Genel bilinen doğru ajitasyon, propaganda ve örgütlenme çalışmaları olmadan komünist bir yapının büyütülemeyeceğidir. Nitekim bunlar pratik çalışmanın üç temel biçimidir. Dolayısıyla politik kitle çalışmasının yerinde ve iradi bir şekilde yürütülebilmesi için bu başlıca kıstaslar üzerine öncünün kafasının açık olması gerekir.
Hepimizin bildiği gibi propaganda çalışmasının aydınlatıcı, ufuk açıcı nitelik ve rolüne rağmen, pratik çalışmanın bütününde sürükleyici, motor rolünü ajitasyon oynar. Asıl rolü aydınlatma olan propaganda, bir konuyu her yönüyle sistematik tarzda açıklamayı içerir. Az sayıda belli birikimi olanların bilgilendirilmesi sorununu kapsar.
Ajitasyonun hedef kitlesini ise işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin en geniş kesimleri oluşturur. Belli konularda gerçeklerin en kısa ve çarpıcı biçimde açıklanmasını içerir. Kolay anlaşılır olmalı, en ilerisinden en gerisine işçi sınıfı ve ezilenlerin harekete geçmesini hedefler.
Bu tanımların ortaya koyduğu gerçek ise komünist öznelerle işçi sınıfı ve emekçileri buluşturan, birleştiren bağ propaganda-ajitasyon çalışmasıdır. Türkiye ve Kürdistan’daki faşist diktatörlüğü, Avrupa emperyalist kapitalizmini suç üstü yakalama yaklaşımı ile zulmün, haksızlığın, baskı ve sömürünün en çarpıcı örneklerinin yerli ve göçmen işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin en geniş kesimlerine açıklanması ve teşhirini süreklilik kazanmış bir biçimde, ya da bir politik kampanya biçiminde yürütmeden ve örgütlenmeden yeni insanlarla buluşamayacağımız çok açık.
Tam da bu gerçekler üzerinde devrimci irade kendisini kitlelere gitmede göstermelidir. Eğer ateş yakmaya ve harlamaya benzeyen ajitasyon ve propaganda çalışmalarını örgütlemiyorsak, geniş kitlelere gitmiyor, en iyi haliyle sınırlı bir çevreyle yetiniyoruz anlamına gelir. Nitekim genel gerçeğimiz de bundan ibaret. Oysa kitle çalışmasında başarıyı ancak ve ancak süreklileşmiş, sistematik bir tarzda yürütülen ajitasyon-propaganda çalışması ve bunun sonucunda ortaya koyacağımız örgütlenme faaliyetinde yakalayacağımız çok berrak.
Kitlelerle ilişki denince çok doğal olarak hemen ve doğrudan fiziki temas aklımıza gelir. Ve önemlidir de. Fakat komünist öncünün kitlelerle ilişkilenişini içeriklendirmede, onlardaki bilinç ve örgütlenme eğilimini, mücadele istek ve kararlılığını, talep ve özlemlerini, sorunlarını anlama ve yanıtlama çabasında somutlaşan siyasi gaye temel bir yerde durur. Dolayısıyla öncünün kitlelerle ilişkilenmesi politik bir sorun olarak kavranmazsa ajitasyon ve propaganda çalışmasının politik çalışmadaki yeri ve önemi de açığa çıkartılamaz.
Yaşadığımız Avrupa’da da geniş kitlelerle politik ilişkilenişe yöneldiğimiz koşullarda ajitasyon ve propaganda çalışmalarının önemini daha da fazla fark edecek, bu faaliyetlerin önceliklerinin durmaksızın değiştiğini kendi pratiğimizden çıkartacağımız deneylerle gözlemleyeceğiz. Dinamik ve hareket halinde olan öncünün kitleyi anlama ve ilişkilenme düzeyi de donuk olmayacaktır.
Faşist rejimin başta devrimci ve komünist öncülere dönük tasfiyeci saldırılarını en üst boyuta çıkardığı, en geniş kitleye biat etmeyi salık verdiği; emperyalist-kapitalist sömürü, rekabet ve hegemonya kapışmasının bir sonucu olarak artan hayat pahalılığı, gittikçe kısıtlanan sosyal haklar gerçekliğinin her gün binlerce yerli ve göçmeni açlık ve yoksulluğa sürüklediği Avrupa ülkeleri koşullarında komünist öncünün ajitasyon ve propaganda faaliyetlerine hız vermesi, süreklilik kazandırması; her çalışma etabının ilk başına bunların oturtulması, nicel ve nitel olarak kullandığı materyalleri geliştirmek tüm kolektiflerin ve etkin kolektif bireylerin gelişim için izleyeceği başlıca hat olmalıdır.
Bir kampanya tarzında ele alınacak 30. yıl dönümü etkinliklerinin başarısı güçlü bir ajitasyon-propaganda çalışmasından geçecektir.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 6 Eylül 2024 tarihli Perspektif köşesi