Evet, kısaca, devrimci gençlik örgütleri, yürüttüğü “Suruç için adalet, herkes için adalet” mücadelesinde yalnız bırakılmamalı. Çünkü bu mücadele, katliamla bize dayatılan faşizmin karanlığını parçalama mücadelesi, her günkü mücadelemizde karşımıza dikilen ceberut faşizmin yenilgiye uğratılması mücadelesi.
Özellikle bu ayın başından beri yoğunlaşan pratiği ile 8. yılında Suruç için adalet mücadelesi devrimci-demokratik kamuoyunun gündeminde. Devrimci gençlik örgütleri, faşist devletin tüm engelleme, saldırı ve tehditlerine rağmen Suruç için adalet mücadelesini büyütüyor ve kamuoyunun gündemine sokuyor.
Öncelikle gençlik örgütlerinin Suruç katliamı özelinde geliştirdiği sokaktaki birleşik mücadele pratiği takdire şayan. Hatta buradan hareketle, insanın içinden zaman zaman, bırakın devrimci mücadeleyi “gençlik örgütleri” geliştirsin demek de geliyor!
Tabii bir de şu soruyu sormak gerekiyor; gençlik örgütleri niye yalnız bırakılıyor? Suruç için adalet mücadelesi, sadece gençliğin ve devrimci gençlik örgütlerinin mi görevi veya gündemi?
Evet Suruç katliamı, devrimci mücadeleyi ve toplumsal muhalefeti ezmek için tarihte gençliğe yönelik en büyük katliam. Bu yönüyle, elbette ki gençliğin/devrimci gençlik örgütlerinin gündeminde ve olmak zorunda.
Diğeri ve üzerinden atlanılmaması gereken yönü ise, bu katliam sosyalist gençliğe yönelik olmakla birlikte, sadece gençlik mücadelesini ezmeyi değil, bir bütün olarak toplumsal muhalefeti ve devrimci mücadeleyi ezmeyi hedefleyen faşist devletin “çöktürme planı”nın startıydı.
Bu katliam ve saldırı sürecinin başlangıcı ile faşist devlet, sistemini tahkim edecek faşist şeflik rejiminin inşa sürecine girişti. Kendi göstermelik hukukunu ortadan kaldıran ve kırıntı özgürlükleri yok eden faşist şeflik rejimi, bugün toplumun ezilen kesimlerini nefessiz bırakan karanlık bir dönemin kapısını açtı.
Yani Suruç sadece bir gençlik katliamından ibaret değil, bugün bize “karanlığı” dayatan, bizi nefessiz bırakarak boğmaya çalışan, her kesimin günlük mücadelesinde karşısına dikilen sistemin ta kendisidir. Yani hedef sadece gençlik değil, ezilenlerin bütünüdür. Suruç’la açılan karanlık dönem sonrası gelişen ve başat hale gelen “adalet” mücadeleleri de bunu doğruluyor.
O halde Suruç için adalet mücadelesinin 8. yılında devrimci gençlik örgütleri yalnız bırakılmamalı.
Örneğin başta Emek Özgürlük İttifakı olmak üzere, tüm emekçi sol ve anti-faşist parti ve örgütler gündemine almalı. Sadece kendi gençlik örgütlerinin bu mücadele içerisinde olması ile yetinilmemeli. Bu parti ve örgütler, Suruç katliamı ve adalet mücadelelerinin kendi mücadeleleri özelindeki yerini koymalı ve devrimci gençlik örgütlerinin 20 Temmuz günü kentlerde yapacağı eylemlere çağrı yapmalı.
Keza yine sendikalar başta olmak üzere DİSK, KESK, TTB, TMMOB ile diğer işçi, emek ve meslek örgütleri, katliamın olduğu andaki tepki tutumlarını ve gençlerin cenazelerine sahip çıkma tutumlarını, bugün de gençlik örgütlerinin hesap sorma temelli eylem çağrılarını sahiplenerek göstermeli.
Adalet mücadelelerinin bileşenleri konumunda olan başta İHD olmak üzere tüm hak savunucuları ve hukuk örgütleri ile demokratik kitle örgütleri, bulundukları alanlardan hareketle Suruç için adalet mücadelesini gündemleştirmeli ve gençlik örgütlerinin kentlerde yapacakları eylemlere katılım çağrısında bulunmalı.
Evet, kısaca, devrimci gençlik örgütleri, yürüttüğü “Suruç için adalet, herkes için adalet” mücadelesinde yalnız bırakılmamalı. Çünkü bu mücadele, katliamla bize dayatılan faşizmin karanlığını parçalama mücadelesi, her günkü mücadelemizde karşımıza dikilen ceberut faşizmin yenilgiye uğratılması mücadelesi.
O halde! Faşizmin geriletilmesi ve yenilgiye uğratılması için Suruç için adalet mücadelesinde gençlik örgütlerini yalnız bırakmayalım, eylemlerine katılalım ve katılım çağrısında bulunalım.
(ETHA)