Kadının bütün emek alanlarını kapsayan bir genel grev dalgasının gerçekleşmesinin nesnel koşulları, hiç kuşkusuz emperyalist küreselleşmenin cins çelişkilerini derinleştirmesinin dışavurumu. Kadın özgürlük mücadelesi, bir nitelik değişimi geçiriyor. Kadın, devrimlerin yedek kuvveti olmaktan çıkıp, temel bir kuvveti olarak kimlik ve irade kazanıyor. Bir genel grev biçimi olarak kadın grevi dalgası ise, bu gerçeğin en çarpıcı dışavurumu oluyor.
Son yıllarda kadın özgürlük mücadelesi, işçi sınıfının oldukça bilindik bir mücadele yöntemini, kadınların dünya çapında yeni bir aracı haline soktu: kadın grevi. Kadın grevi, özellikle de ekonomik kriz koşullarında, güçlü bir mücadele biçimi olarak Türkiye ve Kürdistan’da da hayat bulma potansiyeli taşıyor.
Kadın grev dalgasının deneyimleri üzerine oldukça fazla yazılıp çizildi. Sosyalist Kadın’ın bir önceki sayısında İvana Benario, dünya kadın hareketinin, bu deneyimi de içeren canlı bir tablosunu sunmuş ve incelemişti. Bu yazıda, kadın grevini, belli başlı yönleriyle ele alacağız.
SORU 1: GREV FİKRİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
“Kadın grevi”, bir fikir ve hayal olarak oldukça eski. Hiç değilse, grev fikri bugünkü gibi bir somutluk kazanana dek, kadın grevi deyince akla gelen, M.Ö. 411’de yazılan “Lysistrata” oyunu kadar eski. Tümüyle erkek egemen bakış açısıyla ele alınan bu oyunda Aristofanes, Sparta-Atina savaşını durdurmak için seks grevi yapan kadınları işlemiş, ancak erkek egemen niyetlerinden bağımsız, muhtemelen de niyetine aykırı olarak, böyle bir grev fikrini de kadın cinsin kolektif aklının bir kenarına yerleştirmişti. (Türkiye’de Müjde Ar ve Kemal Sunal’ın oynadığı “Şalvar Davası” filmi de buradan uyarlanmıştı)
Ama esasen de işçi kadınların değişik dönemlerdeki mücadele ve grevleri “kadınlara ait” grev fikrini öteden beri gündemde tuttu.
70’li yıllarda ise özellikle ev içi emek ekseninde kimi grev tartışmaları ve girişimleri oldu. Bunlar da, sınırlı örnekler dışında bir toplumsal yankı bulamamaları bir yana, yalnızca ev içi emek kapsamındaki talepleri ve ev emekçisi kadınları konu alıyordu.
Kadın bilincinin ve mücadelesinin tarihsel gelişimi ve cins çelişkisinin keskinleşme düzeyi, 2016-2018 yıllarında bu fikrin, hem de son derece küresel ve kitlesel biçimde, sıçramalı olarak yaşam bulmasına yol açtı.
SORU 2: KADININ GREV ÖRGÜTLENMESİNDEKİ TARİHSEL MİRASI NEDİR? KADININ MÜCADELE TARİHİNDE, BUGÜNKÜ KADIN GREVLERİNİN HANGİ ÖNCÜLLERİ VAR?
Kadın grevinin tarihsel öncülüğünü işçi kadınlar yaptı. Uluslararası grev dalgası, tıpkı 8 Mart gibi, proleter kadın hareketinin bu tarihsel mirasından kökleniyor.
Geçmiş kadın grevi örnekleri içerisinde en öne çıkan, kuşkusuz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün dayandığı New York grevi. 8 Mart 1857’de, ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi kadın, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında grev başlatmış, polis işçilere saldırmış ve işçiler fabrikaya kilitlenmiş, bunun ardından çıkan yangında 120 kadın işçi yaşamını yitirmişti.
Almanya’da kapitalizmin barbarlığına karşı ilk büyük grev, “Weberinnenstreik” kadın grevi idi. Avusturya’nın ilk büyük işçi grevi de bir kadın greviydi.
1966’da Belçika’da FN Herstal adlı bir silah fabrikasında çalışan 3000 kadar kadının, eşit ücret talebiyle üç ay boyunca sürdürdükleri grev, başlangıçta desteğe yanaşmayan sendikaları da tutum almaya zorlamış ve kazanımla sonuçlanmıştı. Belçika’nın bugün ücret eşitsizliğinin en düşük olduğu ülkelerden biri olması, bu grev ve sonrasında sürdürülen mücadelelerle kazanılmış haklardan kaynağını alıyor.
İngiltere’nin ilk kadın grevi, 1918’de Londra’da ulaşım sektöründeki kadınların eşitsiz ücrete karşı greviydi. Ama İngiltere işçi kadınlarının en belirleyici grevi, 1968’de Ford’un Dagenham imalathanesindeki grev olmuş, bu grev, 1970’te İngiltere’de Eşit Ücret Yasası’nın parlamentodan geçmesini sağlayan bir dizi mücadeleye öncülük etmiştir.
Kadının grev tarihinin en özgün örneği ise, kadının bütün emek biçimlerini kapsayan ilk grev deneyimi olan, İzlanda kadın greviydi. Grev, 24 Ekim 1975’de gerçekleşti. İzlandalı kadınlar, ücret eşitsizliğine karşı greve çıktı. Greve katılım %90’dı. Özgün olansa, cinsel özgürlük ve eşitlik taleplerini içermesi ve ev içi emek alanını da kapsamasıydı. Grev sadece işyerlerine değil, evlere de taşındı. “Kadının İzlanda toplumu ve ekonomisi için vazgeçilmez olan emeğini görünürleştirmek” ve “ücret eşitsizliğini ve adil olmayan istihdam politikalarını protesto etmek” iddiasıyla örgütlenen bu grevler gelenekselleşti.
SORU 3: TÜRKİYE VE KUZEY KÜRDİSTAN’DA KADIN GREVİ DENEYİMLERİ VAR MI?
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın bilinen ilk kadın grevi, 1876’da gerçekleşen Feshane greviydi. O günden bu yana, 3 Ağustos 1910’da Bursa Kozahan’da ipek işçisi kadınların grevinden, 1960’lı yıllardaki özgün toplumsal ve siyasal koşulların ilk grevlerinden biri olan, Aralık 1964 tarihli, Gaziosmanpaşa’daki Berec Pil Fabrikası grevine dek, kadın işçilerin 71 ağırlığını oluşturduğu bir dizi grev yapıldı. Ancak emperyalist küreselleşme koşullarında gerçekleşen ve işçi kadınların Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki kadın hareketinin sosyalist kadınlar dışındaki kesimlerinin de gündemine oturmasını sağlayan grev deneyimi, Novamed oldu. 26 Eylül 2006’da başlayan, 448 gün süren, 81 kadın işçinin katıldığı Novamed grevi, sendikalaşma haklarının gaspı, düşük ücret, hamileliğin takvime bağlanarak sıraya konulması, tuvalet ihtiyaçlarının kısıtlanması, regl dönemlerindeki ihtiyaçlarının dikkate alınmaması vb konular etrafında yürütüldü ve üç yıllık toplu iş sözleşmesi imzalanarak sonlandı.
SORU 4: ULUSLARARASI GREV DALGASI NASIL BAŞLADI?
Uluslararası kadın grevi, üç ana kaynaktan beslendi: Arjantin, Polonya ve ABD’de 2015-2017 yılları arasında patlak veren üç büyük kadın hareketi, dünya kadınlarına esin kaynağı oldu. Aynı zamanda dünya kadın grevinin doğrudan çağrıcıları ve örgütleyicileri de oldular.
Polonya, grev dalgasının başlangıç noktasıydı. Polonyalı kadınlar, 3 Ekim 2016’da, zaten oldukça ciddi kısıtlamalar içeren kürtaj hakkının tümden yasaklanmasına karşı ülke çapında grev örgütlediler.
Arjantin’de, 8 Ekim 2016’da 16 yaşındaki Lucía Pérez’in tecavüze uğraması ve katledilmesi, her yıl onbinlerce kadının katılımıyla ülke çapında kadın buluşmaları örgütleyen bir birleşik mücadele platformu olan Arjantin Ulusal Kadın Buluşması’nın protesto eylemlerine ise polisin saldırmasının ardından, 19 Ekim 2016’da Arjantinli kadınlar, tüm ülkede bir saatlik grev gerçekleştirdi. Arjantinli kadınlar, onyıllardır güçlü bir birleşik mücadele geleneğine sahipti. Grev çağrısı da, kadın cinayetlerine karşı etkili bir mücadele olan “Ni Una Menos” (Bir Kişi Daha Eksilmeyeceğiz) hareketince yapılmıştı. Grevin talepleri, bu hareketin de talepleriydi.
Aynı yıl, Arjantinli kadınlar, 8 Mart 2017’de ilk Uluslararası Kadın Grevi çağrısını yaptılar.
ABD’li kadınlarsa 8 Mart 2017’de ırkçı, göçmen düşmanı ve kadın düşmanı Trump’a karşı bir kadın grevi örgütlediler. ABD’deki emekçi kitle mücadelelerinin birikimine de dayanan bu grev, “Göçmenler Olmadan Bir Gün” şiarıyla yürütülen mücadelelerden esin alarak, “Kadınlar Olmadan Bir Gün” şiarıyla örgütlendi.
SORU 5: 2016-2018 KADIN GREVİ DALGASI HANGİ ÜLKELERE YAYILDI?
Uluslararası kadın grevi, 50’den fazla ülkede ve 400’den fazla kentte karşılık buldu. Bu ülkelerden bazıları şunlar: Arjantin, Avustralya, Bolivya, Brezilya, Şili, Kosta Rika, Çek Cumhuriyeti, Ekvador, İngiltere, Fransa, Almanya, Guatemala, Honduras, İzlanda, Kuzey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti, İsrail, İtalya, Meksika, Nikaragua, Peru, Polonya, Rusya, Salvador, İskoçya, Güney Kore, İsveç, Togo, Türkiye, Uruguay ve ABD.
SORU 6: KADIN GREVLERİ HANGİ EYLEM BİÇİMLERİNİ, HANGİ MÜCADELE ARAÇLARINI İÇERİYOR?
* Genel grev: işyerinde ve evlerde üretim ve hizmetin gün boyunca durdurulması
* 1 ya da 2 saatlik iş bırakma eylemleri
* Ücret eşitsizliğinin başladığı, yani erkeğe ücretin ödenmeye devam ettiği fakat kadınların ücretsiz çalıştığı saatten itibaren greve çıkmak. Bunun için ortalama ücretler hesaplanıyor ve ona göre saat belirleniyor. Ülkeye göre bu değişiyor. Örneğin İzlandalı kadınlar, işgününün ortalama ücret eşitsizliğinin başladığı dilimine tekabül eden 14.38’te iş bıraktı.
* Yine, grev boyunca kadın emeği ve eyleminin görünürlüğüne vurgu yapmak üzere, iş yerini terk etmek yerine, belli bir saatten itibaren çalışmayı bırakıp ‘donup kalmak’.
* Cep telefonlarının otomatik cevap konumuna alınması: “Ofiste değilim çünkü…”
* Ücretli işin dışında ev içi işlerinde bırakılması
* Seks grevi
* Cinsiyetçiliğe karşı değişik tipte boykot eylemleri (reklamlarında ya da işçilerine karşı cinsiyetçilik yapan şirketlerin boykot edilmesi, her ülke özgülünde seçilen kadın düşmanı unsurların boykot edilmesi)
* Alışveriş grevi
* Cadde ve yolların kapatılması
* Gösteriler, grev nöbetleri, yürüyüşler düzenlenmesi
* Katolik Kilisesi ile ilişik kesme eylemleri
* Değişik tipte sembollerin, renklerin taşınması (giysi, kurdele vb.): Polonya’da siyah, Latin Amerika’da mor, ABD’de kızıl renk greve desteğin ifadesiydi.
SORU 7: GREV ÇAĞRILARI HANGİ ARAÇLARLA YAPILIYOR?
Sosyal medya ağları yoluyla yayılan bildiriler. Greve destek veren bazı tanınmış kadın hareketi önderlerinin, sanatçıların, aydınların çağrıları. Kitlesel biçimde, tek tek kadınların sosyal medya yoluyla greve katılacağını duyurması. Grevin sembolü olan renklerin grev öncesinde taşınması yoluyla grevin tanıtımı.
Bunun dışında, her ülke özgülünde, oranın mücadele geleneklerine uygun çok sayıda çağrı yöntemi ve aracı kullanılıyor. Genellikle, merkezi ve yerel ajitasyon-propaganda araçları bir arada kullanılıyor. Hareketi temsil eden ve merkezi örgütlenmelerce oluşturulan sembollerin, bildirilerin, dövizlerin yanı sıra, her yerel örgütlenme, hatta her birey kendi çağrısını yükseltiyor.
SORU 8: SENDİKALARIN TUTUMU NE OLUYOR?
Hemen hemen bütün ülkelerde, grevlere sendikaların destek vermesi, çağrı yapması hedeflendi. Sendikalarla görüşmelerin yanı sıra, kamuoyu önünde sendikalara hitaben açık çağrılar, hatta çağrı eylemleri yapıldı. Taban sendikaları, sınıf çizgisindeki sendikalar genellikle grevlere destek verme eğiliminde olurken, büyük konfederasyonlar, sarı sendikalarsa genellikle son noktaya kadar destek vermemekte ısrar etti. Sarı sendikaları grevlere destek vermeye zorlayan, genellikle, grev çağrılarının geniş bir toplumsal destek görmeye başlaması oldu. Pek çok ülkede sarı sendikalar, ancak ilk grev denemelerinin başarılı olmasının ardından kadın grevi aracını kabul etme, tanıma ve destek vermeye yöneldi.
Öte yandan, sendikaların destek verdiği, çağrıların parçası olduğu hemen her ülkede grevlere katılım daha kitlesel gerçekleşti.
SORU 9: GREVLERİN ÖRGÜTSEL YAPISI NASIL?
Polonya’da grev örgütlenmesinin yapısı, tanıdığımız örnekler içinde en çok Dünya Kadın Yürüyüşü’nün örgütlenme biçimini andırıyor. Geniş ve esnek bir ağ örgütlenmesi biçiminde. Çağrılar daha çok sosyal medya ağları üzerinden örgütleniyor. Ülke çapında oluşturulmuş bir destek komitesi, mali yardımların toplanması ve denetiminden sorumlu. Döviz, afiş, rozet, bildiri, bayrak gibi görsel materyallerin basımı ve dağıtımını da örgütlüyor. Gerek sosyal medya, gerekse basın yayınla ilişkileri örgütleyen bir medya grubu, görsel materyallerin tasarımı, reklam, duyuru gibi konularla ilgileniyor. Ancak grev, çok sayıda yerel meclis ve ağa dayanıyor. Her bir yerel, kendi özgün şiarlarıyla, kendi planlamasıyla ve kendi belirlediği eylem biçimleriyle greve katılıyor. Grevlere hazırlık amacıyla merkezi toplantıların yanı sıra sayısız yerel toplantı yapılıyor. Bunlar birer forum niteliğinde.
Arjantin’de ise, kadın özgürlüğü için mücadele yürüten politik öznelerin, devrimci, reformist, feminist kadın örgütlerinin, kadın sendikaları ile sendikaların kadın kollarının, yerli örgütlenmelerine dayalı kadın gruplarının vb. yanı sıra bireylerin katılımını da içeren geniş bir kadın birlikteliği var. Bu birliktelik, onyıllar boyunca her yıl geleneksel kadın buluşmalarında onbinlerce kadını bir araya getiriyordu. 2000’li yılların başına, bu kuvvetlerin örgütlediği, tecavüz sonucu hamile kaldığı bebeğini doğurduktan sonra, tecavüz travmasının etkisiyle boğan Romina Tejerina’nın özgürlüğü için yürütülen mücadele, işten atılmasının ardından büyük bir greve öncülük eden ve çeşitli saldırılara maruz kalan Maria Rosario’nun sahiplenilmesi dahil sayısız kadın mücadelesi damga vurmuştu. Kadın cinayetlerine karşı Ni Una Menos şiarıyla yıllardır güçlü bir mücadele hattı kurulmuştu. Grev, bu gelenek ve örgütlenme alışkanlığı üzerinde örgütlendi. Bu, değişik akımdan politik öznelerin daha fazla ağırlık oluşturduğu, coğrafyamızdaki birleşik mücadele biçimleriyle daha fazla benzerlik teşkil eden bir biçimdi. Yine geniş bir yerel örgütler ağına dayanan, daha güçlü ve örgütlü bir merkezi birliktelik tarafından yönetilen bir mücadele oldu.
Diğer ülkelerde de grevler, her birindeki mücadele geleneklerine ve birikimine, kadınların örgütlülük düzeyine ve birleşik hareket yeteneğine bağlı olarak bu iki temel biçimin türevleri yoluyla örgütlendi.
Öte yandan, her iki biçimde de yerel inisiyatifin belirleyiciliği göze çarpıyor. İşyerleri, mahalleler ve okullardaki grev örgütleme ağları, komiteleri, platformları, meclislerinin yaygınlığı, grevlerin başarısının temel koşullarından biri oluyor.
Yine, destek verdiği oranda ya da desteklemek zorunda bırakıldığı ölçüde, sendikaların tutumunun, katılımının grev örgütlenmesindeki rolü önemli.
Bütün örneklerde, basın yayın ve sosyal medyanın kullanımı, günümüzde işçi, emekçi ve ezilenlerin tüm kitle mücadelelerinde olduğu gibi, oldukça önemli bir yer tutuyor.
SORU 10: GREVLERDE KADIN HAREKETİ İÇERİSİNDE ÖZELLİKLE TARTIŞMA YARATAN KONULAR NELER?
* Kadın grevi örgütlenmesinin en tartışmalı konuların biri, seks grevinin kadın özgürlüğü ile çelişki taşıyıp taşımadığı idi. Grev çağrılarının başından beri daha sınırlı da olsa yürüyen bu tartışmalar, 2018 yılı Ocak ayında, bir grup Fransız aydın ve sanatçı kadının Le Monde’da “Cinsel özgürlük için vazgeçilmez olan sataşma özgürlüğünü savunuyoruz” başlıklı bir bildiri yayınlamasıyla tırmandı. Yaratılan ortamın erkek nefretini örgütlediği ve cinsel özgürlük karşıtlığına dönüştüğü iddiasında olan bu bildiri, “Tecavüz suçtur. Ama…” cümlesiyle bile başlı başına çuvallarken, erkek mağduriyetiyle ilgili iddiaları hiçbir anlamlı yanıt bulmadı. Öte yandan, “cinsel özgürlük” ile seks grevinin çelişip çelişmediği, halen değişik yerlerde tartışılıyor.
* Benzer bir tartışma, kadınların, büyük oranda sevgi ve gönüllük ilişkileri içerisinde gerçekleştirdiği bakım emeğinden çekilerek bir grev gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği sorununa odaklanarak, İngiltere’de öne çıkıyor.
*”Kızkardeşlik” söyleminin grev sürecinde yeniden öne çıkması, iki bakımdan tartışmaları gündeme getirdi. Biri, söylemin homofobi, en azından dıştalayıcılık içerip içermediği, kendi coğrafyamızın özgün söylemine tercüme edersek, lezbiyen kadınları dıştalayan bir çeşit “bacı kültürü” olup olmadıydı.
* İkincisi, bu “evrensel kızkardeşliğin” bütün kadınları kapsayıp kapsayamayacağı tartışması, doğal olarak, bir kez daha kadın hareketi içinde gündemleşmiş oldu. Bunu ayrıca ele alacağız.
* Grevlere erkek desteğinin olup olmaması ve bunun biçimleri de tartışmalı konular arasında.
SORU 11: GREVLERE ERKEK KATILIMI VE DESTEĞİ VAR MI? KADIN HAREKETİ BÖYLE BİR DESTEK KARŞISINDA NE TUTUM ALIYOR?
Grev örgütlenmelerinde tartışmalı konulardan biri, erkeklerin greve destek biçiminin ne olup ne olamayacağı oldu. Geçmiş dönemlerden farklı olarak, bu tartışmalar, erkek merkezli olmaktan bütünüyle uzaktı. Başka bir deyişle, tartışma esasen, erkeğin eylemine tutum alma/almama etrafında değil, kadının eyleminin gücünü artırma odaklı yürütüldü. Çeşitli talepler etrafındaki somut mücadelelerin yanı sıra, kadın emeğinin toplumsal yaşamdaki rolünün kabul ettirilmesi, bütün grevlerin ortak hedefiydi. Bu koşullar altında erkeklerin greve doğrudan katılımı, zaten hiçbir yerde gündeme bile alınmadı.
Aslında bütünde, erkek katılımı sorunu, grev pratiklerinin çok kıyısında bir tartışma olarak kaldı. En esaslı tartışma, sendikaların tutumu ve mevcut sendikal yasalar nedeniyle İspanya’da yaşandı. Zira sendikalar, işçilerin belirli bir kesimine çağrı yapmalarını engelleyen (özellikle ulusal şovenizme karşı edinilmiş bilincin hukuk alanına yansımasının ürünü olan) yasaların sadece kadınlara grev çağrısı yapmalarını engellediğini ileri sürerek genel grev çağrısı yaptı. Bu aslında, sendikalar cephesinden erkek egemen direnişin bir görünümü, bir biçimiydi. Buna karşılık, temel hedefi, en çok da ücretli emek alanlarındaki doğrudan sonuçlara dayanarak, kadın emeğinin toplumsal yaşamdaki rolünün belirginleştirilmesi olan bir eylemde, bu tür bir erkek katılımının grevin amacıyla çelişik olduğu açıktı.
İspanya’daki tartışmalarda genel eğilim, grevin örgütleyicisi kadınların da yön göstericiliğinde, Cinsiyet Eşitliği İçin Erkekler Derneği’nin (AHIGE), erkeklere yönelik çeşitli çağrılarında somutlanıyordu: AHIGE, erkeklere, greve katılmanın, sadece eylemin etkisini zayıflatmaya yaracağını ilan ediyor ve etkin katılımın her türünden uzak durmayı, “asgari hizmetlerde, özellikle bakım işlerinde görev almayı” öneriyordu. “Babaysanız, çocuklarınızın sorumluluğunu üstlenin. Arkadaşsanız, çocuklara bakmayı teklif edin. İş arkadaşıysanız, kadın arkadaşlarınızın greve katılmasını kolaylaştırın. Öğretmenseniz yoklama almayın. Ailenizde bakıma bağımlı biri varsa, bu işi üstlenmeye başlamak için grev gününü beklemeyin, yarın iyi bir gün. Ev arkadaşıysanız, temizlik işlerini üstlenin ve bütün yıl eşit paylaşın. Basında çalışıyorsanız, grev çağrılarını yayın.”
Öte yandan, erkek katılımına kadın kitlelerinden gelen öne çıkan soru da şu oluyordu: “Eğer bakım işlerini bırakacak ve çocuklarımı okula götürmeyeceksem, evde onlarla kalmak zorundayım. Bu durumda gösterilere katılamam. Yoksa onlarla kalan, eşim mi olmalı? Ama bu durumda işe gitmeyerek grev yapan da o olacak.” Bakım alanında grev deneyimi son derece yeni olduğundan, bu sorular yanıtını pratik deneyimlerin ilerleyişiyle bulacak kuşkusuz. Geçen yılın grev deneyimlerinde de, genelde yerel örgütlenmelerin kendi özgünlükleri temelindeki esnek çözümleriyle yanıtını buldu.
Kitlesel kadın eylemleri örgütlemede oldukça gelişkin bir geleneği ve deneyimi olan Arjantin’de ise, erkeklerin ev içi emek alanındaki rolleri üstlenmesi istenirken, grev gününde erkeklerin rol almasıyla, halka açık büyük çaplı çocuk bakımı örgütlendi. Bu, siyasal bir destek biçimi olmasının yanı sıra, greve kadın seferberliğini örgütlemenin somut bir yöntemi olarak da ele alındı.
SORU 12: GREVLERİN TALEP VE ŞİARLARI NELER?
Grev dalgasının en güçlü yanlarından biri, grev taleplerinin kuvvetli kadın kimliğinin, bütün ezilen, emekçi kesimlerin talepleriyle buluşma düzeyiydi. Hareket tam anlamıyla, ülke işçilerinin, ezilenlerinin, yoksullarının bütün özlem ve gündemlerini sahiplendi, pek çok yerde öncülük etti. ABD’deki Trump karşıtı hareketin öncülüğü, bunun en önemli örneğini oluşturdu. ABD’de, göçmen karşıtı, kadın düşmanı, homofobik, transfobik, ırkçı politikalara karşı isyan harekete damgasını vurdu.
Polonyalı kadınların taleplerinin başında, kürtaj hakkı geldi. Bu, Polonya koşullarında kaçınılmaz olarak kilise karşıtı bir nitelik taşıdı (kilise bu sırada kürtaj hakkına karşı etkin bir gerici kampanya yürütmekteydi). Kürtaj hakkının yanı sıra, “devletin dini bağnazlıktan kurtarılması” şiarında ifade bulan, bilimsel eğitim, din eğitiminin devlet tarafından örgütlenmemesi, bağımsız bir kurum oluşturularak kilisede çocuk istismarı konusunun araştırılması gibi talepler öne çıktı. Devlet bütçesinin kiliseden çekilip kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye aktarılması, tecavüz, ev içi şiddet gibi erkek egemen suçlar karşısında yasal düzenlemeler yapılması talepler arasındaydı.
Arjantin’de de iki temel başlık öne çıktı: Kürtaj hakkı ve kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin önlenmesi.
Uluslararası düzeyde öne çıkan sloganlardan bazıları şunlar oldu:
* “Hayatımın bir değeri yoksa bensiz üretin”
* “Kadınlar Olmadan Bir Gün”
* #womenswave (kadın dalgası)
* “Tekrar yürüme vakti geldi”
* Gelecek kadındır!
* Kız gibi yürü! Kız gibi dövüş!
* Başkaları eziliyorken hiç kimse özgür olamaz!
* Korkmuyorum!
* Geri dönemeyiz, geri dönmeyeceğiz!
* Benim bedenim, benim tercihim!
* Patronum değilsin!
* Kadına karşı savaşa hayır!
* Bizim geleceğimiz, bizim seçimimiz, bizim kavgamız!
SORU 13: GREVİN TOPLUMSAL TABANINI KİMLER OLUŞTURUYOR?
Grev dalgası, yayıldığı bütün ülkelerde, hemen hemen bütün sınıflardan ve bütün toplumsal kesimlerden kadınları kapsadı. Grevlerin taleplerini, şiarlarını ise, ağırlıklı biçimde işçi, emekçi, yoksul, ezilen kesimlerden kadınların gündemleri belirliyor.
Ülkeden ülkeye değişmek üzere, siyahi kadınlar, göçmen kadınlar, kast sistemi olan ülkelerde aşağı kasttan kadınlar, özellikle de işçiler ve ev işçileri olarak, grevlerin kitleselleşmesinde ve taleplerin radikalleşmesinde önemli bir rol oynuyorlar.
Hareket açıkça, antiemperyalist, antikapitalist nitelik taşıyor. Siyahlara ve göçmenlere karşı ırkçılığa isyan, batı merkezlerinde öne çıkan bir nitelikken, ucuz emek sömürüsü, eşitsiz ücret, erkek egemen şiddet ve kürtaj başta olmak üzere kadının beden politikaları üzerinde özneleşme hakkı, bütün grevlerde öne çıkan gündemler oluyor.
SORU 14: POLİTİK ÖZNELER ARASINDAKİ PROGRAMATİK FARKLILIKLARIN GREVLERE YANSIMASI NEDİR?
Grevlerde belirleyici rolü nicelik olarak işçi, emekçi, ezilen kadınlar oynadığından, henüz politik özneler ve programatik hat bakımından belirgin bir şekillenme oluşmamış olsa da, taleplerin içeriği itibariyle antikapitalist, antifaşist, anti-ırkçı nitelik çok belirgin. Ancak bu yıkıcı bir düzen karşıtlığına dönüşmüş değil. Muhtemelen farklılaşmaların esas işlevsel yansımaları, hareketin kendine politik bir yön belirlemesi, erkek egemen zorun daha örgütlü biçimde devreye girmesi ve erkek egemen sermaye düzeni ile nasıl hesaplaşılacağına dair yol arayışı ihtiyacının daha belirgin hale gelmesiyle dışavuracak. Henüz politik şekillenmesinin başlangıcında olan bu yeni dalga içinde, farklılaşmanın temel yansıması taleplerin niteliğinde oluşuyor ve sıralanan nedenlerle, oldukça sınırlı yansıma buluyor.
Bununla birlikte, ABD’deki tartışma, grevlerin toplumsal tabanı ve politik niteliği açısından yeni bir derinleşme düzeyini ifade ediyor. Hillary Clinton’da sembolleşen “beyaz, orta ve üst sınıf feminizmi” olarak ifade edilen kesimin talepleri ve politik özneler olarak belirleyicilikleri sorgulama konusu yapıldı.
Grev örgütleyicileri, sadece “ayrıcalıklı beyaz orta sınıf kadınlara” dönük örgütlendikleri yönünde eleştirildi. Bunun başını, ezici çoğunluğu emekçi sınıflardan olan siyahi kadınlar çekerken, bu, temelde bir program tartışması, yani talepler ekseninde sınıfsal farklılaşma tartışması niteliği taşıdı. ABD’deki çağrı bildirisi, “Hilary Clinton’ın temsil ettiği neoliberal, elitist feminizme karşı kadınların diğer yüzde 99’unun feminizmini yaratma” vurgusu taşıyordu. Bu tartışma, hareketin giderek güçlenen emekçi, sermaye karşıtı, antikapitalist niteliğinin önemli göstergelerinden biriydi.
Bu uluslararası grev dalgasının, henüz gündemine almadığı en temel sorulardan birini doğru biçimde yanıtlamaya muktedir toplumsal kuvvetleri biriktirmeye başladığı anlamına geliyor: Kapitalizm altında kadın özgürlüğü ve toplumsal eşitlik mümkün mü? Sosyalizm zorunlu mu? Devlet ve tek tek erkekler şahsında erkek egemen zor, yükselen kadın mücadelesini ezmek üzere kaçınılmaz olarak şiddetlenmeye başladığında zora zorla yanıt verilecek mi?
SORU 15: GREVE KONU OLAN KADIN EMEĞİ BİÇİMLERİ NELER? İŞÇİ, İŞSİZ, ÖĞRENCİ, EV EMEKÇİSİ KADINLARIN GREVLERDEKİ ROLÜ NEDİR?
Kadın grev dalgası, daha önceki bütün kadın katılımlı ya da sadece kadınların gerçekleştirdiği grev deneyimlerinin aksine, kadının bütün emek biçimlerini, emek alanlarını, dolayısıyla gerek sermaye, gerek erkek egemenliği tarafından sömürüldüğü ve ezildiği alanları kapsıyor. Sömürünün her biçimine yöneliyor. Erkek egemen kapitalist düzeni temellerinden sarsıyor.
Daha önceki grevler iki başlıkta toplanıyordu. Ağırlıklı olan, işçi kadınların eşit işe eşit ücret başta olmak üzere değişik taleplerle gerçekleştirdikleri grevlerdi. Bu ise, kadınların evdeki konumlarına dair zaman zaman bazı talepler içerse bile, kadının ev içi emeğini esasen tümüyle dışarıda bırakıyordu.
70’li yıllarda ise, feminist hareketin ikinci dalgasıyla ev içi emek sorunu kadın hareketinin gündemine bir daha çıkmamak üzere girdi. Bu dönemdeki kimi grev tasarıları, girişimleri ve denemeleri, çok dar ve sınırlı kaldılar, hem de esasen ev içi emek alanını kapsıyordular.
Bugünkü grev dalgası ise, bu emek alanlarının her ikisini ve daha ötesini içeriyor. Kadın emeğinin sömürülmesinin gerçekleşme biçimlerinin de çeşitlendiği emperyalist küreselleşme koşullarında, kadın grevi dalgası, birbirinden gerçekte hiç de ayrı olmayan şu alanları kapsıyor.
-Ücretli emek
-Ev içi emek
-Ev eksenli emek
-Ev işçiliği
-Ev içi ve ev dışı cinsel hizmet
Bu haliyle de kadın grev dalgası, kadının bir toplumsal kuvvet olarak yeni bir özneleşme dönemini sembolize ediyor. Kadının emeği ve toplumsal varoluşu, hiçbir dönemde ulaşamadığı bir bütünselliğe kavuşuyor.
Elbette, değişik cephelerde erkek egemen kapitalist sömürü ve baskıdan nasibini alan kadınların, bu toplumsal mücadelelere katılım düzeyleri de, katılım koşulları da eşitsiz. Ücretli emek alanı ve kadın işçiler, dün olduğu gibi bugün de, toplumsal kuvvet olarak, kadınların öncü bölüğünü oluşturuyor.
SORU 16: GREVİN KADININ FARKLI EMEK ALANLARINI KAPSAMASI GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ? EV İÇİ EMEK GREVİ GERÇEKÇİ Mİ?
Gerçekçi veya değil, ölçülebilir veya değil, etkileri derhal gözlemlenebilir veya değil. Grevin ev içi emek kapsamındaki işleri kapsaması, kadının ücretli emeği ile ücretsiz emeği arasında süreklilik kurulması, kadının toplumsal bir kuvvet olarak özneleşmesi bakımından hayati önemde. Bu anlamda, ev içi emek alanına grevin sirayet etmesinin niteliksel önemi, niceliksel öneminden daha önde geliyor. Yani, katılım oranları çok düşük olsa ya da yüksek olup da saptanamasa bile, kadın emeğinin bütünsel ele alınışı, üstelik bu bütünsel ele alışın, sadece teorik düzlemde kalmayıp birleşik eylemin konusu olması, çok önemli bir nitelik gelişimi.
Dahası, niyet ve çağrı bu olduktan sonra, isteğin kendine yeni yollar açabileceği gerçek. Özde toplumsal, biçimde “bireysel” nitelik taşıyan ev içi eylemlerin, sosyal medya yoluyla paylaşımı ve gösterilere katılım yoluyla daha etkin tutumlar alınması başta gelmek üzere, değişik biçimlerde saptanması da, zengin biçimlerle yayılması da mümkün.
Kadının toplumsal yaşamdaki rolünün, işçi kadınların hemen ve doğrudan gözlemlenebilen eylemleriyle belirginleştirilmesi, ancak bununla kalmayıp, eylemler ve çağrılar ev içine taşınarak, evlere parçalanmış birey-kadınların aynı toplumsal gerçekliğin parçası olduğu gerçeğinin gözler önüne serilmesi, kadın cinsinin “kolektif bilincinin” gelişimi bakımından, genel grev aracının en önemli niteliklerinden biri. Böylece, sömürünün ve şiddetin/zorun çok çarpıcı biçimleri altında ezilmelerine rağmen, örgütlenme ve mücadeleye katılma koşulları en zayıf olan ev emekçisi kadınların, dün gündemde olmayan biçimlerde mücadeleye katılımının önünü, her şeyden önce genel politik etki yoluyla açıyor kadın grevi.
Bunlara rağmen, grevin özellikle ev içi emek ve cinsellik alanına taşınmasının, pratik karşılık bulmasının zorlukları ortada. İşyeri grevleri ve sokak eylemleri karşısında örgütlü erkek şiddetinin, devlet zorunun, mücadele tırmandıkça daha fazla devreye gireceği aşikar. Ancak bu yine de, tüm toplumun gözleri önünde yaşanacak ve mücadelenin yeni bir kanalına dönüşmesi her yönüyle mümkün. Oysa ev içi grevlerin, tecrit eylemler olarak, erkek şiddetiyle bastırılması daha muhtemel ve bu şiddetin toplumsal mücadeleyi tetiklemesi daha dolaylı gelişecektir.
Daha önemli bir sorunsa, İngiltere’de tartışmaların etrafında yoğunlaştığı konu: yani bakım emeği başta gelmek üzere sevgi ilişkileri içerisinde gerçekleşen ev içi işleri bırakmaya kadınları kitlesel olarak çekmenin zorlukları.
Bu gerçekler, grevin hangi işleri kapsayacağı, çağrıların gerçek bir karşılık bulması için hangi temel çağrılarda bulunulacağı, hangi eylem biçimlerinin önerileceği gibi konularda, her bir yerelin ve kesimin özgünlüklerini azami ölçüde gözeten, esneklik ve somutluğu güçlü bir örgütleme çalışmasını gerektiriyor.
SORU 17: GREV ARACININ BU DÖNEMDE ORTAYA ÇIKMASININ NESNEL KOŞULLARI NELER? EMPERYALİST KÜRESELLEŞME EVRESİNDE KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN NİTELİĞİ AÇISINDAN NE ANLAM TAŞIYOR?
Kadının bütün emek alanlarını kapsayan bir genel grev dalgasının gerçekleşmesinin nesnel koşulları, hiç kuşkusuz emperyalist küreselleşmenin cins çelişkilerini derinleştirmesinin dışavurumu. Kadın özgürlük mücadelesi, bir nitelik değişimi geçiriyor. Kadın cinsi, bir toplumsal ve tarihsel kuvvet olarak yeniden şekilleniyor. Aslında, işçi sınıfının bir tarihsel kuvvet olarak şekillenmesinde, 1. Enternasyonal’in içinde kurulduğu dönem nasıl bir anlam taşıyorsa, kadın cinsinin toplumsal devrimdeki rolü bakımından da bugünkü süreç benzer bir anlam taşıyor.
Emperyalist küreselleşme evresinde, kadın emeği ve bedeni üzerindeki erkek egemen cinsiyetçi sömürü ve artı değer sömürüsü her kanaldan ve her yönüyle tırmandı. Kadının ucuz işgücü görülmedik ölçülerde istihdama çekildi. Erkek egemen sermaye düzeni, kadını bir yandan evin içine iten, diğer yandan evin dışına çeken kendi iç çelişkisine, ev eksenli üretim gibi bir kanaldan esnek ve güvencesiz işgücünü kitleselleştirme hamlesiyle yanıt verdi. Bunu yaparken bir yandan da ev içi ve dışı sınırları silikleştiren nesnel koşullar üretmekten kaçınamadı.
Erkek şiddeti, kadın mücadelesinin kazanımı olarak tüm dünyada toplumsal mücadelelerin belli başlı gündemlerinden biri haline geldi. Bütün bunlar, aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesinin bütün geçmiş tarihsel deneyimleriyle birleşerek, kadın özneleşmesinin yeni bir nitelik sıçramasının koşullarını oluşturdu.
Kadın, devrimlerin yedek kuvveti olmaktan çıkıp, temel bir kuvveti olarak kimlik ve irade kazanıyor. Bir genel grev biçimi olarak kadın grevi dalgası ise, bu gerçeğin en çarpıcı dışavurumu oluyor.
SORU 18: GREV DALGASININ SOMUT KAZANIMLARI OLDU MU?
Grev dalgasının, genel politik ve ideolojik kazanımlarının yanı sıra, bazı somut kazanımları da şimdiden ortaya çıktı. Bunlardan sadece bir kısmını sıralayalım:
İzlanda’da öne çıkan eşit işe eşit ücret talebi, grevler sonucunda yasal kazanımlara dönüştü.
Polonya’da kürtaj hakkını kısıtlayan yasa geri çekildi.
Arjantin’de hükümet, kadın hareketinin taleplerinin önemli bir kısmını kapsayan kadına yönelik şiddete karşı mücadele programını kabul etti.
İrlanda’da kürtaj yasağı kaldırıldı.
Hindistan’da ev işçisi kadınların uluslararası planlama ile eşzamanlı olarak gündeme aldıkları kadın grevi, daha hayata geçirilmeden patronlara geri adım attırdı, ev işçilerinin örgütlenme hakları ve iş güvencesi eksenindeki kimi talepleri kabul edildi.
Kadın grevi yoluyla olmasa da, aynı dalganın içinde Suudi Arabistan’da araba kullanma yasağı kaldırıldı.
Şili’de kürtaja alan açan anayasal düzenleme yapıldı.
SORU 19: GEÇMİŞ GREV ÇAĞRILARINA NEREDEN ULAŞILABİLİR?
Uluslararası Kadın Grevi Manifestosu: http://sendika63.org/2017/03/uluslararasikadingrevi manifestosu-dayanisma-silahimiz -406813/
ABD’li kadınların grev çağrısı: http://gazetekarinca.com/2017/02/ 8-mart-yuzde-99un-feminizmini-kucaklamak-icin-kadinlara-dunya-capinda-grev-cagrisi/
Arjantinli kadınların grev çağrısı: https://catlakzemin.com/arjantinlikadinlardan-uluslararasi-grev-cagrisi-8-mart-2017/
Diğer diller ve uluslarası web sayfaları: http://hacialahuelgafeminista.org/?cat=84
http://parodemujeres.com/our-call/
https://frauenstreik.org
https://ctjournal.org
SORU 20: 8 MART 2019’A GİDERKEN YENİ BİR GREV DALGASI GÜNDEMDE Mİ?
2019 yılı 8 Mart’ında kadın grevlerinin daha da kitlesellik ve yaygınlık kazanacağını şimdiden öngörmek mümkün. 25 Kasım’dan itibaren değişik ülkelerdeki grev örgütleme çalışmaları hız kazandı. Özellikle merkezi düzeylerdeki örgütleme çalışmaları şimdiden başlamışken, Şubat ayında ise yerel meclis, platform ve ağların toplantılarının yoğunlaşacağı belirtiliyor.
ABD, İspanya, Arjantin ve Almanya, 2019 kadın grevine hazırlık kapsamında şu an en öne çıkan ülkeler durumunda. Grevin örgütleyici rolü daha da güçleniyor. Örneğin, onyıllardır 8 Mart eylemlerinin birbirinden bağımsız inisiyatiflerce örgütlendiği Almanya’da, bu yıl ilk kez olarak, ülke çapında bir 8 Mart çağrısı ve örgütlenmesi yapılıyor. Elbette bu örgütlenmede, güçlü yerel ayakların oluşturulması hedefleniyor.
Ayrıca, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) de, 8 Mart uluslararası kadın grevinin ardından, 25 Mart 2018’de düzenlediği 4. Genel Kongresi’nde, “Birleşik Mücadele Kazandırır” vurgusuyla, 8 Mart Kadın Grevi’ni örgütleme ve 8 Mart’ın ücretli resmi tatil olması için diğer kadın örgütleriyle birlikte mücadele kararı almıştı.
* Bu yazı, Sosyalist Kadın dergisinin Kış 2018 tarihli 23. sayısında yayınlanmıştır