2024’le birlikte bir yandan emek yoğunluklu süreç içerisindeyiz, diğer yandan kurumsal faaliyetler ve yaklaşan 8 Mart’a dair hazırlıklar içerisindeyiz. Güncel gelişmeler bağlamında faşist diktatörlüğün ve emperyalizmin toplam saldırılarının yarattığı ve politik müdahaleyi gerektiren tecrite karşı mücadele, Filistin’e dönük devam etmekte olan saldırılar vb. gibi gündemlerle birlikte komünistlerin çok sayıda iş ve görev yüküyle dolu olduklarının altını çizmek gerekir. Evet, görev ve sorumluluklar çok, iş yapan insan unsuru az. Kısacası her bir komünist birey bir koltukta düzinelerce karpuz taşıyor.
Tabi düşmanla girilen savaşımın eşitsiz koşullarda yürütülmesi temel doğrusunda olduğu gibi yoğun tempolu süreçlerde de tek tek devrimci bireylerin kendilerini tempoya uyarlamalarında eşitsizlikler yaşanmıyor değil.
Genel olarak aynı anda yürütülen birçok çalışmanın birbirini tamamlayan tarzda ele alınması ve başarıya ulaştırılmasında esas ihtiyaç olarak kolektiflerin ve bireyin kendi pratiğini yönetme işi vb. öne çıkıyor. Örneğin işleri yönetmek söz konusu olduğunda, işler mi bizi yönetiyor, biz mi işleri örgütleyip yönetiyoruz? Devrimci işleri yönetirken en temel çıkmazımız bu olsa gerek. Pratik bir çalışmayı, bir günü, haftayı veya bir aylık çalışmalarımızı düşünelim. İşlere ne kadar hakimiz ve planladığımız gibi yürütebiliyor muyuz? Bir işe başlamadan, her yönüyle ele alınmış bir plan oluşturuyor muyuz örneğin? Ya da işi sonlandırıncaya dek o planların disiplinine sadık kalıyor muyuz? Ya da ani gelişmeler söz konusu olduğunda, bütün çalışmayı bir kenara bırakıp yeni gündemin peşinden mi sürükleniyoruz?
Yürütegeldiğimiz çalışmanın önümüze çıkan yeni görevlerle ilişkisini doğru tarzda bağlantılandıramazsak, yeni gündem ve gündemler, sadece ve sadece oradan oraya koşturup durmamızı getirir. Bu durumda, işleri yöneten biz olmayız, işler bizi yönetir hale gelir. Birkaç işi bir arada, aynı anda yürütebilme, birkaç planı aynı anda hayata geçirme noktasındaki zaaflarımızı da gösteren bu tarz, aslında planlarımızı uygulama gücümüzü ele verir. Bir işi sonuna kadar götürme irademizi gösterir.
Çalışmalarımızın örgütlenmesinde bütünlüklü bir plana sahip olmak, an’ı anına ne yapacağının bilgisine sahip olmak demektir. İşlerin, başından sonuna kadar zihnimizde canlı, dinamik işleyen bir süreç olarak işlemesidir bu. Olasılıkları hesap edilmiş plana sahip bir çalışma, her anlık gelişmeye müdahale edilebilen, amaç yönünde çalışmalara doğrultu verilebilen bir olanak demektir.
Gündemin yoğun olduğu, müdahalemizi gerektiren birçok konunun olduğu dönemlerde, bu konuları birbirini dışlayan değil, tam tersine tamamlayıcı unsurlar olarak görmek, araçları ve insan potansiyelini bu mihvalde örgütlemek, harekete geçirmek ve güçlerimiz arasında güçlü bir koordinasyonu sağlamak, süreçte başarıyla çıkmanın olmazsa olmazı. Örneğin geniş kitlelere dönük emek çalışması yürütürken, ajitasyon ve propagandamızda günceli de yakalamak adına Türkiye ve Kürdistan’da sürmekte olan saldırılar ve direniş, pratik dayanışmanın örülmesi ve örgütlenme çağrıları pekala işlenmesi gereken bir konudur.
Gündem yoğunluğu yüksek bir tempoyu gerektiriyor. Avrupa’da uzun yıllardır faaliyet yürüten Marksist Leninist komünistlerin hiç de yabancısı olmadığı böylesi durumlarda esas olarak gereken çalışma planı, doğru görevlendirme, yönlendirme ve koordinasyondur. Hepimize kolay gelsin.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 16 Şubat 2024 tarihli Perspektif köşesi