Almanya’da son 2 hafta içinde iki ayrı eylem yapılacaktı. Biri Hanau’da antifaşistlerin, sosyalistlerin 19 Ağustos eylemi. Diğeri ise Berlin’de ırkçı-faşist güruhun eylemi.
Hanau’da, 19 Şubat 2020’de gerçekleşen ve 9 göçmenin yaşamına mal olan katliamın 6. ayı nedeniyle aralarında sosyalistlerin de olduğu antifaşist güçler, mağdur aileler 22 Ağustos’ta katliamı protesto etmek ve yaşamını yitirenleri anmak için bir gösteri planladılar. Gösteri, aynı zamanda Hanau katliamını unutturmamak ve herhangi bir gelişme sağlanmayan davanın takipçisi olunduğunu göstermek içindi.
Cumartesi günü yapılacak olan gösterinin Cuma akşamı Koronavirüs sayısının artışı gerekçesiyle yasaklandığı açıklandı. Hanau’da yapılacak olan yürüyüşün katılımcıları hem kendi hem de başkalarının sağlığını düşünen ve Korona kurallarına uyan insanlardı. Bunu devlet de, Hanau Belediyesi de çok iyi biliyor.
Biz de yürüyüşü yasaklamanın arkasında başka gerekçeler olduğunu çok iyi biliyoruz. Hanau katliamının üstü kapatılmak isteniyor. Davada bir gelişme yok. Katliamda yakınlarını yitirenler adalet talebini dile getirmekte. Merkezi veya yerel eylemlerle bu konunun gündemde tutulması ve katliamın perde arkasının da aralanmasını isteyenler susturulmak isteniyor.
Hanau katliamı ırkçı bir katliamdı. Katliamı protesto edenler ırkçılığı ve faşist hareketi de protesto etmekte ve ırkçılığın son bulmasını, faşist örgütlerin yasaklanmasını istemekte. Dahası, göçmen kökenli antifaşistlerin öfkesi Migrantifa örgütlenmelerinde buluşmakta. Migrantifa’lar kentlere yayılmakta. 22 Ağustos Hanau eylemini yasaklayanlar Migrantifa’ların görünür olmasını istememekte. Yürüyüşün yasaklandığı 21 Ağustos gecesi Migrantifa’nın sosyal medya hesaplarının bloke edilmesi de bunu göstermekte.
Hanau yürüyüşünün yasaklanması Frankfurt’ta yapılan gösterilerle protesto edildi ve bu tür yasakların kabul edilmeyeceği gösterilmiş oldu. Eylem, devlete ve onun yasakçı belediyesine iyi bir cevap oldu.
Yasaklanan Hanau yürüyüşünün bir hafta sonrasında, yani 29 Ağustos’ta ise Koronavirüsünün olmadığını, maske taşımanın gereksiz olduğunu savunan ve AfD’den NPD’ye kadar ne kadar ırkçı-faşist varsa hep birlikte Berlin’de gösteri düzenlediler. Onbinlerce ırkçı-faşistin bir araya geldiği bu gösteri, Berlin Belediyesi tarafından günler öncesinden yasaklandı. Ancak Alman yargısı olağanüstü durum mesaileriyle belediye kararını geçersiz kıldı ve yürüyüşün yapılmasını sağladı.
29 Ağustos’ta onbinlerce ırkçı-faşist maskesiz-mesafesiz, bayrak ve sembolleriyle Berlin sokaklarında tur attılar. Reichsbürger (İmparatorluk vatandaşı) adlı bir grup faşistin zorlanmadan Almanya Parlamentosu kapısına kadar giderek orada bayraklarıyla pozlar vermesi, resmi tamamlıyordu.
Bu iki gösteriyi ve gösterilere yaklaşımı karşılaştırdığımızda burjuva devletin, onun sözde bağımsız hukukunun gerçek yüzünü görmekteyiz. Burjuva devletlerin demokrasi, özgürlük, insan hakları ve “hukukun üstünlüğü” gibi değerlere sahip olduğunu düşünenlerin ne kadar yanılsama içinde olduklarını görmekteyiz. Burjuva devletler için, bu değerler kendi ideolojisi ve siyasi çıkarlarına hizmet ettiği sürece vardır. Burjuvazinin iktidarını korumak için var olan burjuva hukuku, devleti teşhir eden veya hedefleyen örgütlenmelerin, işçi sınıfının mücadelesi söz konusu olduğunda hemen karşısına çıkarılmaktadır.
Sosyalistler, böylesi durumlarda fiili-meşru mücadele hattından mücadeleyi sürdürmeye devam edeceklerdir.
Atılım Avrupa
*Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 4 Eylül 2020 tarihli Avrupa Gündemi köşesi