17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’nın öngünlerindeyiz. Faşizmin aramızdan çekip aldığı kayıplarımızın akıbetini sormaya devam etmek, sorumlulardan hesap sormak, kayıplarımızın anılarına bağlılığın gereğidir.
Egemen sınıfların baskıya ve sömürüye dayalı sistemlerini ayakta tutmak için başvurdukları sistematik, planlı ve programlı yöntemlerden biri olan gözaltında kaybetme saldırısı, birçok ülkede tabandan geliştirilen örgütlü devrimci mücadele ile durdurulabilmiştir.
Başta faşist ve gerici rejimler olmak üzere, “burjuva demokrasisi”nin olduğu ülkelerde de uygulanan gözaltında kaybetme saldırısı, 20. yüzyıl boyunca Avrupa’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya dünyanın birçok ülkesinde başta komünistler, devrimciler olmak üzere toplumsal muhalefete karşı vahşice uygulandı ve hâlâ birçok ülkede uygulanmaya devam etmektedir.
Gözaltında kaybetme saldırısı bir devlet politikası olarak uygulanmaktadır ve toplumsal muhalefetin başta öncü ve örgütlü kesimlerini hedeflemektedir. Örneğin 1915 Ermeni soykırımı, Ermeni aydınlarının gözaltında katledilmesi ve kaybedilmesi ile başlanmıştır. Mustafa Kemal’in TKP önderleri Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını katletmesi ve kaybetmesi, kurduğu Türk devletinin politikası olarak sürdürülmüştür.
Almanya’da KPD önderlerinden Rosa Luxemburg’un katledildikten sonra cesedinin 4,5 ay boyunca kayıp olması, Hitler faşizminin “Gece ve Sis” operasyonlarıyla kitlesel bir kıyıma dönüştürdüğü bu saldırının işgal ettiği ülkelerde de yaygınca uygulanması başka örneklerdir.
70’li ve 80’li yıllarda ABD emperyalizmi öncülüğünde Latin Amerika’da yaygınlaştırılmış olan kaybetme yöntemi, sonrasında dünyanın diğer kıtalarında da sistematik bir şekilde uygulanmıştır.
Bir devlet terörü olan gözaltında kaybetme saldırısına karşı mücadelenin de köklü bir tarihi vardır. Kayıp yakınlarının ve politik güçlerin gözaltında kayıpları geri isteme mücadelesi, Arjantin’de Plaza de Mayo Anneleri ve Türkiye’de Cumartesi Anneleri örneklerinde olduğu gibi, birçok ülkede önemli örgütlenmeler ve mücadeleler ortaya çıkarmıştır.
Türkiye ve Kürdistan’da gözaltında kayıplar mücadelesinin yaratılmasında komünistlerin büyük emekleri vardır. Cumartesi Anneleri mevziisinin yaratılması ve kayıp yakınlarının Kürdistan’da sürdürdüğü ısrarlı mücadelenin temelleri, Hüseyin Toraman yoldaş için yürütülen mücadeleden de ilham alarak, 21 Mart 1995’de gözaltında kaybedilen Hasan Ocak yoldaşın bulunması için yürütülen mücadelenin ortaya çıkardığı sonuçtur.
Gözaltında kayıpların akıbetini ortaya çıkarma ve sorumlularından hesap sorma mücadelesi, devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir parçasıdır ve komünistler için ideolojik bir duruştur aynı zamanda.
Bundandır ki, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplarla Mücadele Haftası‘nda gözaltında kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulması için her alanda mücadeleyi yükseltme görevi ile karşı karşıyayız.
Gözaltında Kayılar Haftası boyunca gözaltında kayıpların hesabını sormak için sokağa çıkmak, oturma eylemlerinden sergilere, yürüyüşlerden mitinglere, film gösterimlerinden TV programlarına kadar, yapılabilecek birçok faaliyet vardır. Sergilenecek pratik gözaltında kayıpları unutmadığımızı ve unutturmayacağımızın verisi olacaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 13 Mayıs 2022 tarihli Perspektif köşesi