Emperyalist devletler Kovid-19 salgınını gündemde tutmaya ve yeni yasaklarla demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam ederken, işçi ve emekçiler, yoksullar, yaşlı ve kronik rahatsızlığı bulunanlar arasında ölüme gönderilen insanların sayısı hızla artıyor. Virüsün yeniden yayılma hızı gösterdiği ve yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği bu süreç, egemenlerin birinci dalgada olduğu gibi, yasaklar dışında hiçbir önlem almadıklarını gösteriyor.
Yaşananlar kapitalist sağlık sisteminin halkın sağlığını koruyamadığını ve koruyamayacağını göstermektedir. Çünkü kapitalist sistemde insanın değeri yoktur. Burjuva iktidarlar bir taraftan halka “evde kal” çağrıları yaparken ve yasaklarla, para cezalarıyla işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin sokağa çıkmasını engellemeye çalışırken, diğer taraftan düzenin çarkları dönsün diye üretimi sürdürmekte, sanayi proletaryasını, sağlık emekçilerini, kasiyerleri, eğitim emekçilerini vb. her gün işe gitmek zorunda bırakarak, hastalık ve ölüme terk etmektedirler.
Tekellere milyarlar aktarılmaya devam edilirken, çalışanlar ücretli izine çıkarılmamaktadır. Kimi burjuva politikacıların savunduğu “sürü bağışıklığı” teorisi fiiliyatta çalışanlara, yaşlılara ve hastalara uygulanmaktadır.
Bugün aşı nedeniyle yapılan tartışmalar ve emperyalist devletler arasında arka planda yaşanan gelişmeler, yeni geliştirilen aşının ve esasen tıbbın emperyalist hegemonya aracına dönüştürüldüğünü bir kez daha göstermektedir.
İşçi ve emekçilerden toplanan vergiler sadece virüsü kendileri için fırsata çevirmiş olan tekellere akmadı bu süreçte. Burjuva iktidarlar, virüslü süreçte kârları büyüyen ilaç tekellerine aşı geliştirmeleri için milyarlarca Euro, Dolar aktarmış. Almanya, BioNTech firmasına 250 milyon Euro ve AB’de 80 milyon Euro hibe ederken, ABD firması Pfizer’in BioNTech’e iki milyar dolar aktardığı açıklandı. ABD’nin Moderna firmasına aşı geliştirmesi için bir milyar ve Novavax firmasına da 1 milyar 600 milyon dolarlık kaynak aktardığı açıklandı.
Aşının bulunduğunun açıklanmasıyla emperyalist ülkelerin rekabet halinde yaptıkları aşı siparişleri, yoksul ülkelerin uzun süre aşıya erişemeyeceklerini göstermektedir. Emperyalist devletler arasında yılın ilk aylarında yaşanan maske savaşları, şimdi daha üretilmemiş olan aşı için yapılmaktadır.
Hatta ilaç tekelleriyle daha aşı bulunmadan anlaşmalar yapıldığı ortaya çıktı. Örneğin AB’nin Curevac firmasıyla 180 milyonu opsiyonlu olmak üzere, 400 milyon aşı için anlaşma yaptığı, yine BioNTech firmasıyla da 100 milyonu opsiyon olmak üzere 300 milyon aşı için anlaşma yaptığı açıklandı. Oysa Curevac firması 2021 yılı için en fazla 400 milyon aşı üretebileceğini hesaplamakta. AB, böylece Curevac’ın 2021’de üretmeyi öngördüğü bütün aşılara el koyacak.
Eylül ayında basında çıkan haberlere göre, ABD 800 milyon aşı, İngiltere’nin ise 340 milyon aşı için değişik tekellerle anlaşmalar yapmış.
Bu örnekler, dünya nüfusunun önemli bir kesiminin uzun süre üretilecek olan aşılara erişemeyeceğini göstermektedir. Emperyalist rekabet ve hegemonyanın aracına dönüştürülmüş olan aşı sorunu, kapitalist sistemin insana düşman yüzünü bir kez daha göstermektedir.
İnsanlığın en büyük virüsü olan bu sistemden, onun yarattığı hastalıklardan, krizlerden, doğa talanından, kadın düşmanı politikalarından, sömürüsünden ve baskısından kurtulması, işçilerin ve emekçilerin, kadınların, gençlerin örgütlenmesinden ve sosyalizm için mücadelesinden geçmektedir
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 20 Kasım 2020 tarihli Perspektif köşesi