Kovid-19 salgınının cezaevlerine uzanması nedeniyle bu konudaki endişelerini dile getiren hukuk ve insan hakları örgütleri temsilcileri, AYM’nin infaz yasasının iptali yönündeki başvuruyu “yaşam hakkı” önceliğini gözeterek acilen karara bağlaması gerektiğini söyledi.
Koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle dünya genelinde yüz binlerce kişi şu ana kadar yaşamını yitirirken, salgın nedeniyle büyük risk oluşturan yerlerden biri de cezaevleri. Bu yüzden Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi birçok uluslararası kurum ve kuruluş salgının daha ilk günlerinde hükümetlere cezaevleri için acil önlemler alma çağrısında bulunmuştu. 355 cezaevinde 300 bin dolayında tutuklu ve hükümlünün kaldığı Türkiye’de, salgın gerekçesi ile Meclis’e getirilen yeni infaz düzenlemesinin AKP ve MHP’li vekillerin oylarının kabulü ile 80 bine yakın hükümlü cezaevlerinden tahliye etti. Ancak siyasi tutuklular bu düzenlemenin dışında tutuldu.
Bu durum “örtülü idam” olarak tepkilere yol açmaya devam ederken, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 13 Nisan’da açık cezaevlerinde kalan 3 mahkumun salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Bu açıklamadan bir hafta sonra 21 Nisan’da bu kez İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Buca Kapalı Cezaevi’nde kalan 64 tutuklunun testlerinin pozitif çıktığını duyurmasıyla endişeler büyüdü.
CHP, yasanın “af düzenlemesi” olduğu gerekçesiyle “şekil yönünden” iptal edilmesi için geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruda bulundu. Şimdi gözler AYM’den çıkacak kararda.
Cezaevlerinin karşı karşıya bulunduğu tehlikeye dikkat çeken hukuk ve insan hakları örgütleri temsilcileri, Anayasa Mahkemesi’nin yaşam hakkını gözeterek başvuruyu öncelikli incelemesi beklentisinde.
TİHV: YAŞAM HAKLARI RİSKE ATILDI
Pandemi salgının kalabalık ortamlar için risk oluşturduğunu, bu nedenle hak savunucuları olarak cezaevleri için Adalet Bakanlığı’na daha önce çağrıda bulunduklarını dile getiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, hasta tutuklular başta olmak üzere cezaevinde bulunan tutukluların “yaşam hakkı”nın riske atıldığını ifade etti.
Biçer, “Mevcut ceza infaz yasasında hiçbir suçun karşılığı ölüm değil ama gerekli önlemler almadığında gayri resmi olarak tutuklular ölüm cezası ile karşı kaşıya bırakılıyor” dedi.
İnfaz yasasının başka bir konsepte değerlendirilmesi gerektiğini ve önceliğin yaşamı risk altında olan hasta tutuklulara verilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Biçer, “Yaşam hakkı risk altında bulunan tutukluları, infaz yasasına ilişkilendirmek ve infaz yasasının tartışmalarının içine boğmak büyük bir sıkıntı. Halen infaz yasasından ayrı olarak cezaevlerinde tutulan insanların pandemi nedeniyle karşı karşıya kalacakları ölüm riskine yönelik Adalet Bakanlığı’nın acil adımlar atmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Buca Kapalı Cezaevi’nde 64 tutuklunun test sonuçlarının pozitif çıkmasına dikkat çeken Biçer, Hükümet ve Adalet Bakanlığı’na “İnsanın en öncelikli hakkı, yaşam hakkıdır. İnsanların ölümüne yol açacak uygulamalardan kaçının” çağrısında bulundu.
CİSST: AYM YAŞAM HAKKINI GÖZETEREK KARAR VERMELİ
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu üyesi Berivan Korkut da, yapılan tahliyelere rağmen cezaevlerinin hala kapasitenin üstünde olduğuna dikkat çekti.
Cezaevlerindeki mevcut doluluğun salgına karşı büyük bir tehdit oluşturduğu söyleyen Korkut, tutuklu yakınlarından çok sayıda şikayet dilekçesi aldıklarını paylaştı. Korkut, “AYM yaşam hakkı önceliğini gözeterek, hızlı bir şekilde adım atması gerekiyor. Önümüzde Buca Kapalı Cezaevi’nde yaşanan durum var. Cezaevlerine salgının yayılması ne sağlık hizmeti ne de cezaevi idaresi kaldırabilir” dedi.
Korkut, son olarak salgının ilk gününden beri dillendirdikleri af taleplerini yenileyerek, infaz yasasına dair AYM süreci beklenilmeden risk grubunda olan tutukluların acilen tahliye edilmeleri gerektiğini kaydetti.
ÖHD: MASUMİYET KARNESİ GÖZETİLMEDİ
İnfaz düzenlemesi ile tutuklu ve hükümlüler arasında ayrım yapıldığını söyleyen Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şube Eşbaşkanı Arzu Eylem Kayaoğlu ise, “Hükümlü olan kişiler mahkemeler tarafından cezası kesilmiş kişilerdir. Tutuklular ise cezası kesinleşmemiş ama cezaevinde yargılaması devam eden kişilerdir. Yani tutuklular masumiyet karinesine tabi olandır. Bu nedenle infaz yasası öncelikli olarak tutukluları kapsaması gerekiyordu ama tam tersi bir durumla masumiyet karinesi gözetilmedi” dedi.
BM İnsan Hakları Komiserliği, AB Komisyonu İnsan Hakları Komiserliği ve CPT’nin infaz yasası tartışmalarının olduğu süreçte Türkiye’ye, infaz yasasının genişletilmesi için çağrılar yaptığını belirten Av. Kayaoğlu, ancak bu çağrıların cevapsız bırakıldığını dile getirdi.
Koronavirüs salgının artık cezaevinde olduğunun altını çizen Kayaoğlu, “Tutukluların yaşam haklarının güvende olduğuna ilişkin yapılan açıklamaların artık doğruluğu kalmamıştır” diyerek, yaşam hakkının öncelikli olduğunu ve AYM’nin bu önceliği gözetilmesi gerektiğini vurguladı.
İHD: AYM DOSYAYI ÖNE ÇEKMELİ
Yasa düzenlemesi için “örtülü af” diyen İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri de, düzenlemenin siyasi tutuklular için “ölüm fermanı” anlamına geldiğini ifade etti.
Düzenlemenin iptal istemiyle AYM götürülmesi konusunda muhalefet partileri ile görüşmeler yaptıklarını aktaran Yoleri, “AYM düzenlemeyi değerlendirirken, salgından kaynaklı görüşmeyi öne alır mı, bu onun takdirindedir. Ancak biz özellikle yaşam hakkının korunması söz konusu olduğu durumlarda AYM’nin bu tür dosyaları öne çekebileceğini biliyoruz” diye konuştu.
Yoleri, geçmiş yıllarda çıkarılan infaz düzenlemelerine ilişkin AYM’ye “eşitlik ilkesi”nin ihlal edildiği yönünde başvurular yapıldığını da hatırlattı. Yoleri, “1991’de çıkan af yasası AYM’ye taşındı. AYM, o dönem politik mahpusların taleplerini kabul etti ama Kürtleri dışında bıraktı. Yani AYM düzenlemedeki eşitliği nereye kadar genişletir, siyasi iktidarın izin verdiği yere kadar genişletebilir. Geçmişte bunun örnekleri çok. Bugün bunun tersi olabilir mi? Bana göre oldukça zor. Bu kez geçmişe göre çok daha düşmanca bir yaklaşım gözlemliyoruz. Bu kez tüm politik tutukluların bu yasanın dışında bırakılma olasılığı çok daha güçlü” dedi.
ÇHD: SADECE ‘EŞİTLİK İLKESİ’NE AYKIRI DEĞİL
KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil ise, infaz yasasının sadece ‘eşitlik ilkesi’ ile tartışılmasının doğru olmadığı görüşünde.
Yeşil’e göre, iktidar bu yasa düzenlemesiyle kendisine muhalif kesimleri düşman olarak görmenin yanında, bu kesimleri özel olarak cezalandırma amacında. Yeşil, “İktidar, infaz yasasıyla kendisine muhalifleri cezaevlerinde ölümle karşı karşıya bıraktığını söylememiz gerekiyor. Dolayısıyla bu düzenlemenin AYM tarafından iptal edilmesi gerekiyor. AYM yaşam hakkı öncelliğini dikkate alarak, elindeki tüm dosyaları mümkünse bir kenara bırakarak, başvuru dosyasını incelemeye almalı ve acilen dosya karara bağlanmalı. Çünkü söz konusu yaşam hakkı” ifadelerini kullandı.
(MA)