Düşmanın kullandığı metotlar önemlidir ama belirleyici değildir. Aksine, öfkemizi daha da büyüteceğimiz, bilincimizi daha da keskinleştirip berraklaştıracağımız, kavgaya ve partiye, dolayısıyla yoldaşlarımıza daha da sıkı sarılacağımız birer sebeptir bu saldırılar. Bu bilinçle ele alırsak, düşmanın her hamlesini onlara karşı birer silaha çevirebiliriz. Burada belirleyici olan devrimci militanın sağlam düşman bilincidir. Hayatımızı keskin çizgilerle ikiye ayıran çok net bir ideolojik terazi var. Burjuva ideolojisi ve sosyalist ideoloji. Hangisini yaşatırsak büyüyecek olan odur.
Devrimci sosyalistlerin ortamları ve yaşamlarının her bir parçası, burjuva ideolojinin silahlı-silahsız unsurları tarafından sürekli tehdit ve saldırı altındadır. Bu durum mücadelemizin bir gerçeği olduğu gibi sınıf savaşımının doğasıyla ilgilidir. Bir savaş kuralıdır. Yenilgiye uğratılması hedeflenen düşmanın önce duyguları/maneviyatı ve kararlılığı vurulur. Tüm bu saldırılarla zayıflayan bir kuvvet, irade kaybı yaşar ve çözülmeye başlar. Dolayısıyla savaşta yenik çıkan veya orada zayıflayan bir kuvvet sahada kazanımlarla buluşamaz.
Mücadele tarihimizin her bir parçasında siyasi polisin ve onun işbirlikçisi her türlü unsurun ortamlarımızı ve cephelerimizdeki yoldaşları çözmek adına ortaya koyduğu kirli savaş yöntemlerini görüyoruz. Savaşımımız devam ettikçe görmeye de devam edeceğiz. Bu yöntemlerin hiç biri yeni değil. Mücadelemizin gelişimine ve durumumuza bağlı olarak faşist düşman bu saldırı yöntem ve araçlarını devreye sokmaktadır. Burada değişen tek şey bu saldırıların yöntemi/aracı ve yoğunluğu olmaktadır. Esas olan bu savaş yöntemlerinin amacını iyi kavrayıp ona göre konumlanmaktır. Kirli propagandalarını her gün yayacaklardır, değerlerimize her gün saldıracaklardır, yoldaşlarımızı yıldırmak adına kaçırma, tehdit etme, işkence, tutuklama ve onlarca baskı yöntemine başvuracaklardır.
Özellikle son yıllarda daha da sık kullandıkları bir yöntem olan psikolojik savaşın tüm biçimlerini teslim almak için deneyeceklerdir. Polis, Jandarma, MİT gayrimeşru sorgu yöntemleriyle sohbet adı altında partimize, yoldaşlarımıza yönelik yalan yanlış ve kasıtlı bilgiler pompalayarak güven ortamını sarsmak adına her türlü psikolojik saldırıyı pervasızca kullanmaktadırlar ve kullanmaya devam edeceklerdir. Faşist rejim sadece siyasi polisiyle değil, işbirlikçiler ve itirafçılarla, ajan-provokatörlerle saldırılarını kapsamlı biçimde sürdürmeye çalışacaktır. Bahsini ettiğimiz ve daha da onlarca yöntem militan devrimciler için sadece birer veri ve hakikat değil aynı zamanda bizim için özel bir mücadele konusudur. Hiç kuşkusuz faşist düşmanın kirli propagandası ve özel psikolojik savaş metotları devrimci zihin ve algılarımızı yönetmeyi hedeflemektedir. Bu yolla devrimci kişiliğimizi ideolojik yapı ve moral değerlerimiz üzerinden çözmeyi istemektedir. Partili ortamı güvensizleştirmek ve ideolojik olarak zayıflatmak için, yoldaşlar ve partiyle ilgili her türlü kirli ve zehirli bilgileri sohbet-mülakat adı altındaki özel psikolojik savaş metoduyla ortamlarımıza yayılmasını sağlamaktadır.
Düşmanın kullandığı metotlar önemlidir ama belirleyici değildir. Aksine, öfkemizi daha da büyüteceğimiz, bilincimizi daha da keskinleştirip berraklaştıracağımız, kavgaya ve partiye, dolayısıyla yoldaşlarımıza daha da sıkı sarılacağımız birer sebeptir bu saldırılar. Bu bilinçle ele alırsak, düşmanın her hamlesini onlara karşı birer silaha çevirebiliriz. Burada belirleyici olan devrimci militanın sağlam düşman bilincidir. Hayatımızı keskin çizgilerle ikiye ayıran çok net bir ideolojik terazi var. Burjuva ideoloji ve sosyalist ideoloji. Hangisini yaşatırsak büyüyecek olan odur. Dolayısıyla sosyalist ideolojiden taviz vermek ve komünist bilinçten uzaklaşmak, burjuva ideolojisini beslemekten başka bir işe yaramaz. Burada ara bir ideoloji yoktur bizim için. Halihazırda 8 yıldır devam eden azgın faşist sömürgeci devlet terörünün yarattığı etkilere karşı saflarda yaratılan her boşluk düşmana güç verir. Peki nedir bu boşluklar? Basit gibi görünen kimi pratiklerimiz düşmanın elini nasıl güçlendirir? Bize karşı nasıl silaha dönüşür? Partili bilinçte zayıflama, parti ortamlarının da devrimci niteliğini zayıflatan bir yerde durur. Devrimci kılmadığımız her ortam bizi öğüten birer makineye dönüşür. İlişkilerde sıradanlaşma ya da başka bir ifadeyle yoldaşlık yerine “dert ortağına”, “dosta” dönüşme durumları ortamlarımızı zehirler. Örgütsel bakımdan tanımlı olmayan yatay ve ulu orta ilişkiler, disiplinsizlikler ve kuralsızlıklar düşman için elverişli ve zayıf ilişkiler ortamı demektir. Zayıf ilişkiler, gevezelikleri, uzlaşmayı, dedikoduyu besleyecek boşlukları yaratır. Düşman bu zayıflıklardan yararlanır, açık bırakılan boşluklardan saflarımıza sızar ve kendini örgütler. Örneğin sosyal medya mecralarını devrimci görev ve sorumlulukları dışında ‘’bireysel’’ sebeplerle kullanmak küçük burjuva popülist eğilimleri geliştirir, mücadelemize hiçbir katkısı olmadığı gibi oldukça zarar verebilir. Komplocu, yalancı ve psikolojik işkence uzmanı siyasi polis ve istihbarat örgütlerinin yaptığı operasyonlar ve burjuva medyaya servis ettiği kimi bilgileri ortamlarımızda dile getirmek, bu bilgilerle belirli fikirlere varmak düşmanın bu parçada kazanmasını sağlar. Bu, düşmanın içimize sızdığının ve etkinleştiğinin bir göstergesidir. Çünkü düşmanın parti iç ortamını zehirlemek ve güvensizleştirmek için ortaya salgıladığı zehirli bilgiler dolaşıma girmiştir. Bu pratiğin parçası olmak kirli bilgileri, kara propagandayı yaymaktan başka bir anlam taşımaz. Böylesi yaklaşım ve pratiklerin içerisinde olmak, ortamlarımızda güvensizlik üretmek, büyütmek ve derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
Son yıllarda özellikle çoğalan itirafçı düşkün ve hainlerin işgalci faşist devletin propaganda aygıtlarına dönüştüğü ortadadır. Devrimci saflarda çözülme yaratmak ve kuvvetleri psikolojik olarak teslim almak adına bu unsurlar birer silah gibi kullanılmaktadır. Bu tür durumlar, öznesi olduğumuz devrimci savaşımın gerçekliğini bir kez daha bize hatırlatmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de sınıf savaşımı hem kahramanlarını hem de hain işbirlikçilerini yaratacaktır. Tam da burada sağlam bir düşman bilinciyle sınıf kinini kuşanmak, hesap sorma bilinci ve pratiğini geliştirmek esas alınmalıdır. Güvenlikli çalışmanın yöntemleri geliştirmek ve güvensizlik yaratacak her türlü pratiğin önünü kesmektir devrimci görevimiz. Herkesin bilmemesi gereken kimi bilgilerin “dost” ortamlarının konusu olmaması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Aksi halde öyle ya da böyle, ortam dinlemesi veya bir başka biçimde düşmanın eline geçen bu bilgilerin partimize vereceği zarar apaçık ortadadır. “Zaten bilinen bir şey…” ile başlayıp gereksiz bilgi bombardımanına dönüşen gevezelikler, iç illegaliteyi bozan bir yerde durur. Varsın bilinsin, mesele bunu ortamlarımızın gündemi yapmamak, bu tip pratiklerin zamanla bir tarz haline geldiğinin farkında olmak gerekir. Düşmanın saflarımıza serptiği zehirli sarmaşık bilgileri yaymak ve çoğaltmak bilincinde olunsun ya da olunmasın düpedüz düşmana hizmet eder. Ve gelişen bu tarzın dolaylı olarak düşmana bilgi sızdıran bir pratik olduğunu mücadele tarihimizden biliyoruz. Sorun çok nettir; düşmanın tüm sızma girişimlerine karşı iç güvenliği yükseltmek. Devrimci uyanıklığımız sadece anlık bir refleks değil, kendimizi, partimizi ve mücadelemizi korumak adına ortaya koyduğumuz bir pratiktir. Dolayısıyla ortamlarda gelişen kimi sohbetlerin önünü hızla kesip yanlışın bir parçası olmamak, parti sırlarını ve kimi bilgileri taşıma olgunluğunu ve ciddiyetini sergilemek, siyasi polisin ve istihbaratın faaliyetlerine karşı tedbirli/uyanık olmak, iç güven ortamını zedeleyecek yaklaşımları sonuna kadar mahkum edecek bir pratiktir ihtiyacımız olan. Tüm bu kuralları kuvvetli bir iradeyle yerine getirip, aksi pratiklerle uzlaşmaksızın mücadele eden her yapı iç güvenliği yükselttiği gibi güven ortamını da çelikleştirir. Çünkü karargahımız/ortamlarımız ne kadar sıkı ve kuvvetli olursa, açığa çıkardığımız savaş da o denli kudretli olacak, devrimci savaşımızın kazanımlarını büyütecektir.
(ETHA)