25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizin tarihsel sembolü… Hem tarihsel, hem de oldukça güncel bir içerikle kadınları mücadelede saflaşmaya çağıran bu günde erkek egemenliğini bir kez daha yerin yedi kat dibine gömmek için kadın dayanışması ve iradesini kuşanacağız.
Kadınların eylem alanlarında buluşması özel bir anlam taşıyor. Emin olun ki yerli veya göçmen kadın eylemlerine katılan her kadının duygusu ve fikri ortak bir yerde buluşuyor. Eylemlerde buluşan kadınlar bu tanıdık duyguya gülümseyerek yanıt verecektir. Çünkü kimi zaman dilini dahi bilmediğiniz, tanımadığınız kadınlarla ortak amaçlı bir eylemde sahiplenici bir gülümseyişle göz göze gelmek böyle anlara mahsustur.
Bu özel anlarda en önemli noktalardan birini de eylemlere kadın katılımının sağlanması oluşturuyor. Hele ki kadın katliamları, şiddet karşıtı eylem ve etkinlikler söz konusu olduğunda kadınların öfkelerini haykıracakları meydanlar, alanlar tutulmak zorundadır. Eylemin ve sözün tutarlılığı bakımından kadınları kararlı bir mücadeleye sevk etmek, kadın özgürlük mücadelesinin değişik gündemlerine ilişkin politik tutum almakla olanaklı. Kuşkusuz burada öne çıkan görev kadın öncülere düşüyor.
Kadınlar arasında kitle çalışması yürütmek, her dönem gündemleştirilmiş örgütsel bir sorun olarak duruyor. Bu konuda kadın özneye dair temel sorunun, meseleye statik bir davranış gösteriyor oluşudur. Kadın mücadelesi hem ideolojik hemde örgütsel mücadele zemininin canlı olmasını gerektirir. Her görüştüğümüz, tanıdığımız kadınla sorunlarıyla baş edecek biçimde dayanışmada bulunurken, örgütlü olan kadının gücünün ve bilincinin ileriye çeken örgütsel mekanizmalarına da dahil etmeyi unutmayacağız. Temel sorunlardan biri, özne olan öncü kadının kadın kitleleri ile buluşmanın yol ve yöntemlerini çoğaltmadaki davranış biçimini değiştirmesi, üzerindeki ataleti nasıl kırabiliriz sorusudur.
Kitleselleşme ve yerelleşme… Madalyonun iki ayrı yüzündeki parçaları gibidir… Avrupa’da yürüttüğümüz çalışmalarımızın temel sorunlarına baktığımızda yukarıdaki başlıkta ifadesini bulan iki kavramın kadın özgürleşmesinde karşılaştığımız en temel sorunlar olduğunu görmekteyiz. Pandemi öncesi ve sonrasında önemli siyasal süreçlerden geçtiğimiz bir dönemde örgütsel sürekliliğimizi koruyarak emek yoğunluklu çalışmalarda bulunduk. Pek çok eylem, etkinlik, kampanya ve araçla yüzlerce, binlerce kadına ulaştık. Fakat geriye doğru baktığımızda bu yoğun emeğin sonuçlarını toplamakta önemli örgütlenme sorunlarımızın olduğunu görürüz. Kimi dönemler yeni kadınlara ulaşmada belli bir çaba içerisinde olduk. Fakat daha önce tanıdığımız kadınlara ulaşmada ve yeniden ilişkilenmede, sürekliliği sağlamada da çaba göstermemiz gerekiyor. Yani ulaştığımız kadınlarla düzenli, sistemli kurduğumuz ilişki sayısını daha fazla artırmamız gerekiyor. Örgütsel araçlarımızı, kitleselleşmenin ve örgütlenmenin araçları haline getirmeliyiz. Çok açık ki kadın çalışmalarımızın kollektivize edilerek toplamda bir kadın emeğini taşıması gerekmektedir. Kimimizin yoğunlaştığı, kimimizin izlediği bir kadın çalışması gerçek anlamda başarı taşımayacaktır.
Demek ki sorun, tembellik ya da kitlelere gitmemek değil. Doğru araçların kullanılmaması da değil. Kitleselleşme ve örgütlenme perspektifindeki eksikliktir. Kurduğumuz ilişkilerin devamını getirme, yaşamlarının bir parçası olma, acısı ve sevinçlerini paylaşma, siyasallaştırma ve örgütleme konusundaki hedefsizliğimizden başka bir şey değildir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 12 Kasım 2021 tarihli Sosyalist Kadın köşesi