karşıtlığı temelinde cumhurbaşkanlığını kazanabilirsiniz. Tek adam rejiminden, parlamenter bir rejime geçişin referandum için çoğunluğu da kazanabilirsiniz. Hepsi bu kadar. Bu ülkenin tek sorunu tek adam sırtlanından kurtulmak değildir. Bunun üzerinden boş hayaller ve umutlar yaratmayın. Bu halkların bir kez daha katledilmeye tahammülleri kalmamıştır.
Hemen başta söylemek gerekiyor cumhurbaşkanlığı direk devlet temsiliyetidir. Bu devletin restorasyonu için burjuvazinin iki temsilcisinden birini tercih etme payandası olmayacağız. Bu bizim sorunumuz değildir. Bizim görevimiz oraya kimin oturması değildir. Oranın yok edilmesidir. Biz yeni bir diktatör arayışında değil eşitlik ve özgürlük arayışındayız.
Bugün devleti yönetenlerin bize ihtiyacı var bizim devlete ihtiyacımız yoktur. Biz sadece hakkımız olan yaşamsal haklarımızı istiyoruz ve bunların mücadelesini veriyoruz. Ne eksik ne fazla herkesin ne hakkı varsa biz de onu istiyoruz.
Erdoğan elinde tuttuğu yağma, diktatörlük ve saltanatını korumak istiyor. Kılıçdaroğlu çok fazlasını istiyor. Temsil ettiği Kemalist politik gelenek adına kaybettiği devleti istiyor. Devleti yeniden restore etmek, korumak, güçlendirmek ve mümkünse faşist ve saldırgan kurumlarını yeniden inşa etmek istiyor. Artı ikinci yüzyılda ikinci Kemal olmak istiyor. Biz neredeyiz? Bize ne faydası var?
Birinci cumhuriyetin inşasında özellikle devrimciler, Kürtler ve Alevilerin payına katliam, tehcir ve taktil reva görüldü. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını inşa ederken Kürt Kılıçdaroğlu’nun Kürt İnönü ve Kürt Cemal Gürsel’den bir farkı olacak mı? Devleti kuran partinin başında olduğunuzu unutacak mısınız? CHP’nin ve Kemalizm’in bütün tarihi ortadayken biz Kılıçdaroğlu’na niye güvenelim? Bugüne kadar ve daha dün yaşanan ırkçı, faşist uygulama ve politikaları yok mu sayacağız? Üstelik CHP’nin yönetiminin ağırlıklı ve önemli bir kesiminin red ve inkâr politikasını geri getirmeyi savunan varlığı söz konusu iken.
CHP ve Kılıçdaroğlu’nun oluruyla belediye başkanlarımız, parti Eş Başkanlarımız, milletvekillerimiz ve siyasetçilerimiz zindanlarda rehin tutuluyorlar. Verdiğiniz tezkere onaylarıyla Türk ordusunun generallerinin imzaladığı füzelerle ocaklarımız söndürülüyor. Bütün iyi niyetimizi kuşansak bile bunca yaşanandan ve buradan bize Kemalizme hayır Kılıçdaroğlu’na evet demek mümkün olmuyor. Savunduğunuz Türk demokrasisi eşitlikçi değil, etnik bir demokrasidir. Türkün demokrasisi Türk için düşünülmüş. Bu yüzden yanlış ve eşitlikçi değil. Alın sizin olsun demokrasiniz bize lazım değil.
Faşist diktatörlüğe ve otoriter bir rejime karşı sürdürülen mücadele ile Kürtlerin özgürlük ve sosyalistlerin iktidar mücadelesi aynılaştırılamaz ve feda edilemez. Kürtlerin ve sosyalistlerin özgürlük mücadelesi demokrasiyi garantiler ama sizin koltuk ve iktidar için “demokrasi” mücadeleniz Kürtler ve sosyalistler için özgürlüğü garantilemiyor ve bir umut ışığı vermiyor. Muhalif olarak aynı cephede olabiliriz ama aynı ittifakta değiliz ve sizinle omuz omuza değiliz. Biz sizin için demokrasi istiyoruz ama siz bizim için eşitlik ve özgürlük istemiyorsunuz. Bunun için bizim cephenin çoğunluğunun mağduriyet psikolojisi ile alacağınız destekle siz iktidar olabilirsiniz ama biz yine aynı olacağız ve aynı sorunları yaşayacağız. Artık biz sizin “demokrasi” cilalı masalarınızın menüsü olmak istemiyoruz gücümüzün yettiğince ve dilimizin döndüğünce.
Devletin a’dan z’ye her tarafından kadrolaşmış, devleti teslim almış bir yapıdan söz ediyoruz. Yarın siz bu ülkede yönetimi aldınız varsayalım bu kadar çukurlaşmış, çürümüş ve pisliğe bulaşmış bütün devlet içinde yuvalanmış vurgun, yolsuzluk ve din tüccarlarını kapı önüne koyacak mısınız? Bunu 6’lı masada hangisi isteyecek merak ediyorum? Siz bu sırtlanlarla mı bu ülkenin sorunlarını çözeceksiniz? Siz geldiniz hoş geldiniz deyip sizin emir eriniz mi olacak bu çakallar? Hiç birisi sizin emrinizi dinlemeyecek. Devlet ve sistemi tıkayacaklardır. Ecevit hükümetleri döneminde bunu çokça yaşadık. Bu çakalların zihniyetini, dinini, kültürünü savunanlarla beraber hareket ediyorsunuz.
Bir şey çok iyi yapılır. Bu devlet yaşatmayı değil öldürmeyi çok iyi biliyor. Bu ülkede Alevinin, Kürt’ün, Ermeni’nin, Rum’un, devrimcinin, işçinin ve emekçinin bol bol kanı akacaktır. Bunu biz Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta ve Malatya’da yaşadık. Teröre teslim olduğunuzu, ülkeyi yönetemediğinizi, hiçbir sorunu çözemediğinizi göstermek için Türkiye ve Kürdistan kaosa döndürülecek ve kan gölüne çevrilecektir. Bu konuda MHP, Davutoğlu ve derin Meral tecrübelidir. 12 Eylül öncesini ve 2015 sonrasını hatırlayın. 7 Haziran 1 Kasım tarihleri arasında Recepinde bu ülkeye neler yaşattığı hepimizin malumudur. “Bay Kemal” fikrin ne ise zikrinde odur. Özellikle HDP ve Kürtlere karşı bugüne kadar bu devlet için yaptıkların yapacaklarının kanıtıdır. Bunlar yarın bir kez daha yaşatılacaktır. Bu devletin ülke içinde ve ülke dışında Kürtlere karşı yaptıklarının hep arkasında ve savunucusu oldun.
İktidar kapı kapı dolaşıp para arıyor. Ülkeyi parça parça satarak ihanetlerine imza atıyorlar. Üretim yok. Ekonomi bitmiş. Sizin elinizde bir sihirli değnek mi var? Devlet, kurumlar ve bütün sektörler bu sırtlanların elinde. Bir ay size karşı bir ekonomik boykot yaptıklarında kaçacak delik ararsınız. Toplamında bu altılı birbirine benzemezlerin de recep soytarısı gibi bu ülkeye kan, göz yaşı, ölüm, sefalet, açlık, hukuksuzluk ve kaostan başka getirecekleri bir şey olmayacaktır. Bu bir sistem sorunudur. Bu kapitalist sistem ve sömürüyü sona erdirmekten söz eden var mı? Duyanınız varsa bizi de bilgilendirin. Kendileri yapmasa bile AKP-MHP çeteleri bu ülkeyi, emekçilere, halklara, devrimcilere zindan edeceklerini biliyoruz. Değişen bir şey olmayacak biz aynı şeyleri misliyle ve daha kanlısını yaşayacağız. Değişen tek adam yalancı şarlatanı gidecek ve zihniyeti devam edecek. Gelenlerde çoğulcu katliamlar olacaktır. Gelenler Recepin öğrencileri ve zihniyetinin devamı ve devlet savunucularıdır.
6’lı masa AKP-MHP sınırlarında siyaset yapıyor. O zaman değişen ne? Siz değil, biz pastadan yürütelim derdindedirler. Bugüne kadar Kürtlerden, HDP’den ve emekçilerin temsilcilerinden nefretle söz ettiniz, adını bile ağzınıza almadınız. Terörist ve terör örgütü olarak saldırdınız. Meşru görmediğiniz ve yok saydığınız bir parti, kitle ve ulustan, inançtan, ezilen emekçilerden nasıl oy isteyeceksiniz? Bu Kürtler ve Aleviler, emekçiler size niye oy versin? Türkiye için demokratik, sivil siyasete için bir şans olan HDP dışlanarak nereye gitmeyi düşünüyorsunuz? Türkiye’yi demokratikleştireceğiz diyenlerin hangisinin partisi demokratiktir. Hepsinin bir terör örgütü ve din cemaati vardır. İktidarı, muhalefetiyle aşiret ve cemaat devleti ve partileri var Türkiye’de. Burada demokrasi çıkmaz.
Çocuk gibi politika yapıyorsunuz. Politika bu kadar basit değil. İktidarı, muhalefeti aynı teraneyi çalıyor. Çünkü aynıdırlar. Siz demokratik bir seçim olacak diyebiliyor musunuz? Seçim güvenliği tartışmalarını niye yapıyorsunuz? Böyle bir soysuz suç işleri bakanının olduğu bir dönemde, bugün olanları göz önünde tuttuğumuzda AKP-MHP saldırı senaryosu çalışması yapıyor. Siz bu sırtlanların yaptıkları ve bulaştıkları bunca pislik ve suça rağmen biz seçimi kaybettik gidiyoruz diyeceklerine inanıyor musunuz? Bunca silahlandırılan güruhlar ve çeteler boşuna mıdır, sizce bir anlamı var mıdır? Bunlara bir öneriniz var mı? Yoksa yine “çok kan dökülecekti bunun için sokağa çıkmadık” mı diyeceksiniz?
Bir politika yaptıkları yok. Bırakın “seçimde gidecekler” diye kendinden emin politikası yapıyorlar. Bunların gideceklerinden de kesin emindirler. Bekleyin “seçimde gidecekler” politikasızlığıyla faşizmi besliyor ve koltuk değnekliği yapıyorlar. Çünkü bunlar için önemli olan hangi biçimiyle olursa olsun Türkçü (Pantürkizm) devletin varlığı ve savunulması önemlidir. Demokratik irade alanlara çıkmadıkça faşizm kendine yeni alanlar açıyor. Göçmenler üzerinde başlattıkları saldırı bunun belirgin bir işaretidir.
Muhalefetin çapsızlığı ve politikasızlığı toplum psikolojisini bile bozdu. Topluma güven vermeyen ve gelecek umudu açmayan bir muhalefetten dolayı seçimlere gidip gitmemeyi yani oy kullanıp kullanmamayı tartışmaya başladı insanlar. Bütün sorunların adaletsizlikten ve hukuksuzluktan kaynaklandığını söyleyeceksin ama “Anayasa’ya aykırı da olsa evet diyeceğiz”, Kürtlere dönük katliam ve saldırılar söz konusu olunca savaş politikalarını bile uygulama pahasına teskerelere evet demeleri, 3. kez Recepin seçilme hakkı yasal ve hukuken geçerli değilken “olsun onu seçimle yeneceğim” diyerek hukuksuzluk meşrulaştırılıyor. Ne farkınız kaldı recepten. Bir kere size bir şans verdik. Bundan sonra da “bağrımıza taş bas”mayacağız. Kusura bakmayın özellikle bizim oyumuzun çok önemli bir değeri, hesabı ve karşılığı vardır. Bunu böyle bileceksiniz. HDP sizin arka bahçeniz ve oy deponuz değildir.
Toplum nezdinde önemli cumhurbaşkanı adayları arasında gözüken İmamoğlu’nun “Topal Osman benim değerimdir, dedem yerindedir” açıklaması nereye konacak. Topal Osman bir katliamcıdır. Koçgiri katliamı, Mustafa Suphi ve 15’lerin katili, Rumların-Ermenilerin katliamından ve soykırımından birinci derecede sorumlu bir katilin ve katliamcının “kendi değeri ve dedesi olduğunu” söyleyen ve bunları bile bile sahiplenen birisinin neresine oy vereceğiz ve paylaşacağız. Son Karadeniz çıkartmasında Mahir Çayan ve Ernesto Che Guevera’ya hakaret ve küfreden dişi recep Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök, Akif Beki ve Özlem Gürses ve Recepin aşağılık, alçak, tetikçi ve çukurlaşmış saldırgan gazetecilerini yanına alıp boy boy resimler paylaşması bu toplumun aklıyla alay etmekten başka bir şey değildir. Sen kimin kapısının beslemesisin? Rize’de bir esnafın dükkanında asılı olan CHE’nin resmini çekmek isteyen alçak, aşağılık dişi recep nalana esnaf tepki gösterir. “Sen CHE’ye hakaret ettin. Önce özür dileyeceksin ve ondan sonra dükkâna girip resmi çekersin” diye tepki gösteriyor bu mahluka. Bu esnaf ve çevresi sana niye oy versin bay imam? Buna dönük toplumda oluşan hassasiyet ve tepkiden dolayı “akıllı olun, bu kardeşiniz, vız gelir tırıs gider” gibi açıklamalar yenilir yutulur değildir. Bunlar size yabancı gelmiyor değil mi? Bunlar Recepin kelimeleri. Yine recep gibi kendisini seçenlere parmak sallıyor. Toplum şok oldu ve hayal kırıklığına uğradı. Yeni bir receple karşı karşıya mıyız acaba? Bu “cumhuriyet” ve faşizm böyledir. Bize katillerinizi sevin ve seçin diyor.
Bunlar da gösteriyor ki, “Millet” ve “Cumhur” ittifaklarının artık topluma, halka verecek bir şeyleri yoktur. Bu durumda 3. seçenek olan demokrasi cephesini daha da güçlendirmek gerekiyor. Bizim sorunlarımızı bizden başka çözecek kimse yoktur. %15’in üzerinde bir oy alan HDP bu iki ittifakı az biraz da olsa burjuva demokrasisi kırıntılarına dönmekte zorlayacaktır.
CHP, sarıklı recep, bunak bahçeliden, molla temelden ve derin meralden çok daha fazla milliyetçi ve dinci olduğunu gösterme yarışına çıkmıştır. Biz bu filmi çok izledik. Bu filmin acıdan ve göz yaşından başka kimseye bir faydası olmamıştır. Almanya’da 1930’larda sosyal-demokratlar Nazi sloganlarını ve Nazi Marşı’nı daha gür ve güçlü okumaları, daha fazla milliyetçi olduklarını ispatlama yarışına girmeleri faşizmin ekmeğine yağ sürmüştür ve dünya halklarına 2. Emperyalist Dünya Savaşı’nı bela etmişlerdir. Şunu hepimizin bildiği gibi Hitler faşizmi ve 20 yıldır sarıklı, örümcek kafalı recep faşizmini bu düzeye getiren yine sosyal demokratlardır.
İspanya halkı kendi partisini kurdu ve seçimde %20 oy aldılar. Bunun için burjuvalar hükümet kuramadılar ve tekrar seçime gidildi. Bu seferde İspanya’nın birinci partisi oldular ve hükümeti kurdular. Bütün bu ırkçı, Türkçü, dinci ve emperyalizmin uşağı satılmışları demokrasinin savunucusu HDP’ye muhtaç hale getirmek için politika yapmak lazımdır. Parlamentoda temsil gücümüzü yükseltmek için çalışmak lazımdır.
Bu yazı elbette karamsar ve olumsuz bir tablo çiziyor. Amacım da bu değildir. Var olan durumun bilincinde olmak ve gerçeğe işaret etmektir amacım. Biz bu seçimde ittifak gücümüz ve bileşen hukukumuzla bağlı hareket edip milletvekili adaylarımız için çalışmalıyız. Bu devleti yıktığımızda temsilcimiz oraya çıkar. Bunun için cumhurbaşkanı yarışında değiliz. Cumhurbaşkanı adayı göstermedik ancak sermayenin iki temsilcisinden birisini desteklemek zorunda da değiliz. Yine de halkımızın kendi tercihi ve iradesini yansıtma konusunda dönemin hassasiyetinden dolayı sadece bilinçlendirme tutumu içinde olacağız ve pasif bir boykotu savunacağız. Cumhurbaşkanlığı üzerinden halklarımızı yeniden düzenin içine çekme, çökmüş devleti yeniden reforme ve restore etmeye alet olmayacağız. Sadece Yeşil Sol Parti adayları için yoğunlaştırılmış bir seçim çalışması içinde olmalıyız.
Kürtlerin ve Alevilerin yakasında bu CHP düşmedikçe, def edilip tarihin çöplüğüne atılmadıkça hiçbir sorunun çözüm kapısı aralanmayacaktır. Samimi olmasa bile bu ülkenin birçok sorununun dillendirilmesi ve tartışılması CHP’nin politik olarak dibe vurduğu koşullarda olmuştur. Tünelin ucunda aydınlık, demokrasi değil, kan, vahşet ve karanlık gözüküyor. Çizilen toz pembe hikâyeler gerçeği yansıtmıyor. 6’lı masa seçimi çantada keklik sanıp hata üstüne hata yapmaktadırlar. Bunun için halklar kendi umudunu kendisi yaratmalıdır. Bizim sorunumuz örümcek kafalı sarıklı Recepin-ceset bahçelinin gidip keklik soylu Kemal’in, derin Meral’in ve molla Temel’in gelmesi değildir. Al birini vur diğerine. Bizim sorunumuz kökten bir değişim ve dönüşümdür. Bu da devrimdir, özgürlüktür ve demokrasidir.