Kapitalizm öldürmeye devam ediyor
Kapitalizm, doğayı ve insanı barbarca sömürürken, doğayı, iklimi talan ederek dünyanın ekosistemini bozmakta ve laboratuvarlarda kâr uğruna insanlık için zararlı ne varsa üretmektedir. Başta hasta ve yaşlılar olmak üzere tüm toplumu tehdit eden koronavirüsü, kapitalizmin insan kırımının sonuncusu da olmayacaktır.
Burjuvazinin gözü doymaz kâr hırsı, sistemin çürümüşlüğü, halkı korumadığı ve koruyamacağı açıktır. Sermaye sınıfını kurtarma telaşında olan egemenler, peş peşe milyarlık, trilyonluk paketler açıklamaktalar. Örneğin ABD 2 trilyon, Almanya 750 milyar, Türkiye 100 milyarlık paketler, yine Dünya Bankası, IMF gibi emperyalist mali kuruluşlar tekelleri, büyük şirketleri kurtarmaya yönelik devasa paketler açıkladılar.
Peki işçi ve emekçilerin sömürüsü üzerinden gerçekleştirilen bu sermaye birikimi bugün tekellere aktarılırken, işçi ve emekçilere neler söyleniyor? Hem de Dünya Sağlık Örgütü’nün ABD’nin salgının merkezi haline geleceğini söylediği bu günlerde Trump “İşe geri dönmemiz lazım” diyor. Salgının hızla yayıldığı, ölümlerin arttığı, sağlık sisteminin hastalara bakacak kapasitesinin olmadığı ve ölüm artışlarının yükseldiği koşullarda dahi, fabrikaları kapatıp işçileri eve göndermek yerine, evde kalan işçilere “İşe geri dönmemiz lazım“ diyen Trump, kapitalizmin işçi ve emekçilere düşmanlığını çok yalın ifade ediyor.
Putin, Erdoğan, Merkel, Johnson, Macron ve diğerlerinin tutumları da farklı değil. Hepsinin açıkladıkları paketler de sermaye sınıfını korumaya yönelik. Kapitalist üretim tarzından kaynaklı, yedek parça, nakliyat vb. sorunlarından dolayı kapanan tekelleri kurtarmaya çalışırken, üretimi durdurmak ve işçilerin yaşam ihtiyaçlarını karşılamak bir tarafa, işçilere “çalışın ve tekellerimiz için üretin” diyorlar. Bizim de bu görünen virüslere karşı cevabımız, “hayır, işe gitmiyoruz, üretmiyoruz ve şimdiye kadar ürettiklerimizi istiyoruz” olmalıdır. Dünyada işçilerin ürettikleri gıda maddeleri tüm insanlığa yetecek kadar var.
Kapitalizmin kâra dayalı sağlık sisteminin işçi ve emekçileri, yoksul halkı korumadığı bilinen bir gerçek. Bu gerçek bugünkü salgın karşısında sadece daha açık görülmekte. Sağlık sisteminin özelleştirildiği geçen on yıllarda, özelleştirilen hastaneler kârlı görmedikleri bölümleri kapatırken, personeli azaltarak, sağlık malzemelerinden kısarak, üç ayrı tedavi kalitesi (sadece sigortalı olanlar, sigortalının yanı sıra ek ödeme yapanlar ve parasını ödeyerek tedavi olan zenginler) yaratarak milyarlar kazanırken, devletler de yatak kapasitelerini düşürerek, hastaneye gidişleri zorlaştırarak, insanların doktora ve ilaçlara ulaşımını kısarak, halkın sağlığını hiçe saydılar.
Öyleki Avrupa ülkelerinin hangisine baksak durum çok farklı değil. Bir doktorda randevu almak için, bir hastaneye yatmak için aylarca beklemek gerekiyor. Acil servise kaldırılanlar 8 saate kadar beklemek zorunda kalıyorlar. Doktorlara getirilen kısıtlamalardan dolayı çoğu zaman ihtiyaç duyulan ilaçlar yazılamıyor. Bu sağlık sistemiyle tabii ki salgınları önleyemecekler. Ve insanlar ölüme terk edilmekte, İspanya’da, İtalya’da olduğu gibi.
Savaşlarla, yıkımlarla, kadın cinayetleriyle, iş cinayetleriyle her gün binlerce insanı öldüren kapitalizm, bugün de Covid 19 salgınıyla öldürmeye devam etmekte. Bunu halka tedavi imkanı tanımayarak, sağlık sisteminin yetersizliğiyle, halka maske, dezenfekte ilacı, gıda malzemesi vermeyerek yapmakta. İşçileri çalıştırarak yapmakta. Politik tutsakları rehin tutmaya devam ederek yapmakta.
Kapitalizmden ve onun hastalıklarından kurtulma yolu, işçi ve emekçilerin dayanışmayı yükseltmesinden, birleşerek mücadeleyi büyüterek, onu tarihin çöplüğüne atmaktan ve yerine insan odaklı sistem olan sosyalizmi kurtarmak geçmektedir.