Rusya-Ukrayna savaşının ardından İsveç ve Finlandiya 2022’de, NATO ittifakına katılmak üzere başvuruda bulunmuştu. Ancak Türkiye ve Macaristan, “terör örgütü olarak tanımladığı grupların iki ülke tarafından korunduğu” gerekçesiyle başvurulara itiraz etmişti.
Türkiye, 2023 nisan ayında Macaristan’la birlikte Finlandiya’nın başvurusunu onaylamış, İsveç’in başvurusunu ise, aynı gerekçelerle bekletmişti.
İsveç, bunun üzerine ‘herhangi bir terör örgütüne üye olma’yı yasadışı hâle getiren bir yasayı uygulamaya alırken hem İsveç hem de NATO üyeleri Kanada ve Hollanda Türkiye’ye yönelik silah ihracatı politikalarını gevşetmişlerdi.
Öte yandan Erdoğan, ABD’nin F-16 tedariği ve Kanada’nın Türkiye’ye yönelik bazı savunma ihracatı kısıtlamalarını kaldırması halinde TBMM’nin de İsveç’in NATO üyeliğine olumlu bakışını hızlandıracağına inandığını söylemişti.
Nitekim Türkiye, 23 Ocak’ta İsveç’in üyeliğini onayladıktan sonra ABD yönetimi F-16 satışı için donan süreci başlatmıştı.
Sonuç olarak gerek Rusya ile yakınlaşmasından duyulan endişe, gerekse de Suriye’deki faaliyetleri (işgal ve gerici çetelere destek) gerekçesiyle Türkiye’ye uygulanan kısmi silah ambargosu gevşetilmiş ve 7 Mart itibariyle İsveç NATO ülkesi olarak kabul edilmiş oldu.
Türkiye ile ilişkilerini kısmen düzelten, Finlandiya sayesinde Rusya ile olan sınırını iki katına çıkartan, İsveç ile özellikle silahlanma gücünü artıran NATO, halihazırda tarihin en büyük askeri tatbikatlarından birini Almanya, Polonya ve Baltık ülkelerinde devam ettiriyor.
Geçtiğimiz aylarda Alman Bild gazetesi tarafından yayımlanan Alman Silahlı kuvvetlerine ait olduğu belirtilen gizli bir belgede yarım milyon Rus ve NATO askerinin karşı karşıya gelebileceğine dair bir senaryo sızdırılmıştı. Geçtiğimiz günlerde ise, Rus devlet haber ajansı TASS tarafından üst düzey Alman askerlerine ait olduğu belirtilen bir ses kaydı yayımlandı. Şimdilik sadece bir kısmının yayımlandığı belirtilen ses kaydında, 3 üst düzey askeri personelin Ukrayna’nın Almanya’dan talep ettiği Taarruz Füzelerinin nasıl ve nerede kullanılabileceğini (Kırım’a bir saldırı planı dahil olmak üzere), bunun muhtemel sonuçlarını, eğer füzeleri gönderirlerse bunun hem iç hem dış siyasette ciddi yansımaları olabileceğini tartıştığı belirtiliyor.
Daha önce NATO güçlerinin Ukrayna’ya gitmesinin üçüncü dünya savaşını başlatacağını ve bunun dünyanın sonu olabileceği konusunda hemfikir olan NATO üyeleri, bugün başta Fransa, Kanada, Hollanda ve Litvanya olmak üzere Ukrayna’ya askeri birlik göndermeyi tartışıyor.
Uzun zamandır ABD’nin NATO bütçesine üye ülkelerin yeterli katkı yapmadığı, ABD’nin tek başına Avrupa’yı koruyamayacağı tehditlerine karşı çıkan başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri, ardı ardına NATO’nun istediği (ülke bütçesinin % 2’sinin NATO’ya aktarılması) bütçe koşulunu sağladıklarını açıklıyor. 2021 yılında 225 milyar dolar askeri harcama yapan Avrupa devletleri, bunu 2022’de 345 milyar dolara çıkarmış durumda, ‘tahmini’ 2023 harcaması ise 360 milyar dolar civarında.
Savaşın tüm yıkımı ve bütçesi ise emekçi halklara ödettiriliyor. Artan vergiler, yüksek enflasyon-zamsız maaş taktiği, mezarda emeklilik yasaları, eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi, sosyal yardımların azaltılması gibi birçok politikayla savaşın maliyeti halklara yüklenmiş durumda.
Oysa ki tüm anketlerde Avrupa halkları emperyalist savaşa % 60 -80 oranlarında karşı durumda. Ancak bu karşı olma halinin, emperyalist savaş kapıya dayanmadan, nükleer yok oluş başlamadan veya ekolojik yıkım tamamlanmadan, etkili bir karşı duruşa dönüşmesi, özellikle işçi ve emekçilerin üretimden gelen gücünü kullanması ve emperyalist savaş karşıtı mücadelenin büyütülmesi önem taşıyor.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 15 Mart 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi