Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimlerinde AKP-MHP faşist bloku açık bir biçimde kaybetti. Batıda birçok belediyeyi CHP’ye kaptıran faşist blok, Kürdistan’da ise Kürt halkının sömürgeci savaş ve kayyum siyasetine karşı gösterdiği kararlı onur direnişiyle sandıklara gömüldü. Ne seçim öncesi organize edilen faşist yasak ve saldırı silsilesi ne de seçim günü onlarca kent ve bölgede gerçekleştirilen sömürgeci hileler, Kürt halkının ezici bir çoğunlukla irade beyanının önüne geçemedi.
Şüphesiz ki 31 Mart seçim sonuçlarına ilişkin önümüzdeki günlerde daha geniş değerlendirme yapma olanağı olacaktır. Ancak bugünden devrimci siyasetin odak noktasını birkaç noktaya kilitlemesi, durumun işçi sınıfı ve ezilenler lehine değişim olanaklarını görüp, halklara faşizmden kurtuluşun yegane yolunun burjuva bloklar arasında kalmakta değil, işçi sınıfı ve ezilenlerin gerçek kurtuluş yolunu döşeyecek olanın 3. cephe siyasetindeki süreklilik ve kararlılıktan geçtiğini göstermekten geçmektedir.
Kürdistan’da faşist AKP-MHP ittifakını hezimete uğratma siyaseti ve kararlılığının aynı oranda batı cephesinde ortaya konamamış olması; bir yandan adaylar çıkartarak bağımsız çalışmalar yürütme, diğer yandan “kent uzlaşısı” siyasetiyle burjuva muhalif CHP’yle yan yana gelme ve AKP-MHP ittifakına kaybettirme siyaseti, ezilenleri kendi bağımsız siyasetinde örgütleme yerine CHP’ye yedeklemeyi de beraberinde getirdi. Emekçi sol hareket içerisindeki kimi reformist kesimlerin de öteden beri aynı siyaseti uygulayageldiği ortamda kararlı bir 3. cephe siyaseti izleyememek, niyetten bağımsız işçi sınıfı ve ezilenlere çözüm adresi olarak CHP’nin gösterilmesi yeni bir kof “kurtuluş” hayalinin zeminini oluşturdu.
CHP’nin bir devlet partisi olduğu gerçekliği, başta Kürt halkı olmak üzere değişik ezilen, sömürülen kesimlerin eşitlik ve adalet talepleri, işçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik ve siyasi yaşam kalitesinin yükseltilmesi çığlığı karşısında tekçi devlet anlayışını, sömürücü kapitalist düzeni savunmak ve yeni bir düzeyde tahkim etmeye çalışacağından bir an bile kuşku duyulmamalıdır. Dolayısıyla bugün için burjuva CHP’de toplanan değişim isteğini doğru ve devrimci olan kanala akıtma, devrimci politikanın önümüzdeki süreçte yanıtlaması gereken bir konu olarak durmaktadır.
Ancak 31 Mart yerel seçimlerini kaybeden AKP-MHP faşist ittifakının seçim öncesi kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda, gerçekleştirdikleri bir dizi bölgesel ve Uluslararası görüşmelerde başta Medya Savunma Alanları olmak üzere Kürdistan’ın değişik parçalarına dönük sömürgeci işgal saldırıları gerçekleştirme planı hâlâ canlılığını koruyor. Kürdistan’da bu kadar belediyeyi kaybetmiş bir faşist blokun böylesi bir saldırıyı gerçekleştirmeden önce kayyum siyasetine değişik görüntü altında devam edeceğini gösteren saldırılar hemen devreye sokulmuş durumda. Kimi bölgelerde yapılan oy ve sandık hırsızlığı, DEM’in itirazları geri çevrilirken AKP ve MHP itirazlarının yeniden sayım için geçerli kılınma çabaları, Van’da DEM seçilmişlerine getirilmek istenen siyaset yasağı bu saldırıların ilk ayakları olarak devreye sokulmuş durumda.
Dolayısıyla hangi biçimde olursa olsun kayyumları kabul etmemek, halklarımızın oylarına sokakta sahip çıkması, en demokratik hakkın korunması kadar sömürgeci faşist rejimin Kürdistan sathına yayılacak yeni saldırı planlarını da boşa çıkarmanın yegane yoludur.
Bugün Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta sokağa çıkan Kürt halkımızın oyuna, onuruna sahip çıkma direnişini; batı illerinde Kürdistan’da uygulanan sömürgeci siyasetle Türk işçi ve emekçilerinin mahkum edilmeye çalışıldığı açlık ve yoksulluk arasındaki diyalektik bağlantıyı teşhir eden devrimci sosyalistlerin mücadelesini Avrupa’da sokaklara çıkarak güçlendirmek temel göreviyle karşı karıyayız. Bir yandan göçmen işçi ve emekçiler arasında aydınlatma çalışmalarına hız vermek, bir yandan yerli halkları enternasyonal dayanışmaya çağırmak güncel görevler olarak komünistlerin önündedir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 5 Nisan 2024 tarihli Perspektif köşesi